*

  • murathan mungan beyin modoko'dan evine döşendiği aralık 2001 tarihli son oturma grubu..

    aerodinamik açıdan eril bünyeye münasip olarak üretilen bu kanepeler, aruzla da yazılmamıştır hani..
  • murathan mungan, kitap çıkmadan önce yaşlı bir yazarla karşılaşır. her şeye tepeden bakan yaşlı yazar, mungan'a "neler yazıyorsun bu aralar" der.
    mungan: "erkekler için divan diye bir şiir kitabım çıkacak"
    yazar: "hmm" der biraz da üstten bakarak, "divan iyidir."
    mungan: "erkekler de!"
  • murathan mungan’ın yeni dizeleri daha kitabın yayımlanmasından bir hafta önce cep telefonlarında kısa mesaj olarak dolaşmaya başladı. “erkekler için divan”ın ilk şiiri, kitabın kapağının yer aldığı bir kastpostalla şehirde elden ele dolaşmış, okuyanlar da birbirlerine zaman zaman imzalı, bazen de ‘anonim’ bir şekilde içlerinden seçtikleri bölümleri 150 karakterlik kısa mesaj kriterlerine uygun olarak yollamaya başlamıştı. kitabın yayınlandığı 1 aralık günüyse metis yayınları 10 bin adetlik birinci baskının her biri için sipariş almıştı. kitap, derhal yurt çapındaki bütün yayınevlerine dağıtıldı. böylesi bir ilgi anlamlıydı; mungan’ın ‘çok satar’ bir yazar olmasının dışında, ilk defa yeni şiirleri 1997’deki “başkalarının gecesi”nden beri okurla buluşuyordu.
    “erkekler için divan”ın tasarımını, mungan’ın geride bıraktığı 13 şiir kitabını yeniden bir tema etrafında düzenleyen bülent erkmen üstlenmiş. yaldızlı ve neon renkler kullanılmış. şiirlerin tarihi de geçmişteki kitaplara oranla daha güncel. eskiden, çok kitap çıkarmakla eleştirilen mungan’ın şiirlerini yazdığı tarihle yayımlama tarihine hiç dikkat edilmezdi. en az üç – dört yıllık bir uçurum olurdu aralarında. murathan mungan, bu uçurumla ilgili olarak “şiirlerin demlenme süreçleri var, ben zamanı kullanmayı bildiğimi düşünüyorum” demişti, “o yüzden de zamanın işini ben yapmaya çalışmıyorum. bana verilen zamanı doğru kullanmaya çalışıyorum.”
    yeni yayımlanan şiirlerin çoğu ise bu senenin yaz aylarında, özellikle de eylülde yazılmış. acaba şiirlerden biri bunun açıklaması olarak yorumlanabilir mi:
    zaman suçumu biliyorum
    senin işini yapmaya kalktım
    zaman ayrıldım ayrıldım ayrılamadım
    zaman ne yaptım ben
    ben ne yaptım?
    ortaya, belki de dinlenmesini beklenmeden yayımından kaynaklanan çok heyecan verici ve etkileyici bir kitap çıkmış. satırların yakın tarihli oluşu, okura da bunların “yaşanabilir” ve “erişebilir” olduğunu kanıtlıyor adeta. bambaşka bir sahicilik katıyor kitabın büyüsüne.
    edebiyatçılar, adına yakışır biçimde divan özelliklerinin de en güzel biçimleriyle kitapta yer aldığını vurguluyor. hakikaten de bir konu etrafında dönen, onu öven, yeren, hüznüyle anlatan bir kitap ortaya çıkmış.
    dili mümkün olduğunca yalın. bu sefer “başkalarının gecesi” ya da “oda poster ve şeylerin kederinde”ki gibi okurun çözmesinin zaman aldığı dil oyunlarına, disiplinlerarası ilişkilerden yararlanmamış. kitabın sonlarına doğruysa şiirlerin kendisi bir oyuna dönüşüyor. birbirleriyle bağlantılı, bir sonrakine referans veren şiirlerle karşılaşıyorsunuz. bir yerinde de “yaz geçer” kitabına da gönderme var:
    yaz geçer, derken
    sen de biliyordun
    sahipsiz şair
    yazınca da geçmiyor
    başka yazlara vurdukça
    anayurdundaki ağrı
    en bilinen ve en popüler kitaplarından “yaz geçer”in özellikle de “ben sende bütün aşklarımı temize çektim” dizeli “yalznı bir opera” şiirinin etkisi ve yaygınlığı için murathan mungan “aşk konusunda yazılmış herhangi bir şey, diğer bütün konularda yazılan her şeyin önüne geçer. kabaca bir benzetme yapmak gerekirse; sarmısak gibidir. hangi yemeğe koyarsanız, en çok o ‘ben buradayım’ der.” hemen ardından da bunun kararını zamanın vereceğini, beklemek gerektiğini eklemişti.
    “erkekler için divan”da yer alan şiirlerin de dinlenmemiş ve yakın tarihli olduğundan cesaret alınarak, bir öngörü yapılabilir mi? bir kere, kitabın daha yayımlanmadan bir fenomene dönüşmesi bunun için yeterli kanıt gibi duruyor. dahası en az bir on yıl daha konuşulacak içeriğe sahip; cesurluğu, yalınlığı, netliği ve keskinliğiyle. ayrıca iyi edebiyatın olması gerektiği gibi provokatif. kimsenin başaramadığı kadar.
    ortaya zaman zaman gülümseten, ama çoğu zaman da hüzün veren bir kitap çıkmış. çok sorgulayıcı. hele erkekler ve aşk biraraya geldiği için, çok daha çözümsüz. zaten kitabı bu denli çarpıcı yapan özelliklerinden biri bu.
    murathan mungan, bir keresinde “susturucu takılmış soruları seviyorum” demişti, ancak bu sefer kendi susturucusunu okurdan esirgemişe benziyor. soruları, sorgulamaları o kadar doğrudan ve kuvvetli ki teslim oluyorsunuz. tabii ki bir yanıtınız yok.
    arka kapakta “pâzubent”ten bir dize var ki, her şeyi özetliyor:
    adadığım divanım
    ömrümü hayat yapan bütün erkeklere
    kendisi olağanüstü ve yüce olan bir şeyi tarif etmeye, yahut övmeye çalışmak her zaman için aslının gölgesinde kalmaya mahkûm beyhude bir çabadır. ne derseniz deyin, nasıl çevresinde gezinirseniz gezinin, anlatılan yeteri kadar güçlüyse anlatan her dem yetersiz kalacaktır. “erkekler için divan” hakkında söylenen sözler de kitabın kendi etkisinin yanına bile yaklaşamayacak. tarif edilemez kadar şiddetli bir şeyden asla kaçılamaz.
    erkeklerle aşkın nasıl olduğunu merak edenlerin çözümü bulmadaki kılavuzları “iklim” olsun:
    iyi aşk şiiri yoktur, hiç olmadı
    bu da olmadı
    her aşk şiiri yalnızca tekrarlar
    tekrarlanmaz olanı
    her biri yalnızca bir sonrakinin ilhamı
    belki bu kadar söz
    bağışlatır bana bu aşkı

    yeniden şiir okumaya başlıyoruz.
  • bazi yaralar merhem kaldirir
    bazi yaralar açılır
    bir uçuruma

    gibi muhtesem dizeleriyle beni etkileyen harika kitap!
  • aşk hakkında söylenmiş bütün sözler
    yaşanmadan yalandır

    gibi altı çizilesi dizelerle dolu kitap. okuyorum, yutkunuyorum ve susuyorum.
  • önce, metal, mırıldandıklarım ve oda poster ve şeylerin kederi ile karşılaştırıp beğenmediğim, zaman içinde divan adına yakışacak bir yoğunluğun ve bütünlüğün olduğunu gördüğüm murathan mungan kitabı. en eski şiirlerindeki o sesi bu kitapla saklandığı yerden yeniden çıkardığını düşündürdü bana murathan mungan. ama sadece sesle de olmuyor ki... biraz daha derinlik fena olmazdı sanki.
    yedi rekat günah kıldım bedeninde
    dizlerinde yedi zikir secdeye vardım
    ihmalin uzak meleğine teninde aldandım
    yapayalnızdım kendi kalabalığım içinde
    tarih kadar yalnız,
    aska aşina, acıya unutkandım
    (...)

    kana karışan aşk zamanla intikamla sızar
    bilirim, çok geçtim buralardan
    benim zaferim ayrıldıktan sonra başlar

    aşkın zafer olmadığını anlayana kadar
    (...)

    binlerce kez açıklasam da
    dilini çözemediğim ihanet
    gel bir dah bende dene kendini
    ne sen öldürebiliyorsun beni bu cenkte
    ne ben yenebiliyorum seni
    (...)

    yazmadan önce sanrı yazdıktan sonra körlük
    yalnızca bu belki şiir dedikleri
    (...)

    gibi nice güzel dize de bu kitapta yer alır.
  • içinde çok güzel şiirler olan bir kadın bile bir erkek için bukadar güzel şiirler yazamaz dedirten murathan mungan kitabı .
  • murathan mungan 'in ilk kez arka kapakta bir şiirini kullandiği şiir kitabidir.
  • ne yapsam ne etsem bana üç aynalı kırk oda'nın tadını vermeyen diğer murathan mungan kitaplarından biri. tabi bu bir şiir kitabı ama yok olmuyor, başka hangi kitabını**** okusam okuyayım aynalı pastanede'ki gibi etkilenmiyorum, okuyorum, bitiyor, o kadar.
hesabın var mı? giriş yap