• japon dizilerine ya da soap operalarina verilen isim. drama nin japoncasi. anime tutkunuysaniz, ya da japon sinemasini cok begeniyorsaniz bunlari yuksek beklentilerle izlemeyiniz. genelde ucuza kotarildigini ve hem cekimlerin hem konularin hem de oyunculugun cok kotu oldugunu dusunuyorum. yine de klasikler yok degil, icinden muhtesem eserler de cikabiliyor. (bkz: densha otoko). aramaya inanin.
  • çok fazla dorama izlemedim ama hikaye anlatımı ve karakter oluşturma açısından animelerden çok kopuk bulmuyorum doramaları. animelerde "çizgi film bu olur" dediğimiz mimiklerin, triplerin gerçek insanlar tarafından canlandırılması garip kaçıyor genelde, onun dışında hayatınız birbirini kesen mecha animeleriyle geçmiş olsa bile anime dünyasından tanıdık şeyler bulmak mümkün dediğim gibi.
  • katıksız kahkaha için mutlaka my boss my hero, tiger and dragon ve nodame cantabile'nin izlenmesi gerekir. yok ben ağlamayı istiyorum diyenlerdenseniz eğer ichi ritoru no namida sizi bekliyor...

    unutmadan; her şeyden uzaklaşıp dinginlik arıyorsanız, rahatlamaya ihtiyacınız varsa kesinlikle yasashii jikan'a bi' göz atın. bu kalitede bir drama henüz yapılmadı. atmosfer, müzik, senaryo... tek kelime ile muhteşem!
  • manasız bir pesimizm vardır doramalarda, en neşeli görüneninde bile olaylar sona doğru hep sarpa sarar, planlanlar bozulur, karakterler dağılır giderler. anime finallerine benziyor aslında bu anlamda doramalar, japon hikaye anlatıcılığıyla alakalı bir durum heralde. fazla amerikan dizisi/filmi izlemenin etkisi de var tabi ama her seferinde işlerin sonunda kötü sonlanacağını bilip yanılmamak sıkıyor bir yerden sonra. bu açıdan kdramalar çok daha insaflılar mesela.
  • kdramalardan sonraki ilk durak. benim uzakdoğu dizileriyle tanışmam animelerle vs. olmadı, direkt kore dizilerinden daldım olaya. tabi bir süre sonra tadını alınca, yavaş yavaş tüm uzakdoğuyu mercek altına aldım. öncelikli sıra doramalar oldu, sonrasında çin ve tayvan dramaları geliyor.

    adamı illallah ettiren asırlık yerli diziler herkesin malumu. bunlardan sonra bir saatlik, 16-20 bölümlük kdramalar zaten sadece bu yönüyle bile gönlümü fethetmişti. doramalar ise daha da kısa. genelde bölümler kırk dakikadır, toplamda 11-16 bölüm civarında. bu durumu ben japonlar'ın daha çalışkan bir millet oluşuna bağlıyorum kendimce. bir de kdramalarda ikinci sezon nadirken, japonlar oniki bölümlük diziyi iki sezon olarak çekebiliyorlar.

    doramalar, kdramalardan konu olarak daha keskindir. misal bir kore dizisinde hem komedi, hem hüzün barınabilir. ama doramalar ya absürd derecede komedi yada baygınlık derecesinde acılar içerir. doramaların çoğu, manga uyarlamasıdır. ki bu mangalar diğer uzakdoğu ülkeleri için de iyi bir malzeme oluşturur.

    oyuncular bakımından da ne açıdan bakılırsa bakılsın, korelilerin güzellik/yakışıklılık avantajıyla kdramalar öne geçer. ama oyuncuların içtenliği, yeteneği konusunda kesin konuşmamak lazım. (bkz: hana yori dango vs. kkotboda namja)

    doramaların diğer bir olumsuz yanı da japonca'nın kulak tırmalayıcı etkisidir. korece ahenkli, sondan uzatmalı böyle komik bir dil, kulağa çok hoş gelir. ama japonca için bunları söyleyemem. tabi bu iticilik çince ile de kıyaslanabilecek kadar da değildir.

    tavsiye kısmına gelirsek; çok duygusal havamdayım, zırıl zırıl ağlayım diyenler için içi ritoru no namida derim. namı diğer bir litre gözyaşı, ismiyle müsemmadır. kahkalarla gülmek için doramalarda seçenek çok daha fazla, benim favorilerim ise; otomen, hanazakari no kimitaçi e, my boss my hero. bir de tabi uzakdoğu fenomeni, her ülkenin kendi versiyonunu çektiği hana yori dango'yu unutmamak lazım.
  • (bkz: japlish)
  • japonların drama'yı okuma şekillerinden dolayı dizilerine konulan ad. 2018'de izlediğim, önerdiğim bazı doramalar;
    unnatural (annachuraru): bir grup adli patolog garip görünen ölüm olaylarını inceleyerek ölümlerin arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışır.
    dele: tekerlekli sandalyeye bağlı bilgisayar programcısı keiji sakagami dele.life isimli şirketi yönetir. şirketin görevi müşteriler öldükten sonra teknolojik aletlerindeki verileri silmektir. yutaro mashiba yanına yardımcı olarak geldikten sonra ölümleri teyit etmeye çalışırken müşterilerin hayatlarına ve sırlarına dahil olurlar.
    todome no kiss (kiss that kills): gizemli bir kadın otaro dojima'yı öper ve otaro ölür. uyandığında 7 gün geçmişe gitmiştir. kadın onu takip eder, ve sürekli zamanda geriye giderler. (konu biraz garip görünse de aslında oldukça güzel bir dorama. açıkçası ilk başta küçümsemiştim, sonradan bağımlı oldum)
  • (bkz: j-drama)
  • jdramalar genel olarak produksiyon ve sinematografi bakimindan kdramlarin gerisinde oluyorlar. yani kdramalar gercekten hikaye anlatimi, oyunculuk olarak cok ilerdeler gercekten. yalniz japon dizileri nasil yapiyor bilmiyorum ama cok ilginc senaryolarla gelmeyi basarabiliyor. karakterlerin secimleri kliselerden cok uzak oluyor. mesela bir kdrama'da genelde ana karakter kadin en sonunda gider evlenir mutlu son yazarlar ama japon dizisinde aromantik iki karakterin hikayesini ve evlilik, ask gibi seylerin herkesin istegi olmamasini izletebiliyorlar size (bkz: koisenu futari) eger o 90lar havasini onemsemiyorsaniz ilginc konulari var ve sadece 10 bolum oluyorlar genelde.
  • japonların tv dünyasına kattığı güzelliklerden biri doramalar, kdramalardan sonra insana garip gelebilir. bizdeki absürd komedilere denk gelen bi tarzları var. viki'yi rakuten satın aldıktan sonra dorama altyazılarına daha rahat ulaşır ve daha çok japon dizisini izleyebilir hale geldik.

    doramalar, genelde manga live action şeklinde çekildiğinden, mangaların da dizisi çekilmeden önce genelde bir animesi olduğundan, kdramalarda ya da abd, türk dizilerinde olduğu gibi realiteye sıkı bağlılık, efendime söyliyim bi gerçekçilik yok. oyunculuklar bazı yerlerde çok abartılı, eğer paralı platformlar için çekilmediyse -netflix gibi- öpüşme sahneleri genelde iki dudağın birbirine değmesi şeklinde. özellikle erkek karakterler klasik türk erkeğinin "ibne lan bu" deyip sokakta döveceği tipler asdfgfgdfsd fönlü saçlı, kaşları alınmış, bakımlı, yakışıklı ama kısa boylular. manga tadında, absürt ve eğlenceli, çerezlik bir şey arıyorsanız, chick flick filan severseniz, doramalar tam size göre.

    bugün sizlere, dorama dünyasına girmek, japon kültürünü görmek, eğlenceli, lighthearted bir şeyler izlemek istiyorum, romantizm açığım var ayna nöronlarımın empatisi kaşındı diyorsanız, çok sevdiğim japon dizilerinden tavsiyeler vereceğim:

    perfect girl evolution: manga uyarlaması bu dizi, manyak teyzesi tarafından tutulmuş 4 adet yakışıklı üniversite öğrencisi tarafından hanım hanımcık bir kıza dönüştürülmek istenen, korku filmi hayranı, kompleksli gotik kızçe sunakochan'ın hikayesi. dizide en hoşuma giden kısım, herkesin en sonunda sunakoyu olduğu gibi kabul edip sevmesi, bir makeover gerçekleşmemesi oldu. güzelleşip makyaj/estetik sonrası yakışıklı erkeği kapan kız hikayeleri yerine, gayet olduğu gibi haliyle de sevilip değer gören bir karakterin olduğu bu dizi, sadece favori japon dizim değil, favori dizim de aynı zamanda.

    from 5 to 9: yine bir manga uyarlaması, yine bir kahkaha bombası. dünyadaki tek kusuru boyunun birazcık kısa olması olan yamapi, ilk görüşte aşık olduğu kızı stalker gibi takip eden bir budist rahip rolünde. kızdan etkilendikçe budist öğretilerini açıp okuyan, buz gibi soğuk suyun altına giren ne olursa olsun aşkından vazgeçmeyen erkek karakterimiz, sevdiği kızı kaybetmemek için yaptığı puştlukları da itiraf edebilen bir yapıda. mangasındaki kadın karakteri hiç sevmesem de, live action uyarlaması gerçekten mangadan daha iyi olmuş. en iyi japon dizilerinde ilk ona girer.

    please love the useless me: kendisinden yaşça küçük sevgilisine para yedirmelere doyamayan, 30 yaşında, işsiz, parasız kadın kahramanımız, bir gün sokakta açlıktan kedi maması yerken, eski işyerindeki doğal düşmanı olan üst yöneticisi/patronu tarafından basılır. haline acıyıp yeni açtığı kafesinde iş, borç ve kalacak yer verdiği faydasız kadın karakterimiz, gerçekten faydasızlıkta çığır açıyor ara ara. second lead sendromunun dibine vurulduğu bu dizide, beni en çok çeken şeyler: tabii ki dünyanın en tatlı sarmanının bu dizide olması, gumiho gibi et de et diye deliren bir baş kadın kahraman olması ve dünyanın en iğrenç ipli donunun başrol olması sadfghfgdfs don önemli hanımlar beyler. dona dikkat.

    ooran highschool host club: mangasını ayrı, animesini ayrı, dizisini ayrı seviyorum. zeki, cool ve fakir esas kızımızın, burslu girdiği zengin bebeleriyle dolu özel okulda, bir kulübe ait hayvan pahalı vazoyu kırıp esas erkeklerimiz tarafından erkek zannedilmesi ile başlayan hikaye, inanılmaz komik. diğer gender bender asya dizilerinden farkı, daha ilk bölümden herkesin her şeyi anlaması. dolayısıyla kimseyi "lan kız olduğu nasıl anlaşılmaz" diye aptal yerine koymuyor. üstelik dünyanın en uncool esas oğlanı var. esas kızın travesti babası, aşırı mantıklı halleri, ikizlerin tatlılığı inanılmaz. live action, anime kadar yarmıyor. animesini şiddetle tavsiye ederim. ancak dizisi de devam filmi de yeterince komik.

    dear sister: bu dizi, diğerleri gibi komik değil. dram yönü ağır basıyor. evlilik arifesindeki ablasının evini basan hamile ve asi esas karakter, zaman zaman sinir bozuculukta çığır açıyor. ama abla kardeş ilişkisi görmek isteyen, friendzone'dan nasıl çıkılır, meriçlikte tavan neresidir görmek isteyenlere tavsiye ederim. dizide en sevdiğim şey, sonunda bana göre mantıklı ve doğru olan tercihi yapmış olması. onun da ne olduğunu yazarsam çok büyük spoilera girer.

    zenkai girl: sinirbozuculukta çığır açan, çocuk sevmeyen, zengin bir avukat olma hayalleriyle girdiği çok uluslu hukuk şirketinde, kendisini patronun veledine dadılık ederken bulan esas kızımızın, anaokulunda karşılaştığı bekar bir ev babasına aşık olmasının hikayesi. esas çocuğa çok acıyacaksınız. yazık adama. komik mi, komik.

    pride: en sevdiğim japon dizilerinden biri. ve aslında en gerçekçi olanlarından da biri. spor ağırlıklı bir dizi olan pride'da, ıssız adam sendromlu esas oğlanımız, kızın aşkına/sadakatine aşık oluyor. mutlu sonla bitmeseydi ekranı kıracaktım. yukarıda bahsettiğim dizilere nazaran biraz daha dark bir havası olan bu dizi, kesinlikle komedi değil. iki güleriz diye açacaksanız açmayın yani. bu dizinin neden türk uyarlaması çekilmedi bilmiyorum. çekilse çok iş yapardı.

    the full-time wife escapist - kore dizisi because this is my first time'a benziyor.
hesabın var mı? giriş yap