• ejderha dediğin galapagosta yaşar. bunu çocuklarda bilir komador ejderidir adı, kanatları yoktur. bu büyüklerin masalıdır. buna çocuklar güler. hatta burun kıvırır. uçan ejderin elinden kurtarılan sevgili masalları bize sökmez.hele cadılı madılı geyikler yemez. ha dev desen, ne biliyim şahmeran desen, o olur. misal çocukluğumuz;...

    geniş çimenlik alanlarda top koşturarak oklar yaylar yaparak ve vita yağ kapaklarından kalkanlarla birlikte uzun söğüt dallarından sallamalarımızla savaşlar ve barışlar arasında geçti çocukluğum. aşağı ve yukarı mahalle arasında kalmışlığımız tam da bir tepe eteğinde kurulu gecekondumuz labirent yolları ve nerede biteceğini soluk alıp vermem kadar hızlı bildiğim koşturmacalardı her gün olup biten. bir ekmek içine doldurulan kara zeytinlerdi öğünler ve apar topar kurulan ardiyelere, bir süre sonra doğuracakları apartmanlara ve onların bebelerine nefret besledik.

    dere kenarında kurbağa şişirip patlatırken planlarını yaptık. ölü kurbağa cesetlerini tel örgülere astık. bu onları “naletleyecekti” ama yanlış bildiğimizden midir nedir; lanetlenmediler. her geçen gün yükseldiler. bu kez serçe kanatlarının can düşmanı sapanlarımız devreye girdi. camlarını kırdık ne kadar apartman varsa yükselen. bekçiler atlattık labirentlerimiz de. yakalanalar oldu sapanlarımızı zulalarımıza gömdük yerleri bulundu ve kırıldı erik ağacı kör budak dalından yaptığım sapında ejder kazılı sapanım.

    ama bitmedi apartman çocuklarına öfkemiz. bisküvi bebeleri sağda solda dolanır oldu ellerinde rengarenk tekerler çanlar oyuncaklar, aldananlar oldu bizden de kalkıp arkadaş oldular. bir tur sürüp tek teker çanlı zembereği katıldılar kervana, öfkemiz içimizde kaldı çoğumuzun, öylece içimize aktı damla damla. kaf dağının ardındaki kuş da yoktu nicedir. ne bulutları yiyen “balabun” ne yer dünyanın şahı şahmeran hiç biri yoktular. hatırımda kala kala “irean” anamın anlattığı dev kaldı. dev kocamandı bir ayağı burada öbür ayağı ordaydı. orası eleklerden kuş tuzağı kurduğumuz tarlalarında ilerisi idi. bir de baktık ki bir arpa boyu yol almışız. şehir apartmanları ile bizi yuttu. orası da artık burası idi ve dev ortalardan kayboldu. babaannemi dinlerken onun yüzüne bakar; anlattığı yerleri sesindeki sıcakta kaynayan kazanları, ellerindeki damarlarda ucu bucağı olmayan geçilmesi an meselesi olan çağlayan ırmakları görür ağzım açık kalırdım. hiç durmamasını isterdim. bitti ama derdi. “devam et ireanana bir şeyler söyle..” anlatır anlatır durmazdı. upuzun saçlarına asılı kaldı hayal gücüm ve ona ait ne varsa.

    gecekondumuz yıkıldı her yer apartman oldu, babaannem kaf dağının ardındaki, köşesine kuruldu. hikayecinin bayrağını bende unuttuğu düşüncesi ile kalemime sarıldım. dere tepe düz gittim. denizler aştım ülkeler geçtim. içimde biriken ırmakta ben de büyüdüm. gecelerden bir gece düşlerimde birbiri ardına kayan yıldızlar gördüğümün sabahı sevgili güney’in doğum haberini aldım. şimdi dedim hikayelerimi anlatacak bir adam buldum. küçücük elleri ve kulakları olan bu adam büyüdü dinler haller aldı. anlatır haller aldı. devamında beni dinlerken izledim onu, çocukluğumu gördüm. sevgili güney ne anlatırsam anlatayım dinleyip devam diyordu. fena saçmalayıp bitmeyen hikayeler, uçan yunuslar, yüzen kartallar anlattım (bu kısmı biraz beşiktaş propagandasına giriyordu ama olsundu). ağzı açık beni dinleyen bu adama kitaplar okuyan anne ve babasından ayrı olarak, kurgusu yerle gök arasında olmayan hikayeler anlattım. beni benim babaannemi dinlediğim heyecanda olmasa da ona yakın bir heyecanda dinliyor. susmadan devam etmemi istiyor. saçmaladığımın farkında ve bunu dinlemekten olağan üstü bir keyif alıyor. ağzı açık kalıyor.

    arada derede bir oradan bir buradan beslenmesi onu devlikten küçük bir adamlığa götürüyor. orasının da burası olduğu bir ailede büyüme şansına erse idi. ona bu imkan verilseydi. şimdi bir ayağı bir yerde diğer ayağı başka bir yerde olurdu.
    bence yazılanlar, okunanlardan çok anlatılanlar ve dinlenenler üzerine kurulu bir hayal gücü bu ve bunun önüne geçmeyin.

    not:
    ejderha dediğin galapagosta yaşar. bunu çocuklarda bilir komador ejderidir adı, kanatları yoktur. bu büyüklerin masalıdır. buna çocuklar güler. hatta burun kıvırır. kendi hayal gücünüzle çocukların sınırını belirleyemezsiniz. çocukluğumda ben de ejderhalara inanmazdım. çünkü bu başka bir konudur.
  • krakow'a inanmaktır.
  • (bkz: merlin)
  • şimdi bu ejderha denilen hayvan, çin ve japon mitolojisinde var, yunan mitolojisinde var. iskandinav mitolojisinde de var. mısır mitolojisini çok iyi bilmem ama muhtemelen orda da vardır. bence de vardır desem çok garip kaçmaz herhalde. *
  • insanların birbirlerini kağıt parçaları için öldürdüğüne inanmaktan daha gerçekçidir. hayalleri ve onların ait oldukları dünyayı öldürmekle yaşatmak arasında kalırsam, her zaman asla ölmeyen hayal dünyaları yaratmayı yeğlerim.

    "..bu yüzden ben de boa yılanlarından, ilk çağdaki ormanlardan, ya da yıldızlardan bahsetmeyi bırakıp onların seviyesine indim. onlarla briç, golf, politika ve boyun bağları hakkında konuştum. böylece bu yetişkinler benim gibi duyarlı biriyle karşılaştıkları için mutlu oldular."
  • bence de bir şans vermek lazım bu yılansılara. normal hayatta inandığımız neyden hayır gördük sanki? ejderhalar da bizden olsun.
  • kucuk bir umuttur. ejderhalar ne yazık ki bilincsiz pve ve gear hırsı yuzunden soyları tukenmek uzere olan yaratıklardır.*
  • teknolojiden sıkıldığımızdan mıdır, yoksa o dönem teknoloji banyo yaparken tivit geçecek kadar sokulmamış olduğundan mıdır koynumuza bilinmez; şu isim bitki şehir oyununu oynarken karşılaştım ben bununla.

    harfimiz "e" idi. üç kişiydik. hayvan hanesine "erderja" yazan biri vardı aramızda. o öğrenci evi bir daha eskisi gibi olmayacaktı.
  • varlıklarına dair sadece eski mitolojiler, hikayeler vardır. bilimsel olarak asla kanıtlanamamıştır. dur ulan, bu bana birini hatırlattı ?
hesabın var mı? giriş yap