• bir medya ve politika terimi. kapalı bir grupta görüş bildirilmesi ve bilgilerin sürekli aynı fikirlere sahip kişilerle konuşulmasından dolayı, bir yerden sonra fikirlerin ekstremleşmesi ve karşıt görüşlere sağırlaşılması durumu. biraz daha açık anlatmak gerekirse, etrafı bol miktarda yalaka ve yardakçıyla çevrili türkiye gibi ülke liderlerinde ve politikacılarında sık görülen bir hastalıktır. bizim siyasiler evet efendim sepet efendimcileri severler. dolayısıyla, "efendim şunu şöyle yapmasak", "bu pek doğru olmadı sanki" diyen adamı etraflarında bulundurmazlar. kimsenin kendilerine acı gerçeklerden bahsetmesini sevmezler yani. bu sefer de "benim her dediğim doğru demek ki, etrafımdaki herkes öyle diyor" diye diye tanrı kompleksine girerler. böyle adamların çakılıp yanması genelde çok ani ve acı olur.

    ben recep tayyip erdoğan'da bu echo chamber etkisinin çok acı bir formunu gözlemliyorum. etrafındaki danışmanlar kızı sümeyye, yiğit bulut gibi, evet efendim adamlarından oluşuyor. aralarında gerçekten donanımlı, daha da önemlisi "recep sen ne yapıyorsun allahaşkına" diyecek cesarete ve karaktere sahip kimse yok. olsa da sesi "evet efendim" seslerinin arasında boğuluyor. recep tayyip erdoğan'da daha da acı olan adamcağızın belirgin bir şekilde kendini bu odaya kapatmak için aktif çaba göstermesi. hiçbir şekilde çatlak bir ses, acı gerçekleri kendine anlatan bir yorum duymaya tahammülü yok. varsa yoksa pohpohlanmak istiyor. bu da muazzam ama son derece kırılgan bir egoya işaret ediyor. bu da türkiye gibi komplike bir ülkenin yöneticisi konumundaki bir adam için çok, çok tehlikeli bir durum.
  • capulcularda da gorulen bir etki. facebook'ta insanlar birseyler paylasip duruyorlar. arkadas listelerinin %90-95'i zaten kendisi gibi dusunen insanlar. dolayisiyla kendi kendine propaganda yapmis oluyorlar. mesaj guclendikce gucleniyor. ama aslinda ulasmasi gereken aliciya ulasmiyor. belli bir alana sikisiyor. sonra "benim cevremde bunlara oy veren kimse yok. nasil secim kazaniyorlar" oluyor. (bkz: pauline kael) garibim ses yalitimi da manifesto uzerine manifesto basiyor bunla ilgili.

    turkcesi de yankı odası etkisidir benim bildigim kadariyla.
  • özetle, sanal ortamda kullanıcıların yalnızca kendi görüşlerini destekleyen fikirleri takip etmeleri sonucunda karşıt görüşlerden haberdar olamamaları; böylece de demokrasinin bir numaralı taşıyıcısı internet mitinin çökmesidir.
    yankı odası etkisi, internet ortamında karşıt görüşlerin dolaşıma girdiği ve yeni medyanın kamusal alanın bir taşıyıcısı olduğuna dair iyimser görüşlere yönelik bir eleştiri niteliğindedir.
    edit: konu ile ilgili, filtre balonu ve siberbakanizasyonu da kapsayan şöyle bir çalışma var:
    https://dergipark.org.tr/…b/josc/issue/38276/340471
  • medya aleminde şişirilen haberi şişiren tayfa. yanlı bir medya grubunun yanlı bir haberi yayına sunarken destekleyip, büyütüp, bire bin katarak yayınlaması için oluşturduğu tim.
  • bir insanın zaten besliyor olduğu düşünce, inanış ve hipotezlerinin kişiselleştirilmiş sosyal medya araçları nedeniyle kişiye "echo" etmesi yani geri yansıması durumudur. burada kişi, kendi düşüncelerinden uzak olan her şeyden izole edilmiştir, kendi beğenileri ve ideolojileri dışındaki "farklı olana" ulaşamaz. örneğin, facebook'daki kişiye özel haber akışlarında (çünkü o mecrayı beğenileriniz doğrultusunda kişiselleştirmiştiniz ) karşıt ideolojiden partinin haberlerini görmez. bu şekilde farklı olana karşı duvar örme durumu bize 2 muhtemel sonuç doğurur. birinci olarak, farklı bakış açılarından mahrum kalan bireyin düşünce dünyası gelişmez, yerinde sayar. ikincisi,belki de daha korkutucu olan, sürekli aynı tip haberler ve beğenilerle karşılaşan birey zamanla bu beğenilerini ve ideolojilerini "güçlendirir". en doğruyu kendisinin düşündüğü yanılgısına kapılır ve düşüncelerini köktendincilik derecesinde savunur. günümüzde sosyal medya bir servis ve üstünde ciddi paranın döndüğü bir sektör olduğundan pek çok kuruluş "insanlara ancak sevdikleri şeyleri satabiliriz" anlayışıyla echo chamber'ın oluşumuna katkı sağlar.örneğin google, arama motorlarını kullanıcıya göre içerik sunacak şekilde programlar. yani muhafazakar biri 15 temmuz gecesini internette aratsa karşısına gelecek sonuçlarla laik kanattan birinin karşılaşacağı sonuçlar arasında ciddi bir fark gözlenecektir. aynı durum sözlükte başlıklarını engelle seçeneğiyle de karşımıza çıkıyor. sadece trollerin değil, bizlerden farklı görüşte insanların başlıklarının da engellendiği bir gerçek. bu kaçınmayı yanlış bir tutum olarak değerlendirebilir miyiz? yoksa echo chamber yaratmamız aslında sosyal medyadan çok daha önce hayatımızda var olan bir tutumun zamanla internete yansımasından mı ibarettir?sonuçta gerçek hayatımızda kafa dengi olduğumuz insanlar bize yakınken diğerlerini arkadaşlık halkamızın uçlarında/dışında tutmuyor muyuz? peki o zaman internetin ve sosyal medyanın bize dünyanın dört bir yanından farklı şeyleri sunma vaadi çöp olmuyor mu eğer ki onları da küçük dünyalarımızın içinde hapsolmaya yönelik kullanıyorsak? farkında ya da farkında olmaksızın?
    tüm mesele de bu ya zaten. farkındalık.
  • acilen terk edilmesi gereken yerdir. ancak, farklı görüşten olup da, diyaloğa açık birilerini bulmak zordur gerçekten. fikirlerinizin öz benliğinizden farklı olduklarını, değişebileceklerini veya en azından aykırı düşünceler tarafından ham yapılmayacağını tespit etmek önemli en azından. zaten, kendi yankı odanızdaki arkadaşlarınıza da eleştirel yaklaştığınız anda kendinizi engellenmiş olarak bulabilirsiniz. bir de bizdeki fikir akımları, dışarıdan bolca ilham aldığından veya altları yeterince doldurulamadığından, diyalog kurup ne yapacağınız da sorulabilir. ama gene de kişisel gelişim açısından terk edilmelidir.
  • yalaka duvarıdır.

    hani bazı siyasetçiler için denir ya: efendim yalaka duvarı var etrafında, halkı, hakikati duymasına izin vermiyorlar diye, odur yani.

    kim örerse örsün en sonunda kendini de içine hapseder. orada ya hapsettikleriyle birlikte delirir gider ya da dışarıda bıraktıkları, yani kalan her şey o duvarların amına kor geçer.

    ne gerek vardır halbuki?

    sırf duvar ören insanların hayırla yad edildiklerini duymadım hiç. duvarların da yıkılması coşkularla kutlanır hep; yapılması değil. işin bir de lonca kısmına girmeyelim, ağzımızın tadı kaçmasın ama nasıl işse hiçbir yerde de sevildiklerini görmedim.

    örecekseniz ev duvarı örün mesela. okul duvarı örün. bir işe yarayan duvar. ama sadece duvar yani, amaçsızca, zorbaca, estetikten yoksun, tek varolma amacı zorbalığı saklamak olan bir duvarın zamana dayanabileceğini düşünemiyorum.

    bir çin seddi var belki iyi ama onu da yapan kim varsa duvarın ta dibine gömüldüler. çin işin ruhuna, töresine uygun hareket etti; kirli iş yaptığında yaptı ama ellerini temizledi.

    of şişirdim yine içinizi.
hesabın var mı? giriş yap