*

  • bilincin kişiye zor ve katlanılamaz gelen bölümlerinin bilinç ten uzaklaştırılarak, bunların zaman zaman ayrı bir şekilde faaliyete geçmesi durumudur. örnek olarak, işkence görenlerde ya da ağır duygusal,fiziksel ve cinsel taciz yaşantıları olurken, bunların hissedilmeyip, sanki başkasına yapılıyor gibi algılanması verilebilir. bu anlara ait hatıraların normalde hatırlanmayıp, ansızın o anlar tekrar yaşanıyor gibi meydana çıkması görülebilmektedir.

    dissosiyatif füg, dissosiyatif amnezi, depersonalizasyon, dissosiyatif kimlik bozukluğunda, akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ya da aşırı stres ve yorgunluk halleri sonrasında görülebilmektedir.
  • kimya jargonuyla konuşmak gerekirse bir bileşiğin sıvı durumda kendisini oluşturan pozitif ve negatif yüklü iyonlarına ayrışmasıdır. suyun [h+] ve [oh-] iyonlarına ayrışması gibi.
  • bunun, normal bireylerde de belli bir müddet araç kullanmakla hortlayan highway hypnosis diye bir alt türü de vardır: the spectrum of dissociative disorders.
  • çocukluk döneminde, egoyu tehdit eden unsurlarla başa çıkmak için kendi kendini hipnotize edebilme yetisi geliştirmekle tohumları ekilir. iç dünyası -görece- zengin olan çocuklar; fantezi dünyalarını besleyip, kendilerine özel zihinsel oyunlar türetirler. duygusal olarak da bir hayli bereketli olan bu evladımız, hislerinin davranışa dönüşümünü öğrenebileceği bir çevrede yetişmediğinde, problemlerle başa çıkma metodu olarak dissosiyasyonu sabitler.

    primitif duygu dışavurumlarından yoksun kişimiz biraz daha büyüdüğünde dahi, tetikleyici durumlarla yüz yüze geldiğinde*, bir zamanlar koruyucu olan bu sabitleşmiş mekanizmanın çalışmasına engel olamaz. ama bu otomasyon artık kişiye zarar vermeye başlamıştır. adeta, normal algıların arasına hava kabarcıkları sıkışmışçasına huzursuzluk yaratan bir çözülme haline bürünmüştür.

    bu rahatsızlıkta, ilaçlardan sınırlı düzeyde yanıt alınmaktadır; emdr ise umut vaat eden bir yöntem olarak belirtiliyor.
  • benlikte katlanılması güç bir tepkime doğuran tetikleyicilerle set-up'ı atılır ve bunlardan başta geleni cinsel sömürüdür. erişkin dönemde dahi yoğun bir baskı yaratacak bu talihsizlik, hayatın erken evrelerinde kişiyi bulduğunda refleksif olarak iki tip "yok" sayma metodu kullanılarak bir nevi oto-anestezi ile dindirilmeye çalışılır.

    bunlardan ilkinde kişi, böyle bir saldırının kurban konumundaki subjesini tümüyle "yok" kabul eder. o an kendisi de dahil hiç kimse bu saldırıya maruz kalmamış gibi olaya "uzaktan" bakan bir sistem geliştirir;

    (bkz: depersonalizasyon)

    diğerindeyse, olayın "ben"* dışında herhangi birinin başına gelmiş olma hissi hakimdir. benlikte bir bölünme* ile yavru bir kimlik alanı inşa edilir sinsice ve olayın kurbanı o yavru kimliğin içine saklanır. zaman zaman saklandığı yerden çıkar. bazen primer ve yavru kimlikler birbirlerini hatırlamayabilirler;

    (bkz: multiple personality disorder)

    ve böylece bu adaptatif başa çıkma/savuşturma sistemleri; acının dindirilmesine, travmanın flashback'lerinin çağrılmamasına yardımcı olur. daha sonralarıysa dissosiyasyonun -bizzat- yol açacağı engellenmeler, işlev kayıplarıyla boğuşur halde buluverir kişi kendini...
  • kişilik çözülmesi.
    kişiliğin insanın kendine yabancı bölümünün kişiliğin geri kalanından özgürleşerek bağımsız bir yer gibi davranması.

    bağımsızlaşan bölüm bazen kişiliğin geri kalan kısmını egemenliği altına alarak baskın gelebilir. duygusal yönden tam olgunlaşmamış kişilerde daha çok rastlanır.

    anlık olarak beliren disosiyasyonlar da vardır; aniden aynaya bakıp "ben kimim" diye sorma duygusu...

    (bkz: çoklu kişilik bozukluğu)
  • dissociation: travma ve ihmalle buyuyen cocuklarin sık sık basvurdugu "hayatta kalma" yontemidir. kendi kendine dalip gitme, hayal kurma, gercekte olan bitenden bihaber olma, hatirlamama, odaklanamama... bunun gostergeleridir.

    dikkat bozukluguyla benzer sanilabilir ama aslinda travma sebepli, kendini koruma seklidir. o yuzden ne kadar travma tedavisi alinip, iyilesilirse o kadar dissosiyasyon modundan cikabilir insan. dikkat bozuklugundaki gibi hiper aktivite olmaz sadece odaklanamazsin ve dalar gidersin stres aninda. ama stresin olmadigi yerde de uzun uzun konsantrasyon olmak gayet mumkundur.

    depresyonla dissosiyasyonu ayirt etmek zordur. dinlenmekle dissosiyasyonu ayirt etmek zordur. hayatimda en zorlandigim konulardan biri bu mesele.

    cocukken piknige giderdik. babam icerdi ve sarhos haliyle onumuzdeki tirin altina girme sakalari yapardi. butun bir ailece o arabanin icinde olecegiz sanardik. simdi arabaya bindigim zaman ankisiyetem o kadar artiyor ki aninda beynim daliyor, imgeler kayboluyor dissosiyasyon aciga cikiyor.

    o travmalari cozmek, ankisiyete seviyesini asagi cekmek uzun zaman aliyor. bunu neurofeedback'le ve genel travma tedavisiyle uzun zamandir az biraz yapabilmis durumdayim. ama insanin hayatini mahvedecek seviyeye gelebiliyor bazen.

    coklu kisilik bozuklugu degil bu. coklu kisilik bozuklugu bunun iyice kompartimanlara ayrilip, kendine ulasamama hali. o parcalar aciga cikip, onlar olursun birden bire. o da agir travma sebepli aciga cikar ama "kisilik bozuklugu" kategorisinde bir rahatsizliktir.

    dissosiyasyon sadece bir belirti, yasadigin strese karsi bilincinin gelistirdigi bir reaksiyon. bunu yasarken durumun farkinda olursun ama sadece uyusmus hissedersin beynini, odaklanamazsin, bilgiyi isleme alamaz beynin, donarsin.

    ben o an korktugumun ve neden korktugumun farkindayim ama o travmalar o kadar agir ve oturmus ki sinir sistemimin ortasina, kendimi korumak icin dalip gidiyorum uzaklara, bu yuzden araba kullanmayi ogrenemedim hala, trafikten korkuyorum, o arabalarin her bir yandan gelisi ankisiyetemi tavan yapiyor, fazla dissosiyasyon'dan depresyona kayiyorum...

    icsel aile sistemleri terapisi de bu konuda yardimci olabilir. dissosiyasyon olan parcani tanima, anlama ve rahatlamasina izin vermesi icin tesvik etme konusunda.

    ama travmanin cozumu "hareket"tir, o sıkısmıslık halinden cikmak icin adim atmaktir. dissosiyasyona varmayacak stresi yavas yavas hayatina sokmak, azar azar kendini stres veren seylere maruz birakmak ve sinir sistemini yeniden sekillendirmek icin adim atmaktir.

    zihinsel, duygusal, fiziksel sekilde egzersizlerini yapmak, bunu senelerce tekrarlamak gerekir. bu konuda turkce en iyi kaynaklardan biri hala beden kayit tutar kitabi.
  • bir zamanlar stresin, sorunun icinde hayatta kalmayi kolaylastirirken, zarar gormeden cikmayi saglarken ilerideki hayatinda stres yaratan hicbir seyi tolere edememeye ve donmaya sebep olur.

    spirituellikte denir ya hep "anda yasama" diye, aslinda cocukken bunu yaptigimiz icin "mutluyuz"dur. o an onumuzde ne varsa onu merak ederiz, risk aliriz, onunla ilgileniriz ve her sey ilginc gelir gozumuze. hayati renkli tutan da bu anda verdigin dikkattir.

    dissosiyasyon yasadigin zaman her gunun ayni hale burunuyor, hos yetiskinlik de biraz oyle bir dert ama dissosiyasyonun getirdigi hayattan zevk alacak gucu bulamama hali bambaska bir izdiraptir. istesen de dikkat veremezsin, erteledikce ertelersin stres veren seyleri. oysa ki o stresi biraz ceksen ardindan buyuk bir odul gelecektir ama yok, asamazsin o duvari... "konfor alani"ndan da zor bunu aciklamak, sıkısmıslık iste...

    buzlarin icin donmus gibi yasarsin, buzlarin ardindan dunyayi izlersin ama o dunyanin bir parcasi olamazsin, cok istesen bile. cunku oyle yasamaya alismadin, oyle yasamak hayatini tehlikeye atmak gibi gelir sinir sistemine ve sen istedigin kadar aksini iddia et, kendi hayatta kalma seklinle savasamazsin, kendin yenilirsin. cozmesi oyle zor; yasamasi insani yoran, uzen bir seydir. iyilesmesi de bi o kadar o buzlari kirip parcalamayi, terlesen bile o buzlara geri donmemek icin emek vermeyi gerektirir.
  • 2007 yılında çekilen mutluluk filminde özgü namal'ın yaşadığı ruh hali buna güzel bir örnektir.
hesabın var mı? giriş yap