• kandırarak haksız maddi menfaat sağlamak
    (bkz: dolan) (bkz: dolandırıcı)
  • ili$kilerde bir tarafın diger tarafın sevgisine içten kar$ılık vermemesi, sadece kar$ındakinin sevgisiyle durumu idare etmesi; uygun gördügü an sevgilisini bırakmasına kadar i$leyen süreç
  • herhangi bir yerden herhangi bir yere rahat bir seyahat etme arzusu ile binilen taksinin, sizden daha fazla para alabilmek için iki yer arasındaki mesafeyi farklı yolları kullanarak artırması eylemidir.

    bu durumda taksi şoförü söz konusu eylemi her iki anlamıyla gerçekleştirmiş olmaktadır.
  • babam tarafından yorumlanışı şu şekilde:

    - adamın tam on bin lirasını almışlar; baksana dolanıyor ama ne fayda! deli gibi dolansan ne olacak?! zor bulursun artık sen o parayı!

    görüldüğü üzere "acısından, üzüntüsünden dolandırmak; ortalıkta fır döndürmek, divane etmek" gibi bir algılamaya hitap edebiliyor.
  • azericede geçindirmek anlamına gelir. (dolanmak/geçinmek, dolandırmak/geçindirmek)

    ailemi çok çetin dolandırıyorum diye bir şey duyarsanız şaşırmayın yani.
  • yine azerice ve eski türkçe'de döndürmek manasına gelmektedir, "sigaret başımı dolandırdı ağhır" diyen bir azeri'yi temiz hava alması için balkona çıkarınız. geçindirmek manasına gelen şekile bir örnek de şöyledir: "o gede öz başını dolandıramıyor". yani " daha kendini doyuramıyor nerede kalmış x yapsın".
  • bak şimdi, bir yıl bir ay gecikmeli yazılmış bir madde bu sözlük. dafi bir gece taksiminde şehirler arası otobüsüne kendini ulaştıracak servise ulaşmak için ancak taksiye ulaşabilmiştir. taksim taksimetre vesaire derken bir metre ilerleyememekte, otobüsü ha kaçırdı ha kaçıracak duruma gelmiştir. akıl da fazla kalmamıştır bir yandan. neyse efendim şofer efendi bilmemnereden dolaşalım yoksa buradan ilerleyemeyiz deyü fikrini beyan eder. gece gece saray maray görür dafi. vakit, fotoğraf makinası ve tripod olsa da şunlara bakışı ölümsüzleştirsek diye de geçirir içinden. eee, sağ kulağa sol elden ve popo üstünden ulaşılmaya çalışmaktadır şofer. işi de kolay değildir hani. iyi de dafi oraların yabancısıdır. neyse, beş kağıt yerine on kağıt ödemek durumunda kalır. neyse efendim ertesi gün işine gücüne varır. şöyle bir deyalog ile yarar yahut yarılır:

    d-ulan dolandırıldım dün gece. istanbulda da insan kalmamış hepsi taksimdeydi. bir gıdım gidilmiyordu taksiyle. adam dolandırdı da dolandırdı, tabii benim cebi de dolanmış oldu. du bi dolaniim bakiim... eee, hani, ben bu adama burda olmaması gereken paraları vermiştim.
    a-anladığım kadarıyla bir dolandırma olmuş, ama o işi sen etmişin dafi...

    na böyle de sabah sabah uykudan uyanmadan önce akla düşen ânımdır. halen hatırlamakta güçlük çekiyorum, cepteki kaç kuruş idi, verilen kaç kuruş idi? dolaşımda olan kuruşların birbirine oranlamasını hesaplıyorum da, o cebi hatırlayamıyorum. hadise nereden baksanız dolandırıcılıktı canım. para dolandı, araba dolandı, dafi dolandı, yalan dolandı...

    not: zannımca laf da bir miktar dolandırılmış...
  • "deliyi dalandıracağına, çalıyı dolandır." çukur çeylen atasözü

    (bkz: dolanmak)
    (bkz: söğüş/@ibisile), söğüşlemek
  • dolandırıldımmmm. gebze'de #cangökboru adlı kuaförde saç boyasına 300tl ile 400tl arasında değişiyor denmesine rağmen 1500tl alındı. gerekçe olarak şöyle kaliteli boya kullandık saçınızı yıpratmayan şu maddeden koyduk bakım yaptık!!! bunlar yapılmadan önce müşterinin bilgilendirilmesi gerekmez mi? bilgilendirilmedim. ve saçım berbat. gidip başka bir kuaförde düzelttirmek zorunda kaldım oraya ödediğim para da cabası. kesinlikle gidilmemesi gereken kuaför.
  • kendinizi içi bok dolu bir çukura düşmüş gibi hissetmenize sebebiyet veren olay veya olaylar zinciri.
hesabın var mı? giriş yap