*

  • genclik marsi'nin liseli erkek genclik tarafindan "tut basini duman almis" diye söylenen ilk misrasi. koreografisi de bunu söylerken sag el ile pantolonun üzerinden takimlari kavrayip birakmak seklindedir.
  • dağ başını duman almış , ne zaman, hani gümüş dere, çağlayıp akan. içimde bir çocuk yaylaya götürüyor koyunlarını, kavala uzak, kavafisin hiç bir zaman farkında olmayan bir çocuğun aklında bir arkadaşından kalma dizeler, bu bulanık anıyı anlatmak istedim..

    dağ yolunu toza bulayarak ilerleyen bir minibüsün içinde bir kız çocuğu, genç kızlığının farkında değil. gözleri yeşil, sarı tarlaların inadına. annesi babasına karşı durmuş hayatında ilk ve belki de son kez, kız okula gidecek demiş, ilkokulu bitirdiği sene öğretmeni yazık etmeyin bu kıza, okusun demiş çünkü.. kaymakam bile girmiş devreye, jandarma komutanı da. baba bir şekilde ikna edilmiş, sonra ilçeye gitmiş ortaokula, her dönem takdirle dönmüş köy yerine, babasına bir anlam ifade etmiyormuş o kağıtlar, hani parlak baskılı üzerinde müdürün cafcaflı imzası olan. şimdi ise lisenin ikinci sınıfında, çoğu dersin hocası her zaman raporlu ama bir okul işte, elinde kitapları, göğsünün üstünde tutmuş, minibüsün içinde köye doğru gidiyor, bugün hafta sonu. haftaiçi yatılı lisenin yatakhanesinde kalıyor arkadaşlarıyla, arkadaşları okuldaki erkeklerden bahsediyor sürekli, o ise şiire düşmüş, bir şaire düşmüş belki de resmini hiç görmediği ama çok içli aşk şiirleri yazan bir şaire. aşık mı olmuş, bilemez, ama sabah akşam okuyor onun şiirlerini, kütüphane yüzünden arka sayfası damgalarla dolu bir kitabın içinden kalbini istanbula dönüyor geceleri. kendisi de şiir yazıyor ya kimseye göstermeye cesareti yok, yazdığı şiir mi onu bile bilmiyor. okuduğu şairin başka kitapları da varmış içinde bir sürü hikaye olan. bir dergi görmüş kızın birinin elinde, o dergide o adamın yazısı var, fotoğrafı yok, o’na mektup yazsam mı acaba diye kararsız, hani başkaları mektup yazıyormuş ya ülkenin dört yanından, hani o da cevaplar yazıyormuş “yazdıklarınızı aldım, sevgiyle” diye.
    aşık mı ona acaba, ama hiç yüzünü görmediği bir adam, acaba kaç yaşında? olsun okumakla bir şey kaybetmeyecek nasıl olsa.
    köye iyice yaklaştı minibüs , kahvenin önündeki meydan gözükür birazdan, kahvenin önünde oturmuş ve tek işi oturmak olan onlarca adam, annesi geliyor aklına, annesi, dünyasını borçlu olduğu kadın, okuması da yok yazması da, yazması var yalnız başında her zaman, hani kenarlarını tığ ile işlediği. annesi ne çok acılar çekmiş bir kadın, herhangi bir kadın köy yerinde, güzelliği çoktan geçmiş, gençliği çoktan geçmiş, akranlarından bir farkı olmayan.
    işte köy meydanı, etrafında evler. şimdi hafta sonu zaman nasıl geçecek diye düşünüyor belki, gözleri bulutlu, bulutlar yeşil, ya da ben öyle olsun istedim.

    içimdeki çocuk, koyunlar mı daha şanssız yoksa çoban mı diye düşünüyor kurt sürüye saldırdığında, dönüşte köylüye mahçup bir çoban içimde, ben minibüsteyim belki, belki dağ köyünün karakolunda bir asteğmenim.

    o kız yazdı mı o mektubu, sonra başka bir aylak hikayenin kahramanı oldu mu bir yerlerde , kim bilebilir, ama hani gümüş dere, o günden beri, içimde hiç çağlamayan.
  • gençlerin fazla sigara içtiğini vurgulayan marş dizesi. gümüş dere durmaz akar dizesinde ise gençliğin abazalığına parmak basılmıştır.
  • son zamanlarda akbank reklamlarında kullanılan bu marş dilime dolandı. hemde kıvanç tatlıtuğ versiyonu.

    ilker ayrık - dağ başını
    kıvanç tatlıtuğ - duman al - mış ( parmağı havaya kaldırarak )
  • mustafa kemal atatürk ile aynı yıl doğmuş ali ulvi elöve tarafından kaleme alınmış marştır.

    benim için ayrı bir öneme sahiptir ki her keyiflendiğimde sebepsiz bir şekilde bu marşı söylerken bulurum kendimi..
  • nedendir bilinmez, artık milli maçlarda söylenmeyen güzide marşımızdır. bir an önce eski coşkuyla ve milli ruhla tüm maçlarda dillerden düşmemesini umduğumdur. tamam mehteri de söyleyin birader ama bunun yeri ve tadı bir başka. hiç olmazsa marşları bölmeyin lütfen, senin benim diye.
hesabın var mı? giriş yap