• dü$e$ olarak okundugunda ise tavlada zarin 6-6 gelmesi haline denir.. (bkz: farsca rakamlar)
  • bi$eyin cok kolay elde edildigini belirtmek icin kullanilan kelime
    cumle icinde kullanalim
    acayip du$e$ oldu abi.. sen kiz ic ic sarho$ ol, ayagin kay kucaama du$.. orda geldim ben.
  • sırtıkara olarak da bilinir. açılışta atılması enfes olmakla birlikte okullar tatilken üst üste atarsanız kafanızı vuracak duvar ararsınız.
  • "rakibin tek pulu disarda, iceri atmak icin de bioyunu var. senin dort pulun ses ve bes kapisinda ve sira sende" seklinde ozetlenebilecek durumda gelmesi halinda insana hayati yeniden sevdiren, siirler yazdiran zar cifti.
  • külhan argosunda; tokat (bu tokatın pek seyrek vuruluşundan ötürüdür. bir zarda nasıl düşeş seyrek gelirse, bir külhanbeyi de tokat yemeye nadiren hak kazanır. zaten külhanbeyi tokat yememeye özen göstermekle yükümlüdür.)

    kaynak: ebuzziya tevfik, yeni osmanlılar, pegasus yay., 1. baskı, 2006, istanbul, s.661
  • uzuneşek oyununda komik hareketlerle ilerleyen bir biri artık atlasin karakteri.
    (bkz: pilli)
  • türk filmlerinde ya da dizilerinde, tavla oynanılan bir sahne gösterildiğinde kesinlikle ve kesinlikle gelen zar.
    sırf bu yüzden tavla oynarken kamerayla çekmeyi bile düşünmüyor değilim.
  • ankara'da tarihi özelliği olan kahvehane.

    "kardeşler düşeş kahvehanesi" olarak da tabelası var.

    bu kahve ulus'ta hacıbayram camisine- camii değil, camisi- giderken soldaki ilk binanın altındadır. ankara valiliği'ne inen yolda.

    inşaat işçileri sabahın erken saatlerinde bu meydanda toplanırdı. amele pazarının ta kendisi. şanslı işçiler ustabaşları (bunlara çavuş da denir) aracılığı ile işe gider. iş bulamayanlar düşeş'e. o nedenle özlü sözler de söylenmiştir ameleler arasında: "nereye? varsa işe, yoksa yoksa düşeş'e!", "düşeş'e düşmek" gibi.

    şimdilerde bildiğin kahve olarak hayatına devam etmekte. bir bardak çay içtim geçenlerde. ulus'un o telaşlı kalabalığına baktım; telaşsız, sakin.
  • gelmeyen.
    atıyorum gelmiyor. gelmiyor atıyorum. o gelmedikçe ben onu kenara vurdurup bir daha atıyorum gelmiyor, kendimi duvara vurdurup öyle deniyorum yine olmuyor. saatlerdir gelmiyor, günlerdir olmuyor, aylardır bakmıyor. yıllardır? yok, bu çok ağır olabilir.
    içirirsem gelir belki diyorum. dayıyorum alkolü, dayıyorum alkolü, bana mısın demiyor. kendim içmişim hep.
    bazen geldi gibi oluyor, ''aha!'' diyorum, oldu bu sefer, insan dilinde en küçük zaman birimi ne bilmiyorum ama, milisalise diye bir şey var mı misal? hah o milisalise bana aylar sürüyor. pıt. düşüyor. yan yatıyor. yamuk yapıyor. yoldan çıkıyor.
    kolum yoruldu.
    duruyorum. birbirimize bakıyoruz zarlarla. bakışıyoruz. kesişiyoruz. cilveleşiyoruz biraz. şaka şaka. benim halim yok. düşünce gücümle duran zarı düşeş yapmaya çalışıyorum. haliyle olmuyor. düşünemiyorum ben. genel olarak evet. güç zaten yok. halim yok söylenmiş miydi? halim yok kalıbının söylenmesi. enteresan. madem halin yok ne kafa skiyosun dırdırdır.
    kolum yoruldu.
    devam ediyorum ama, tavana çarptırıyorum, amuda kalkıyorum, başkasına attırıyorum, bi sigara yakıyorum, yabancı dil konuşuyorum, yokluğunda çok kitap okuyorum, para veriyorum. yok. olmuyor.
    ama bak şeyden çok korkuyorum.
    birisi, bir ara, ama çok geç bir zaman, böyle aşırı geç kalınmışken, birden gelip ''sana bir-bir lazımdı.'' derse.
    sçtım.
  • es kaza'yı yıllarca yanlış biliyormuşum ben. zaten doğrusu (bkz: ezkaza) imiş. ama ben "şeş kaza" diyordum. yalnız kalınca da kuzu diyordum. yine bi gün "hani olmaz da, şeş kaza oldu diyelim..." diye rutin kullandım ben bu kalıbı. gelişine çok sert. ney ney ney? böyle bi karayolu yok dediler keyfe, altı kaza birden yaşandı der gibi, ne biçim konuşuyorsun sen? bir deyimi yanlış bilmek, yıllarca yanlış kişiye anne-baba demek gibidir. suyun ısınır, duramazsın artık oralarda. bir çıkış yolu ararsın. düşündüm sonra: şeş altı demekse, artık bana karada ölüm yoktu. e de, iki demek. iki altı? :/ kırk yapmıyor. al baştan.
hesabın var mı? giriş yap