• 1909 doğumlu, harvardı terk eden adam. (bill gates mübarek)
    onu buraya yazdıran özelliği ise fotoğrafa olan merakı ve ışık, cam ve filtre işlemlerine aşırı kafa yorması.

    resimlerini çektiği kızının, bunları görmek için acele etmesi üzerine, kuru baskı tekniği üzerine kafayı yormaya başlar ve 1948'de bildiğimiz polaroid makineleri üretilmeye başlar. 1963'te aletin renklisi çıkar. sürekli kendi ürettiği teknolojiler üzerine kafa yormaya devam eder. bu alandan kazandığını yine bu alana harcar.

    1991'de hak vaki olur.
    firması polaroid de fotoğrafta gelişen dijital teknolojiye ayak uyduramadığı için geçen zamanlarda iflas eder.
  • yaptigi buluslarin cok daha aziyla fizikcilerin nobel odulleri aldigi ifade edilen zamaninin steve jobs'i.

    ayrica gunumuzdeki uydudan gercek zamanli goruntu aliminin da fikir babasidir. sony, kodak dijital fotograflamayla ugrasmaya baslamadan yillar once abd baskani nixon'a uydudan dijital fotograf alinabilecegini, boylece sovyetlerin gercek zamanli takip edilebilecegini anlatmis ve kendisini ikna etmistir. dusunun ki bundan once uydudan resim alma isi, uydunun normal makine gibi foto cekip filmleri bir parasutle asagiya atmasi ve savas ucaklarinin bunlari havada yakalamasi usulune dayaniyordu ornek. saka gibi ama neyse ki vizyon reyis edwin land bir sonraki asama olan resimleri uydudan asagiya fax cekme fikrini uygulamadan direk dijitale gecirmis.
  • yaratıcılık için yaptığı '' aptallığın ani sonu '' tanımı harikadır.

    üzerinde saatlerce düşündüğünüz, tam da az önce doğrusunu bulduğunuz fikre şöyle bir bakarsanız, alnınıza vurup ''tabii yaa, bunun böyle olması gerekir! '' dersiniz.

    işte bu aptallığın ani sonudur.

    (bkz: satan reklam yaratmak) (bkz: luke sullvan)
  • otomobil çağının başlarında yaklaşan araçların göz kamaştırıcı far ışıklarından dolayı karanlıkta otomobil kullanmak tehlikeliydi. amerikalı mucit edwin land ise parlamaya dirençli otomobil camı etmekte kararlıydı. görüşü arttırmak amacıyla düşüncelerini polarizasyon (kutuplaşma) kavramı üzerine yoğunlaştırdı. bu, yeni bir kavram değildi. napolyon'un hükümdarlığı sırasında bir fransız mühendis saray pencerelerinden yansıyan güneş ışınlarının bir kasif kristali ardından bakıldığında daha az göz alıcı olduğunu fark etmişti. ama bir sorun vardı. kuşaklar boyunca birçok mucit büyük kristallerden yararlanabilmek için çaba harcamıştı. 15 santimetre kalınlığında kristalden yapılma bir araba ön camını siz düşünün ,camdan baktığınızda hiçbir şey göremezsiniz.
    kendisinden öncekiler gibi land de kalın kristallerle çalışmayı denedi. ama herhangi bir sonuç alamadı. derken günün birinde o da bir evraka anı yakalamayı başardı: kristalleri küçültebilirdi. land'ın sonraları "ortogonal düşünme" adını verdiği düşünme süreci, giacometti, elias ve muniz'in küçültülmüş figürlerle oluşturdukları sanat eserlerinde yararlandıkları zihinsel sürecin aynısını içeriyordu. land kristalleri elde tutalabilen bir şeyden, görülemeyen bir şeye dönüştürmüş kısa süre sonra da içlerinde küçücük kristallerden binlercesinin gömülü olduğu cam tabakalar yapmayı başarmıştı. kristaller mikroskobik boyutta olduklarından cam şeffaflığını koruyoruz ama parıltıyı da kesiyordu. sürücü böylece yolu daha iyi görüyordu.
    kaynak: yaratıcı tür, s 60.
hesabın var mı? giriş yap