• ayrıntı yayınları'ndan çıkmış edepsizlik, anarşi ve gerçeklik* adlı eserinde batı düşünce geleneğinin ve özellikle de idealizm ve rasyonalite düşüncesinin komple ve bir hayli de eğlenceli bir eleştirisini dile getiren anarşist akademisyen. an itibarıyla pennsylvania’daki dickinson college’da ders veriyor ve maryland institute college of art’ta humanities and sciences kürsüsünün başı. içinde bulunduğu 47 yaşına kadar bol bol ağır ve hafif uyuşturucu kullanan, babasını 49 yaşında uyuşturucudan, kardeşini de yine uyuşturucu alakalı bir cinayette kaybeden sartwell, nadide tespitlerini feleğin çemberinden geçmiş bir sokak filozofu edasıyla yüzümüzde patlatırken, sık sık küfüre ve benzeri edepsizliklere başvurmaktan imtina etmeyerek bizim gibi terbiyesizlerin gönül dostu olduğunu hemen belli ediyor. 1980’lerde melody maker’ın da içinde bulunduğu haysiyetli müzik neşriyatlarına da yazan crispin bey’in müzik zevkine hayran kalmamak ise namümkün. özellikle http://www.jim.aquino.com/articles/sartwell.htm adresinde bulunabilen rolling stones’un neden dünyanın en baba rock grubu olduğunu 'ispatladığı', rock gruplarının özentilik* oranını belirlemeye yönelik bir test ise quantitative/niceliksel yöntemin yöntem olalı bir işe yaradığını gösteriyor, insanın oturduğu yerden hin hin gülmesine sebep oluyor ulan.
  • "hiyerarsi kotudur, ozgurluk iyidir, anarsi cok iyidir" soylemi ile gonulleri feth etmis yeni, ozgur, otoritesiz ve tahakkumsuz bir toplum ozlemiyle yanip tutusan ve su an hepimizin aktoru oldugumuz cirkin oyunun yikilmasini cogunlukla deklare eden guzel utopyalarin insani..
  • akıl sağlığımızı korumak ve kendimizi güvende hissetmek için içinde bulunduğumuz dünyayı "yargıladığımızı" sık sık vurgulayan, ahlak-dışı er kişi. dünyanın, bu tutumuz karşısındaki durumunu ise keyif alarak aktarır: "dünya her zaman dünyaları yargılamak için oluşturulan kriterleri geçersiz kılmalıdır; bu dünyaya bakmanın bir yoludur. öteki yolu da şudur: dünya her zaman dünyayı yargılamak için oluşturulan standartlara direnir, onları hiç umursamaz, tamamen aşar, o standartlara feleğin çılgın ve insanın kanını donduran kahkahasıyla güler" (edepsizlik, anarşi ve gerçeklik - s.67).
  • "sevdiğimiz insanlardan bahsederken, "içi dışı bir" deriz. ancak burada bir karışıklık vardır. bir kişiye inanmak, örneğin kıyaslanamaz güzellikte, zeki vb olduğu anlamına gelebilir. yani aşk/sevgi nosyonu bazen koşulsuz övgüyle karıştırılır, öyleki birini sevmek onun neredeyse mükemmel olduğuna inanmaktır. gelgelelim, dikkat edin, sevgi/aşk bir inanma meseles değil, her şeyden önce bir tür duygu taşmasıdır. ve yine dikkat edin (bu bildik olacak) bu kavramsal aşk ne pahasına alınmıştır. zira seni mükemmel olarak görmek için yapabileceğim tek şey muhayyilemde içindeki şeytanları kovmaktır; senin insan olmana izin veremem. yani, bırakın seni sevmeyi, seninle bir ilişkiye bile giremem. bu anlamda sevmek, nasıl dünyayı iyi ve güzele göre yargılamak garip bir olumlama türüyse, bir kişiyi panglossçu tarzda onaylamaktır. bu tür olumlamalarda tuhaf olan şey, olumlamanın yöneldiği şeyi olumlamamalarıdır. sevebilmeleri için önce sevgiliyi (dünyayı, eşi) beklentilerine uygun olarak kurgulamaları gerekir. son tahlilde, onların sevdikleri dünya ya da eş değil, fantezileridir, yani bir hiçtir."
    uh.

    -edepsizlik, anarşi ve gerçeklik s.84
  • "her kavram insanın gerçekle bağlantısını tehdit eder; her genelleme tikelliği yaşamamızı tehdit eder. biz 'şeyler' aleminden kaçıp kavramlar alemine sığınıyoruz çünkü hiç kimse bir kavram tarafından ısırılmamıştır, çünkü zihinde yaşamak dünyada yaşamaktan daha güvenlidir, ya da öyle görünür. (...) aslında, bilinçlilik belki de hepimizi kırıp geçiren hastalıktır; bu hastalık yüzünden, son tahlilde, gerçeklikten kendimizi koparabileceğimiz tek yola gireriz, yani ölürüz.
    bilinçlilik dediğimiz şey yok oluş emaresidir; her kavram ölüm kokar."

    edepsizlik, anarşi ve gerçeklik - s.30
  • dil ve göstergeler üzerine kafa yormaktan oldum olası hoşlanmışımdır. nitekim wittgenstein ve ardıllarının da benim gibi hissettiğini görünce kendimi dil üzerine düşünenleri okurken buldum çokça. sartwell ise kitabında şöyle demiş bu olay üzerine:

    "bu yüzyılın felsefesini okumak işkence gören bir romancı hakkında bir işkence romanı yazan işkence gören bir romancı hakkındaki bir işkence romanı okumaya benziyor; bu felsefe kendine müpteladır ve yazarın küçük eylem alanını şişirip bir dünya yaratmıştır." edepsizlik, anarşi ve gerçeklik -s.23

    çok da alakalı olmayan bir konu üzerine tez yazan arkadaşımın notları arasında görünce paylaşamadan edemedim.
  • dickinson kolejindeki görevinden süresiz bir şekilde uzaklaştırılmıştır kendisi. sebebi de, bir başka üniversitede bir hocanın yaptığı intihali göstermek fakat bu gösteriş sırasında "time to get a gun" diye bir şarkı paylaşmış olmak, bu şarkının bir tehdit unsuru olarak görülmesi, falan filan şeklinde saçma sapan bir durum. olayın ayrıntılarına şu linkten ulaşabilirsiniz:

    http://thedickinsonian.com/…ced-on-temporary-leave/

    sartwell'in bahsi geçen blogu ise şu linkten takip edilebilir:

    http://eyeofthestorm.blogs.com/

    dickinson kaybetmiştir efem. böyle tatlı adam, üstelik felsefe yapan tatlı adam zor bulunur. bilhassa analitik geleneğin hakim olduğu akademik ortamlarda.

    seni seviyore crispin!
  • --- spoiler ---

    gerçek karşısındaki savunmasızlığımız acı verdiği kadar neşe de verir. acizliğimizi kabul etmek sahiciliği yakalamak, gerçekle gerçek bir ilişkiye girmektir. unutmayalım, fanteziler görece zararsız olabilirler, ama kuruntular ağır bir bedel ödetir.

    --- spoiler ---
  • hakkında bu kadar yazılmış olması sevindirici olan düşünür. sert görünse de bir yol haritası sunması açısından benim için önemli bir yeri var.

    edepsizlik, anarşi ve gerçeklik, popüler doğu felsefesi hatalarına düşmemek için (tabiri caizse "kdv? içinde içinde") adına katkıları büyük diye düşünüyorum.

    alan watts, terence mckenna, timothy leary v.b. düşünürlere yakınlaşmadan önce uğranması gereken bir durak olarak da görülebilir.

    parabol/parabola'yı da anladığım haliyle dinlememde payı büyüktür.

    son olarak; waterway adında tao te ching'i yorumladığı bir kitabı var. ancak tao te ching'in türkçe çevirisi hali hazırda her türlü ingilizce çeviri çalışmasından çok daha iyidir diye düşünüyorum. bir de ursula le guin maalesef deneyim olarak kendisini katlamış görünüyor.

    özetle; bazı düşünürler, sanatçılar v.b. insanlara ailelerinden biriymiş gibi gelir. sartwell de gerçeklik ile alıp veremediği olan insanlara bir ağabey olma imkanını içinde barındıran, samimi bir şahsiyet.
hesabın var mı? giriş yap