• dili ve kurgusu günümüzde bile son derece sürükleyici, bilinen ilk türkçe coğrafya kitabıdır. yazıcıoğlu ahmet bican efendinin özellikle dünyanın yaradılışı hakkındaki anlatımına "edebiyat" demek haksızlık olmaz diye düşünmekteyim.
  • yazıcıoğlu ahmed bican'ın muhtelif kaynaklardan derlediği bilgiler ışığında kaleme aldığı kitap. saklı inciler ya da dizilmiş inciler anlamına çıkıyor türkçesi. birçok şey hakkındaki bilginin ardı ardına sıralanmasına işaret ediyor. bu da kitabın belli bir türü olmadığına çıkıyor aslında. nihayetinde bir coğrafya kitabı olduğu kadar bir seyahat kitabı ya da bir ansiklopedi olarak da düşünülebilir. yalnızca dünyanın oluşumundan, yedi kat gök ve yerden, melekler ve cinlerden bahsetmez; aynı zamanda denizlerden, dağlardan, şehirlerden, cami ve kiliselerden, hangi bitki neye iyi gelirden de iştahla söz eder. dünyanın yaratılışı hakkındaki cümlelerini okurken big bang teorisi aklınıza gelebilir, fındık ve cevizin cimayı ve türlü belayı nafi eyleyeceğini (fayda getireceği) anlatan satırlarında dolaşırken mehmet öz'in olağanca cevvalliğiyle verdiği sağlık tüyolarını anımsayabilirsiniz. dili konusuna gelmek gerekirse: "erken dönem osmanlı eserlerinde (16. yüzyıl ve öncesi) daha akıcı ve anlaşılır bir dil vardı, islamî söylem hakimiyetini sağlamlaştırdığı ölçüde dil de ağırlaştı" gibi bir kurgu çok da doğru değil aslında. dilin akıcı ya da kasıcı olmasını belirleyen temel neden, eserin kimin için yazıldığı. dolayısıyla halk için yazan biri ile (ki halk bizzat alıp okusun diye değil, birileri meclislerde millet için okusun diye; hem nereye gidip kitap alıyorsun?) audience'ını umera ve/veya ulema olarak alan birinin üslubu birbirinden muhakkak farklı oluyor ve bu, yüzyıl bazında olmuyor. nice 14., 15. yüzyıl metni var ki sözlükler kar etmiyor. nitekim yazıcıoğlu ahmed bican, kitabının başında, eserini halk için yazdığını bilfiil söylüyor. ki burada çok da hoş bir tutumu var aslında (aydınlanma çağı düşünürlerini anımsatan bir tutum neredeyse). diyor ki ahmed bican:
    "şimdi, bu fakirin malı yok ki mescidler yapsın. alimin malı ve hazinesi ilmidir. nitekim malın zekatı var ise ilmin de zekatı vardır. ilmin zekatı odur ki, alim okuduğu ilimden halkı bilgilendirsin, birçok insan onun ilminden fayda görsün."
    bilgiyi popülerleştirmeye, halk sathına yaymaya çalışan bir figür var karşımızda. burada bilginin içeriğini çok da küçümsememek gerek aslında. nihayetinde 1453 yılında yazıldığı söylenen bir eser bu ve ondan, bugünün bilimsel anlayışına uygun verilerde bulunmasını beklemek herhalde safdillik olurdu.
  • "pes bu dünya acayip dünyadır."
  • bir nevi islam mitologyasıdır; okunula. çok sevdiğim bir azrail tanımı vardır:
    "azrail ayağını cennet kapısında komuşdur ve bir ayağını cehennem kapısına komuşdur. bu âlem onun önünde bir tabak misâlindedir. nereden dilerse sunar [uzanır] alır."
  • mağaraların cinlerin eseri olduğunu ileri süren eser.

    "ta kim her mahluk devrini tamâm eyledi, âhir hak teâla cin tâifesini yaratdı. bu mahluk gelirlerdi, evler hâneler etmezler imiş; mağaralarda olurlardı. şimdi dâhî bu kayalarda ve dağlarda olan mağaralar anların(onların) eseridir." s.48
hesabın var mı? giriş yap