• 1973 meksika yapımı bir film. dogtooth yani kynodontas filmine ilham kaynağı olduğu söylenen filmdir aynı zamanda.
    (bkz: castle of purity)
  • türkçe altyazısına aşağıdaki linkten ulaşılabilecek filmdir.
    http://divxplanet.com/…l-castillo-de-la-pureza.html
  • filmi buñuel'in çekmesini istiyorlar (zaten böyle bir senaryoda da akla ilk buñuel gelir) ancak buñuel kabul etmeyip yerine exterminating angel başta gelmek üzere birçok filminde asistanlığını yapan arturo ripstein'ın çekmesine vesile oluyor. yıllar yıllar sonra da yorgos lanthimos denen şark kurnazı bu filmden aşırma filmi dogtooth ile şöhret oluyor. ripstein yerine buñuel çekse çok daha başarılı ve ünlü bir film olabilirmiş, yazık olmuş ki ekmeğini lanthimos gibi bir pseudo intellectual yedi.
  • yorgos lanthimos'un dogtooth'u birebir bu filmden alıntı. kendisinin bununla ilgili herhangi bir açıklamasını göremedim. sözlükte de dogtooth için birçok "hayatımda izlediğim en özgün filmlerden" yorumu yapılmış, çok şaşırdım izledikten sonra. meksika sinemasına hakim değilim ama sanırım yönetmen çok popüler bir figür değil, yoksa büyütülebilecek bir mevzu.

    mutlaka izlenmesi gereken bir film, bittiğinde neye uğradığınızı şaşırtacak filmlerden.

    --- spoiler ---

    filmde bir anne ve babanın, çocuklarını hiç evden çıkarmadan, hiç kimseye göstermeden, kendi imkanları ve kendi doğruları ile yetiştirmeye çalışmaları anlatılıyor. gerçekten çok rahatsız edici bir senaryo, özellikle babanın her fırsatta çocukları bir hücreye kilitledigi sahneler babaya karşı inanilmaz bir öfke yaratıyor. babanın davranışlarının psikolojide bir karşılığı var mi bilmem ama onun açısından bakabildigimiz hiçbir an yaşanmıyor, kesinlikle empati kurulmuyor babayla.

    daha merhametli olması beklenen ve bazı sahnelerde de bunu göstermeye çalışan anne de yeterli tepkiyi gösteremiyor, babaya olan aşkıyla açıklanıyor ancak yeterli gelmedi bana.

    ve filmin bir sahnesinde, kardeşler cinsel dürtülerini kontrol edemeyecek yaşlara geldiklerinde bu tecrübeyi birbirleriyle yaşamaya kalkıyorlar (davranışsal kuramım tam zıttı bence, dürtülerin de insan doğasının bir parçası olduğu ve baskılayarak, yok sayarak engellenemeyeceği mesajı veriliyor) ve baba o andan sonra tamamen kendini kaybediyor. bu sahneyi bekliyordum açıkçası, bu senaryonun kaçınılmaz bir sonucu.

    --- spoiler ---
  • kynodontas ile giorgos lanthimos sadece ana fikri değil senaryodan pek çok unsuru da dönüştürerek pek güzel aşırmış, bu durum iki film peş peşe izlenince daha iyi anlaşılıyor. böyle olunca farklı yönleriyle öne çıkan filmleri karşılaştırmak da ilginç oluyor.

    castillo'da aile yapısı gayet net. film baba figürü üzerine inşa edilmiş: onun iktidarını yitirmeye dair kaygıları, günahı/suçu kadına atması, hayatı sınırlama/şekillendirme saplantısı, gözetleme merakı, bitmeyen ölüm korkusu, disiplin ve ceza politikaları... aileden geleneğe, topluma hatta dine doğru otoriterleşme üzerine düşünüyor film. haliyle alegorik düzlemde de daha iyi çalışıyor. otoriter babanın tükenmeyen endişesini ve şahsi çıkarlarında ikiyüzlülüğünü görüyoruz. adem ile havva'yı sadece anne-babada değil, ergenliğe eren kız ve oğlanda da görüyoruz: cinsel dürtüyü içsel olarak hissediyorlar ve birbirleri üzerinde icra ediyorlar - babanın yasağına rağmen günah işleniyor. tahripkar yönü güçlü, anti muhafazakar gündemli "geleneksel" bir film castillo.

    lanthimos'da aile daha akışkan ki filmin olayı da bu akışkanlıkların nasıl gösterildiği. ailenin fertleri bir tektipleşmeden mustaripler: kimlikler belirsiz. yüzler, renkler, konuşmalar monoton. kız kardeşlerin yaşları neredeyse aynı: sanki biri eksilirse diğeri devam eder düşüncesiyle doppelganger olarak üretilmiş ve yetiştirilmişler. erkek çocuğa cinsel ayrıcalık tanınmasa kızlarla oğlan arasında da net bir ayrım olmayacak. filmde göremediğimiz evden kaçan öteki ağabey gidişiyle/eksilmesiyle hikayeye cinsel dürtünün itici gücünü/sorunsalını bırakıyor bırakmasına (denilebilir ki bu ağabey castillo'nun kendisidir) ama... aynı kaçış hikayesi tekrarlanmasın diye baba dışarıdan güvenlik görevlisini getiriyor ve dürtünün varlığı (olması gerekliği) bir dış müdahaleyle işaretlenmiş oluyor. ancak yine de cinsellik (ve şiddet) ketlenmiş, faili olunsa da anlamına vakıf olunamıyor. cinsel organlara yakın çekim baksak da bedende nereler erojen bu bile belli değil: bir fiş ve priz var ama dilin dokunacağı başka bir sürü potansiyel lokasyon da mevcut ya da akışkan bir bütün... kör kütük dürtüler bedenin çoklu ekseninde devreye girmeye başlıyor belki ama güvenlik görevlisinin öyküdeki asıl işlevi arzuyu devreye almaya yaraması çünkü arzu öğreti ve taklit yoluyla daha hızlı ve kolayca bulaşıyor. güvenlik görevlisinin getirdiği kasetler aracılığıyla filmin içinde gösterilmeyen filmlerdeki bruce lee, jaws ve başkalarının arzularına kısa devre yaptırılıyor. tüm bunlardan dolayı son derece stilize bir film kynodontas, belki biraz da esinlendiği filmin geleneksel anlatısı ve kimlik yapısını gizleme/dönüştürme ihtiyacından.

    baba castillo'da anlam ve yorum üzerinde iktidarını kuruyordu. klasik metinler veya seçilmiş gazete küpürlerini okumak (ve babanın suretinde yorumlamak) aile hayatının önemli bir etkinliğiydi. lanthimos'daysa direkt dil üzerinde bir tahakküm var: birtakım sözcüklerin anlamıyla oynayarak düşünceyi iptal eden anne-baba çocukları makineleştiriyor. castillo'daki dış dünyaya dair korku söylencelerinin yerini, kynodontas'da daha "ilkel" bir yasa alıyor: vahşi kediye bir köpek gibi dört ayak üzerinde havlayarak karşı koymalı. demek medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar iki bin yıl geçse de korkunun üstesinden gelmek için hala doğayı taklit etmeyi çare olarak görüyor... castillo'da anlam ve yorum üzerindeki korku iktidarı her gün babayı taklit etmeyi özendirmeye çalışıyor, başkalarına dair bir kıyamet ve arınma söylemi babanın arzusunu biçimlendiriyor, sorun da babanın ta kendisinden yani geleneğin/yasanın aktarılamamasından/sürdürülememesinden kaynaklanıyordu. kynodontas'taysa her gün üretmek ve yol göstermek zorunda olan bir baba söz konusu değil. babanın kendisinden ziyade babanın yasağı/adı mevcudiyet gösteriyor: garaj çıkışında gayet net bir çizgi var ve içselleştirilmiş yasaya göre babanın kendisi de o çizgiden bir santimetre öteye ancak arabasına binerek geçebilir. castillo'daysa araba avlunun içinde ve 18 yıldır hurdaya dönmüştü, hikayenin başladığı noktada yıkım/ölüm kendini bir kere ilan etmiş ve sürekli varlığını/tehdidini göstermeye devam etmekteydi. evet baba orada da dış dünyaya çıkıyordu fakat ardından kapıları kilitleyerek ve yasanın ihlali karşısında kaba şiddete başvurarak. hatırlayalım çocuklardan birinin adı utopia'ydı meksikalı ailenin. diğer taraftaysa isimsiz bir bulamaç var. baskı ve şiddet siyaseti (hatta faşizm) vs özgürlük ihtimalini sembolik düzende hadım eden yalan politikası.

    el castillo de la pureza her anlamda geleneksel bir film ve yorumu (özellikle de dürtü, yasa ve suçluluk üzerinden freudyen yorumu) açıkça davet ediyor. kynodontas ise daha ziyade yorumun niçin çalışmayacağı üzerine bir film. kafka'nın das schloss'u sözcük olarak ilk filme denk düşse de (ing: the castle) içerik ve ruhen kynodontas'a yakın. bir filmde merkezde kocaman bir sorun yumağı duruyor (ekoloji ve veganizm meselelerini de atlamayalım) ve kendini sürekli açık ediyor, diğerindeyse her şey merkezdeki kocaman boşluğa hizmet ediyor.

    ps: yazının başında bahsettiğim lanthimos hazretlerinin direkt ya da bozarak aşırdığı unsurları tek tek not etmedim ama sonradan hatırlamak isteyeceğim birkaçını yazmazsam olmayacak.

    - hayvanlar üzerinde şiddet: fareler vs kedi/köpek/balık (ilkinde geçim kaynağı ve dışa doğru nefretin nesnesi vs ikincide dış tehdit ve öykünme nesneleri)
    - eve gelen polis vs "güvenlik görevlisi" (ilkinde kurtuluş, ikincide bozulmanın faili)
    - yüksek duvarlardan dışarıya fırlatılan nesneler (ilkinde mektup yani hakikat arayışı, ikincide kayıp kardeşe yemek yani yalanın sürerliği)
    - iç mekanda su (ilkinde bitmeyen yağmurun avluda birikmesiyle başa çıkılamayan tabiat ve hudutsuzluk, ikincide havuz ile ehlileştirilmiş tabiat ve sınırlar)
    - babanın dikte ettiği bedensel terbiye
    - ve burası çok önemli: baba rollerinde sırasıyla garo paylan vs doğu perinçek
  • film kynodontas'a 5 benziyorsa 3 de captain fantastic'e benziyor. captain fantastic'teki "idealist" baba burada da zuhur ediyor aslında. çocuklarına verdiği isimlerde bile bir misyon var.

    ütopya zaten belli. porvenir gelecek demek, erkek çocuğa vermiş bu ismi... tekne kazıntısı küçük kıza da voluntad, yani irade ismini vermiş, hala bu kafalardan devam dercesine.

    ayrıca lanthimosun anlatıya bi kat daha sıva çakayım da daha iyi dursun kaygısı yok bu filmde. insan=fare, polis(devlet)>baba=otorite(hegemonya), fare zehiri=yangın söndürme tüpü, gibi metaforları kurup derdini anlatıp bitiyor.

    oldukça iyi
hesabın var mı? giriş yap