• romalı amcalar, sabunun evcilleştirilmesine dere boyunda çamaşır yıkayan kadınların vesile olduğunu söylerler. hanım teyzeler, hayvanların yakılarak kurban edildiği dağın* kıyısında bulunan bu derede* çamaşır yıkarken, dedikoduların arasında, kirlerin daha kolay çıktığını, yıkamanın başka bi zevkli olduğunu, suyun köpür köpür oluverdiğini farketmişler. tabi, kurban edilen hayvanların yağları ve külleri dereye karışıp ilkel sabun malzemesi oluvermiş. dere köpürünce "anaa! ne güzel... yumuşacık... kolaycık... alo beyazlığı veriyo la bu dere" diyen bu hanım teyzeler, o sırada mağarada eşek ile cinsel münasebete girmeye çalışan kocasına olanları anlatır ve olaylar gelişir... nasıl mı gelişir? eşekle cinsel münasebeti kolaylaştıracak bir icat yaparlar? ha? sabun değil yahu... sandalye...

    her ne kadar hitler denen piskopat deyyus sabun yapımı eylemini saptırıp lekelese de, anne/babaanne eliyle yapılmış zeytinyağı sabununun oluşumunu izlemek bile pek hoştur, pek nostaljiktir.

    milattan önceki çağlardan çıkalı çok olmasına rağmen hala büyük bir irade ile yapılır bu eylem. halbuse, yandaki bakkalda hazır yapılmışı var iken, neden annelerimiz, babaannelerimiz 4, 5 saat uğraşma pahasına da olsa bu eylemi her yıl gerçekleştirmekten geri kalmazlar? cevap; tasarruf. kurulduğu ilk günden bu yana aralıksız kemer sıkmaya* zorlanmış, alıştırılmış bu coğrafyanın insanları artık bi noktadan sonra bu gibi eskide kalmış tasarruf yöntemlerini yaşam biçimi olarak benimsiyorlar. acaba şu sıralar girmeye* çalıştığımız herhangi bir avrupa birliği ülkesinde insanlar bu derece tasarrufa zorlanmışlar mıdır? (bkz: aclik ekmek kofte lokma salata algoritmasi/#6414649) (bkz: üzüm suyu/#6436358)

    romalı amcaların da dediği gibi ev yapımı sabunun ana maddeleri kül ve yağdır.

    önce bir miktar odun yakılır. o yakılan odunlar da haybeye yakılmaz, üzerinde taze fasulye pişirilir, börek yapılır, öyle sade sabun yapıcam diye, zorla tarladan bahçeden eşekler üzerinde getirilen odunlar ziyan edilmez. odunların külleri, kullanıla kullanıla katran karası olmuş, dokununca o karayı bulaştıran su dolu kazana dökülür. kazanın altı yine benzer odunları ateşlemek suretiyle ısıtılır, ısıtılır, ısıtılır...

    küllü su ısıtılırken karıştırılır. kaynatılır. daha sonra yağ eklenir. artık ne sabunu yapılacaksa ona göre yağ kullanılır. zeytinyağı sabunu için zeytinyağı, zeytinyağını yemeklerde kullanmak yerine sabun yapmak istemeyenler de hayvanların iç yağlarını kullanabilirler.

    yaklaşık bir[1] saat boyunca bu yağlı, külsu karıştırılır, karıştırılır, karıştırılır... kaynadıkça/buharlaştıkça, karışım yoğunlaşır. yeterli yoğunluğun ardından bu karışım, tuğlalarla*oluşturulmuş dikdörgenin içine yerleştirilmiş naylon içine dökülür ve soğumaya/kurumaya bırakılır. yaklaşık bir gün sonra o karışım kurur ve büyük bir sabun kültesi olur. bıçaklarla kare kare kesilir. böylece kullanıma hazırdır. tahmin edileceği gibi beyaz-gri arası kirli bir renktedir. aynen kül rengi gibi.
  • şimdilerde gül açan el sabunları imal edilen, yaratıcılığın sınır tanıdığı yerlerde köpüren sabun.
  • modernliğin rahatlığına alışmış çocukların kullanmayı reddettiği sabun. oysa o oyle manevi bir değer sahiptir ki; yapan eller bir daha dönemeyeceği bir yolculuğa çıktığında...*
  • illaki (bkz: fight club)
  • evde patlamaya sebep olabilecek eylem sebebi nesnedir ve bazı ev ahalisinde akciğerlerin iflasınada sebep olabilir, kostik denen madde ile suyun birleşiminde gayet ciddi bi zehirli buhar cıkmakta olup , ev yapımı sabun elde edicem diye hakkın rahmetine kavuşmak gayet olasıdır. en mutenası , 2 ytl verip bakkaldan sabun temin etmektir ama organik tüketim müptelaları ancak bundan teneşirlenir.
  • nasil yapilacagi hakkinda bir video da vardir:

    http://www.youtube.com/watch?v=xemop-ljyt0
  • bugünlerde yapmaya çalıştığım sabundur. yıllar yıllar önce evliyken, kendisini çok sevdiğim rahmetli kayınvalidemden yapmayı öğrenmiştim. kendisi balıkesir'li bir köylü kızı olarak yetiştiğinden olacak kısıtlı malzemelerle harikalar yaratabilen bir insandı. neyse günlerden bir gün, evde yeterince kızartma yağı (zeytinyağı, ayçiçek yağı ve mısır yağı) biriktiğini ve bundan sabun yaparsak iyi olacağını söylediğinde "tamam" dedim "yeni bir şey daha öğreneceğim ondan" diyerek çocuklar gibi sevindim. ardından hazırlıklara giriştik. önceden tülbentten süzülmüş ve temizlenmiş elimizdeki sıvı yağ yaklaşık 7 litreydi. bunu kalınca ve sağlam bir plastik kovanın içine döktük. ardından yarım kilo kostik maddesini (naoh= sodyum hidroksit) -o zaman nalburdan bir koşu gidip alıvermiştim- 1,5 - 2 litre suda azar azar katarak ve yavaşça karıştırarak dikkatle erittik çünkü erirken acayip sıcaklık yayan bir madde ve soluması zararlı olan bir buhar ortaya çıkıyor. bu yüzden balkonda çalıştık. ellerimize bulaşık eldiveni giydik. ardından ortaya çıkan çözeltiyi 15-20 dakika bekledikten sonra yavaş yavaş sıvı yağın içine karıştırmaya başladık. bu sırada oklavayla belli bir hızda yağı karıştırmaya başladık. elimizde mikser türü bir araç olmadığında ciddi kol kası ve kondisyon isteyen bir karıştırma işi aslında çünkü bir kaç dakika içinde yağ sabunlaşmaya başladı ve kıvamlandı. neredeyse 10 dk içinde koyu çorba kıvamına gelen karışımı karıştırmaya devam ettikçe daha da koyulaştığından, yavaş yavaş krema ya da mayonez kıvamına gelinceye kadar karıştırdık. bu arada kayınvalidem, "kolların ağrımaya başladı mı?" dedi. ben de "başladı valla" dedim sabun karıştırmaktan ter içinde kalmış, nefes nefese bir halde. o da "tamam o zaman, şuraya dökelim artık" dedi. önceden içine serdiği naylon poşetin olduğu dört köşeli bir leğene sabunu döktük. leğeni hafifçe tık tık yere vurarak dökülen sabunun iyice kalıba yayılmasını sağladık. iki gün sonra kalıptan çıkardık sabunu tek parça olarak. düz bir zeminde büyük bir bıçakla peynir gibi dilimledik. ama bu iş çok kolay olmadı aslında çünkü taze sabun bıçağa vantuz gibi yapıştığından bıçağı ıslatarak kesmek gerekti. sonra kestiğimiz sabun kalıplarını arkadaki kapalı balkonda, rafların üzerinde 2 ay kadar kurumaya bıraktık. [evet böylece sabunun nasıl yapıldığını öğrenmiştim artık.]

    yıllar geçtikten -neredeyse 20 yıl- sonra, bu pandemi günlerinde neden kendi sabunumu yapmıyorum ki diye düşündüğümde, internette küçük bir araştırma yaptım ve bu işin bir hayli ilerlemiş olduğunu gördüm. envai çeşit sabunu yine envai çeşit reçetelerle ve katkı maddeleriyle yapıyorlar. yağ olarak en çok zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısır yağı, kanola yağı, palm yağı, kakao yağı, hindistan cevizi yağı ve kastor (hint) yağı kullanıyorlar. maya olarak da naoh (=sodyum hidroksit) ya da potasyum hidroksit (=koh) kullanıyorlar ama koh genellikle sıvı sabun yapımında kullanılıyor. ayrıca bazı kokulu yağları, lavanta yağı, limon yağı gibi en son katarak işlemi bitiriyorlar. bu arada iki tane temel sabun yapma yöntemi var. soğuk işlem ve sıcak işlem. benim anlattığım soğuk işlem ve ev yapımına en uygun olanı. diğeri daha çok endüstriel üretimde tercih edilen bir yöntem çünkü üretimden çıkan sabun bir kaç gün içinde kullanıma hazır hale geliyor. soğuk işlemde en az 6 hafta sabunun olgunlaşmasını beklemeniz gerekiyor yoksa sabunlaşma tam olarak tamamlanmadığından kalan kostik, hassas cildi biraz tahriş edebiliyor. bunun önüne geçmek için, fabrikalar sabunlaşma sürecini hızlandıran sıcak işlemi tercih ediyorlar.

    evde sabun yapmak isteyenler için denenmiş basit bir reçeteyi paylaşayım:
    1 litre zeytinyağı (bim ya da a101'den alabileceğiniz nispeten daha ucuz riviyera z.yağı olabilir)
    1,5 bardak su. (biraz daha fazla olabilir ama iki bardaktan az, ideali 300 -330 ml)
    120 gr naoh (sodyum hidroksit) - nalburdan alabilirsiniz.

    önce ortamı güvenlik önlemleri alarak hazırlıyoruz. küçük çocuk ve evcil hayvanları uzaklaştırıyoruz. koruyucu bulaşık eldivenlerimizi giyiyoruz. maske ve koruyucu iş gözlüklerimizi takıyoruz.

    tercihen ısıya dayanıklı cam ya da paslanmaz çelik bir kaba aldığımız suyun içinde kostiği yavaşça yine paslanmaz çelik, cam ya da tahta kaşıkla karıştırarak tamamen eritiyoruz. kostik maddesi suda çözünürken ortaya çıkan buharı solumaktan kaçının. boğazınızı tahriş edebilir. bu nedenle maske takın. [tekrar uyaralım: bu sırada çıkan buharı solumayın, mutlaka maske takın. balkon gibi havadar bir yerde, çocuk ve kedi, köpek gibi meraklı evcil hayvanlardan uzakta çalışın. çünkü ortaya çıkan çözelti bir hayli yakıcı ve zararlıdır. adı üstünde: kostik*] sodyum hidroksit (sabun mayası**) suda erirken çözeltinin sıcaklığını 75 dereceye kadar çıkartabilir. bu nedenle plastik yerine ısıya dayanıklı cam ya da çelik kap kullanın. alüminyum ya da bakır olmaz çünkü naoh bu metaller ile tepkimeye girer.

    paslanmaz çelik ya da cam bir kaba aldığımız oda sıcaklığındaki zeytinyağına 15 dakika kadar soğumasını beklediğimiz naoh çözeltimizi yavaşça karıştırıyoruz. karıştırma işlemini tahta bir kaşıkla yapabilirsiniz ama ben size çubuk blender kullanmanızı öneririm çünkü daha hızlı ve kalliteli sonuç alıyorsunuz. zeytinyağı, naoh çözeltisi ile karşılaştığı anda sabunlaşma hemen başlıyor ve 5-6 dakika içinde karışım kıvam ve renk olarak adeta boza gibi oluyor. bu sırada eklemek istediğiniz esansiyel yağlardan (lavanta mesela) ekleyebilirsiniz. 20-30 ml yeterlidir.***

    sabunun dökülebilme kıvamını kaybetmesini beklemeden hemen hazırladığınız tercihen dört köşeli karton kutudan kestiğiniz ve içine poşet döşediğiniz bir kalıba döküyorsunuz ki sonradan çıkarması kolay olsun. görsel döktüğünüz sabunu meraklılardan uzak bir köşede sertleşmeye bırakıyoruz. bu sertleşme sonunda, en az 24 saat sonra sabun bıçakla kesilerek dilimlenecek kıvama geliyor. daha sonra kestiğimiz sabunları, hava alan bir ortamda 6-8 hafta dinlenmeye bırakıyoruz ki sabunlaşma tamamen sona ersin, içindeki kostik çözeltisi sabunlaşma yoluyla iyice yok olsun. **** görsel

    ----
    açıklamalar:

    * 'kostik' kelime anlamı olarak "yakıcı, eritici" filan demek zaten. [ing. caustic]
    ** 'sabun mayası' dedikleri aslında sabunlaşmayı sağlayan, olmazsa olmaz temel madde. iki türlü sabun mayası var: sodyum hidroksit (naoh) ve potasyum hidroksit (koh). ikisi de sabun yapımında kullanılıyor ama koh daha çok sıvı sabun yapımında tercih ediliyor. meraklısına: çok eskiden odun yakıldıktan sonra ortaya çıkan külden elde edilen sabun mayası kullanılırmış. araştırdığımızda, o kül suyunun da sodyum ve potasyum kostikleri içeren madde olduğunu görüyoruz ama odun külünden elde edilen çözeltinin kıvamını ve yoğunluğunu tutturmak cidden ustalık ve deneyim isteyen bir şey anladığım kadarıyla. o yüzden ev yapımı sabunda belli orandaki reçete miktarları ile çalışmak daha garantili sonuç veriyor.
    *** ne kadar çok esansiyel yağ koyarsanız sabunun maliyeti o kadar artar çünkü lavanta gibi esansiyel yağlar pek ucuz değil. en son 100 ml lavanta yağına 55 tl verdim. hesaplı kullanmanızı öneririm. bu arada esansiyel yağ da, bir nevi sıvı yağ olduğu için, reçete ayarları bozulabilir. miktarları korumak lazım.
    **** bu arada sabun yapımında kullanılan gayet önemli bir kavram var: superfat. bu kelimeyi, en çok %5 oranında fazladan katılan yağ için kullanıyorlar. bunun nedeni -sabunlaşabilen orandan- fazla katılan yağın, sabun içinde yağ molekülleri olarak kalmasını sağlamak. bu sayede sabun daha nemlendirici ve kremsi oluyor. yukarıdaki reçetede bu miktar hesaplanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap