• henry james'in gerçekçi tarafını yansıtan ünlü kısa romanıdır. james bu romanında avrupa'nın oturmuş kalıplara sahip olan kültürüyle, daha yeni yeni oluşan amerikan kültürünü ve onun oturmamışlığını karşılaştırmıştır. daisy amerika'nın doğal ve kontrolsüz masumluğunu temsil eder. james daisy'de özgür, doğal, cömert ve masum tipik bir "amerikan kızı" mitini yaratmıştır. sonunda ise james, daisy'i masumiyeti yüzünden avrupa için kurban olarak seçmiştir.
  • henry james'in naifligi ve yasam enerjisiyle portrait of a young ladyisimli romanındaki isabel'e benzeyen genc ve guzel öykü karakteri. öykünün tam metni icin:
    (bkz: http://www.pagebypagebooks.com/…james/daisy_miller/)
  • daisy ağır, rituel dolu yaşlı avrupa'nın içinde dinamik, özgür, sonradan görme amerikalı bir ailenin kızıdır. papatya kadar masumdur aslında..kendi özgürlüğünü kendince korumaya alışması insanlar tarafından yapıştırılan aşüfte damgası için yeterlidir. hayatını kendince yaşamaya calışır. toplumun salak saçma kurallarını sallamaz. ailesi asil olmadığı için eleştirilirken asalet adına onu dışlayıp üzen winterbourne'*ın halası toplum içinde saygınlığını korumaya devam eder. hatta bonuslar bile elde eder.

    winterbourne daisy'ye bir türlü aşkını ilan edemez. sebep sınıf çatışmasıdır. düşüniyim ediyim, takla atayım amuda kalkayım derken daisy onu kıskandırmak için bir italyan ile kırıştırır. bir süre sonra da romadaki veba salgınından dolayı ölür. ölmeden önce annesine winterborne'u deli gibi sevdiğini itiraf eder.

    winterbourne burda asilade bir asalaktır. ailenin bahar cocugudur ismi gibi. el bebek gül bebek büyür.
    daisy'nin babası amerikada çalışmakta bunlar ve uşaklarının gezmesi için para kazanmaktadır amma benim aklıma takılmıştır. bu adam salak mıdır? bence başka bir yenik vardır. neyse oralar edebi tahlile pek girmediği için kurcalamamalıdır.
    daisy'nin ölümü semboliktir. toplum içinde öldürülmüş bir kızın fiziki ölümüdür*
    *
  • 1974 yılında sinemaya da uyarlanmıştır. daisy rolünü, mavi ay'dan tanıdığımız cybill shepherd oynamıştır.
  • daisy'nin kardeşinin ve uşağının sanki bir önemi varmış gibi geliyor novella geliştikçe ama sonunda bir yere bağlanmıyor sanki. zaten kitap da bağlanmıyor bence ama vardır muhakkak bir olayı. adam henry james. boşuna ünlü olmamıştır, hakkını yemeyelim.
  • henry james'in, fingirdek bir amerikan çıtırıyla bohem bir soylu genç arasında geçen, kısa ama ilgi çekici kavuşamama ve birbirini anlayamama eseri...
    tam colin firth'lük*, tam meg ryan'lık* bir senaryo taslağı. düşünülenin aksine köpek çeken* oğlan değil kızdır. milyon kere winter kıza yanaşmış ama aysu kayacı kılıklı daisy, işi yokuşa sürmüştür.
  • içinde barındırdığı semboller ve winterbourne gözünden anlatılması nedeniyle ne kadar realist olduğu eleştirmenler tarafından tartılışılan eser.

    daisy'nin baharda ölmesi de eser içerisindeki en kral ironydir.
  • henry james'in kaleme aldığı ve neredeyse istemsizce herman melville'in katip bartleby öyküsü ya da nathaniel hawthorne'un büyük taş yüz'ü ile ilişkisi kurulabilecek kısa öyküdür. bu ilişkinin aşağıda bahsedeceğim feminist okumayla yakından uzaktan ilgisi yoktur.

    olay, 19. yüzyıl sonlarında avrupa’da geçer. daisy miller, avrupalı toplumların cinsiyet normlarına aykırı davranışlar gösteren amerikalı genç bir kadındır. öykü, isviçre’de bir otelde daisy miller ile karşılaşan winterbourne’un gözünden anlatılır. winterbourne, daisy miller’ın güzelliğine kapılır; fakat genç kadının davranışları kafasını karıştırmaktadır. masumiyet abidesi olarak gördüğü genç kadının başka erkeklerle gezmesine, hatta flört etmesine anlam veremeyen winterbourne, en sonunda onun hafifmeşrep bir kadın olduğuna kanaat getirerek kendinden uzaklaştırır. roma’daki karşılaşmalarında da daisy miller’ı geç vakitte dışarıda olduğu için uyarır: genç kadının gece vakti azıtan sivrisineklerden sıtma kapma riski vardır. nitekim daisy miller sıtmaya yakalanır ve birkaç gün sonra ölür.

    antik çağlardan beri, kadınların kendilerini tutsak eden geleneğe başkaldırısının en somut aracı fahişelik olarak görünür. özellikle antik yunan'da eve kapatılan kadınlara göre kamusal alanda daha görünür olan fahişeler, paraya olan zorunlu bağlılıkları gözardı edildiğinde aslında özgürdürler. bu bağlamda daisy miller, fahişeliğin ve cinselliğin kamusal alandan çekildiği, ahlaki değerlerin cinsel arzuları mahkum ettiği bir dönemde bir kadının kendi özgürlüğüne sahip olabilmesinin nasıl mümkün olacağını sorguluyor diyebiliriz. öykünün erkek bakış açısıyla yazıldığını belli eden en önemli gösterge de bu sorgulama neticesinden varılan noktadır: daisy miller'ın ölümü, normların dışına çıkan kadınların kaderini vurgular. antigone'den beri kadınların gelenekle olan ilişkisinde uysal bir boyun eğme görmek isteyen erkek egemen toplumu olumlar.

    öte yandan öykü, feminist bir bakış açısıyla yorumlanması halinde hem erkek egemen toplumla, hem de erkek bir yazarla hesaplaşma şansı tanımaktadır. zevkli bir meydan okuma :)
  • modernist yazar henry james'in baş yapıtlarından daisy miller’da karakter kent ilişkisi gözden kaçmamalı;
    cenevre’nin akıl almaz zenginliği ve kalvinist akımı temsil etmesi kasnak winterbourne için biçilmiş kaftandır. karakter döner dolaşır finali burada yapar. roma daisy’nin sonudur. burada hastalanır ve ölür. bir bakıma yazar kızın karakterinin yozlaşmasına fırsat vermeden roma’nın bedenini almasına izin verir.
    bu iki farklı kent yaşam ve ölümü simgeler. öykünün geçtiği yerlerin coğrafi ve mimari konumu başkarakterlerin yolculuğu ile paraleldir. cenevre, renkleri, zenginliği, sağlığı, tertemiz gölü, kaliteli yemekleri ile yaşamı (baharı ve yazı), roma ise kasvetli, kalıntı ve harabelerle dolu caddeleri, sıtma saçan gölü ve insandan insana hastalık taşıyan sivrisinekleri ile ölümü çağrıştırır (para avcısı erkekleri unutmayalım).
  • edebi yönünü yaklaşık bir ay sonra başlayacak olan amerikan edebiyatı derslerimde herkesin övdüğü benim henüz derslerine girme fırsatım olmamış olan sema hocaya soracağım ve tartışmak isteyeceğim kitap.
hesabın var mı? giriş yap