• bir penis betimleme $ekli.
    lakin hatali bir anlatimdir. damarsiz penis olmaz, "damarlari belirgin" demeye getirir aslinda bu laf. bu arada hemen bir not:
    ormanda "- penisin damarli, mantar ba$li ve irisi makbuldur derler."
  • mermer de oluyo böyle. entry girerken de yasim bi büyüyo bi küçülüyo gibi oluyo.
  • ordu'nun gölköy ilçesine bağlı bir belde olup, 2004 genel seçimlerinde dyp'nin aldığı 1140 ve akp'nin aldığı 735 oy dışında herhangi bir partiye bir adet oy dahi çıkmamıştır bu beldeden
  • bir çeşit yiyecektir aynı zamanda. kimisi severek yer, kimisi yemek istemez, kimisine de zorla yedirirler. tadı hakkında hiç bir fikrim yok.
  • (bkz: kobra)
  • penisi yüceltme şeysi.
    penisin uzundur, bununla övünürsün anlarım, kalın şekliyle övünürsün anlarım da 'damarlı' nedir ulan? misal, 25 cm damarlı. ee yani? damarın fonksiyonu nedir? neler katıyor olaya?

    bizde yok diye biz mi anlayamıyoruz diyeceğim de, yok arkadaş, aklım almıyor.
  • çorba siparişi verirken insanı zor duruma sokabilen sözcüktür.

    geçen akşam bir arkadaşımla kırçiçeği'ne yemeğe gittik. bir açık yer orası kalmıştı. 22.00'dan sonra.
    menüye baktık. sipariş vereceğiz. bu arkadaşım her tür sakatata bayılır zaten. menüdeki damar çorbasından isteyecek.

    garsona, "bana bir damarlı" dedi. sonra üçümüz de nasıl toparlayacağımızı bilemez halde koptuk. çorbası da bir nevi mundar oldu. lezzetliymiş gerçi.

    ya şimdi düşünüyorum da üçümüzün de anında (yanlış) anlayıp kopması da ayrı bir nedir acep...

    velhasıl dostlar bunun çorbası da var. ehi ehi!
  • (bir batuhan dedde yazısı.)

    - beş altı yıl önce bir kadın tanıdım. kadının abisinin spor salonu var. body, gym falan. e spor salonu sahibi sonuçta, buna paralel olarak kas yığını herif. sadece bir memesi vücudumdaki bütün kaslara denktir. boyu da olsa olsa 160 cm. tanıyordu beni, arada görüşürdük. abisi, kadın ve ben. ince ince tırsardım kendisinden, telefon numarasını telefonuma ''damarlı 1.55'' diye kaydetmiştim. kendimce şaka yapıyordum kendime ama gerçekten öyleydi. damar ve kastan oluşan bir canlı.

    güzel günler geçirdik bu kadınla ve çok kısa. belki de kısa olduğu için güzel geldi bana. günü geldiğinde beni terk etti. diğer bütün kadınlar gibi. kendisini terk eden yakışıklı bir adamın avuntusunu benim gibi çirkin bir adamda bulan bir kadındı tuğçe. o zamanlar üzerimde bulunan varoş, sadece kokuyla kalmıyor, dünya görüşüm ve hayatıma da siniyordu. kimse beni kafasına göre terk edemezdi. kadının üstüne üstüne gidiyorum, baskı yapıyorum sürekli. psikolojik. ne kadar hıyarmışım. öyle zoruma gitmişti ki beni terk etmesi, benim gibi bıçkın delikanlı nasıl terk edilirdi ulan böyle? hırsımdan, damarlı 1.55'i unutmuş, kadına baskı uyguluyordum. taciz diyeceğim ama utanıyorum. yine böyle baskılı bir gündü, kadın bana "görüşelim mi?" diye sordu. koltuklarım kabardı. ben kazanmıştım. gittim. bir kafede oturuyoruz bakırköy'de. bana bunu neden yaptığını soruyorum. bazen gözlerim doluyor. ben bir başkasının avuntusu olacak kadar çirkin biri değilim tuğçe, diyorum. bir süre bu şekilde tartıştıktan sonra ensemde bir uyuşma hissettim. gözlerim kararmadan hemen önce müthiş bir acı hissettim. pek emin değilim bugün bile, hissettiğim şey acı mıydı? gazap mı? ilk başta ruhum bedenimi terk ediyor sandım ama dini öğretiler insanın ruhunun ağzından çıktığını söylüyordu. anlamsız geldi. gelirken jeton düştü. kumpasa gelmiştim. kafamı çevirmeye fırsat vermeden damarlı 1.55'in yumruğu suratıma indi. 5-6 yumruktan sonra hiçbir şey hissetmedim hiçbir şey. yumruğu suratıma vuruyor ama sadece etime değdiğini hissediyorum, içimden geçip gidiyor sanki yumruk. şiddetli dayak suratımda tünel etkisi yaratmıştı. sonra kendime geldiğimde bir kaldırımın kenarına oturmuştum.

    esnaf başıma toplanmış, kafama su döküyorlar, biri kolonya tutuyor burnuma, diğeri soğuk su içirmeye çalışıyor, diğeri beni konuşturmaya çalışıyor. kaç dakika dövdü beni bilmiyorum ama o an suratım çok hafif geldi bana. bilincimi kontrol edemiyordum. suratımı hafif hissettiğim için onu yere düşürdüğümü sanıp yüzümü arıyordum yerde. bir yandan bu yaptığımın ne kadar salakça olduğunu bilerek... yerde suratımı aranırken bakışlarımla, biri yanıma gelip avcuma bir şey bıraktı. avcumdaki şey, dişlerimden biriydi. o an çok öfkelendim. ''o piçin anasını avradını sikicem, bırakın beni" diye bağırıyorum. adamlar gülüyor. zaten kimse tutumuyordu. şokun etkisiyle de adamların neden güldüğünü anlayamamıştım.

    sonra ambulans geldi. o zaman epeyce korktum. sağlık görevlileri bana sorular soruyorlar, bilincimi kontrol etmek için. "beyefendi ben iyiyim, bırakın beni. evime gitmek istiyorum" dedim. yok. gidemezmişim. o kadar çok ısrar ettim ki bıktılar. bıraktılar. oturduğum kaldırımdan ayağa kalkmamla yere kapaklanmam aynı ana denk düştü. sol ayağım yerinde yok gibi. basamıyorum üzerine. delikanlılığa da bok sürmüyorum. basamıyorum desem tutup hastanaye götürecekler. polisti, karakoldu, ifadeydi. hiç uğraşamam. tek ayakla neredeyse 100 metre kadar yürüdüm, taksiye bindim. taksici "geçmiş olsun birader" dedi. "suğul" diyebildim sadece çünkü dudak ağız falan hep şiş. eve de gidemedim. şişliklerim inene kadar arkadaşımda kaldım, suratımdaki morluklar geçen kadar da okula evden dışarı çıkmadım. o gün spora küstüm. geçen zamanda çok sigara içtim, alkol aldım, göbek yaptım. insanlık suçu gibi dövmüştü beni sporcu bir adam. insanlık suçu işlemiştim çünkü. hak etmiştim. bir kadını, beni istemediği için rahatsız etmiştim, ısrarcı bir şekilde. allah, bazen bu tür şeylerin cezasını erkenden veriyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=my6qjcsbfwc
  • yapraklar için de kullanılan kelime.
  • mermer için de kullanılan kavram.
hesabın var mı? giriş yap