• gönderme kuramı gibi consequentia kuramı da skolastik mantığın temelini oluşturur. skolastik mantıkçılar consequentia başlığı altında ele aldıkları çalışmalarla mantık çıkarımlarını sistemleştirmişlerdir. consequentia kuramının dikkati çeken özelliği aynı stoa mantığında olduğu gibi temel önermelerden oluşan geçerli çıkarımlar üstüne kurulmasıdır. bu bakımdan consequentia skolastik mantığın aristotelesçi olmayan bir yönüne işaret etmektedir.

    skolastik mantığın diğer kısımları gibi consequentia’nın da kaynağı tam olarak ortaya konamamaktadır. boehner’e göre bu alan aristoteles’in topikler’i üzerine yapılan tartışmaların sonucunda ortaya çıkmış görünmektedir. aristoteles topikler’de kuralları bir önermeden diğerine yapılan çıkarımlar biçiminde ifade etmektedir. farklı skolastik mantıkçıların da consequentia içinde ele aldıkları kuralları koşul önermeleriyle ifade ettikleri görülmektedir. bir koşul önermesinin doğru olması için ard-bileşenin ön-bileşenin sonucu olması gerektiği kabul edildiğinden, koşul önermelerinin de iki önerme arasında bir sonuç çıkarma anlamına geldiğini söyleyebiliriz. bu anlamda topikler ile consequentia arasında ortaklık bulunduğu görülmektedir. topikler ile consequentia arasında daha sıkı bir ilişki kurabilmek için bu ikisinin amaçları arasında da belirgin ortaklıklar olduğunu gösterebilmek gerekir. topikler’in içeriğinden ve amacından daha önce söz etmiştik. consequentia ile ilgili karara varabilmek için verilen örnekleri ele almak en iyi yol olarak görünmektedir.

    consequentia kavramı daha 11. yüzyılda, garlandus compotista’nın çalışmasının koşul önermelerini ele aldığı kısmında karşımıza çıkmaktadır. 14. yüzyılın başından itibaren consequentia başlığı altında yapılan çalışmalarda bu konuda yeni düşüncelerin ortaya konduğu görünmektedir. walter burley’in 1300’lerdeki çalışması başlı başına bu konuya ayrılmış ilk çalışmalardan olduğu bilinmektedir. bu çalışmaların ana kaynağının abelardus’un dialektika’sı olduğu görülmektedir. ancak bu yüzyıl yazarları çalışmalarında yer verdikleri düşüncelerin kaynağını ve gelişimini belirtmediklerinden abelardus’un consequentia anlayışının bu döneme nasıl taşındığı ve ortaya çıkan yeniliklerin hangi mantıkçılara ait olduğu belirsizdir.

    ockham’ın summa logicae’de ele aldığı consequentia içinde birkaçı şunlardır:

    1. doğru bir şeyden yanlış bir şey çıkmaz.
    2. yanlış önermelerden doğru bir önerme çıkabilir.
    3. sonucun karşıtından öncülün tümünün karşıtı çıkar.
    4. sonuçtan çıkan bir şey öncülden de çıkar.
    5. öncülün çıktığı bir şeyden sonuç da çıkar.
    6. öncül ile tutarlı olan bir şey sonuç ile de tutarlıdır.
    7. sonuç ile bağdaşmayan bir şey öncülle de bağdaşmaz.
    8. tümel-evetlemeli önermenin çelişiği tümel-evetlenen önermelerin çelişiklerinin tikel-evetlemesidir.
    9. tikel-evetlemeli önermenin çelişiği tikel-evetlenen önermelerin çelişiklerinin tümel-evetlemesidir.

    bu sonuçların çağdaş önermeler mantığının da ilkeleri olması dikkat çekicidir. boehner de bu nedenle bunları sembolik önermeler mantığının dilinde ifade etmeye çalışmıştır. böylece, örneğin, ilk sonucun sembolik karşılığı olarak (p ? ~q) " ~(p " q) sembolik önermesini önermektedir. consequentia kuramında kipli önermelere yer veren kipli sonuçlara da yer verilmektedir. buridan kipli mantık sistemini consequentia kuramının bir kısmı olarak ele almaktadır. consequentia kuramı ile ilgili olarak önemli bir gözlem, skolastik mantıkçıların consequentia başlığı altında bütünlüklü bir sistem oluşturmaya yönelmemiş olmasıdır. ortaya koydukları sonuçlara belirli sorunlara ilişkin araştırmaları sırasında ulaşmışlardır. bu anlamda çağdaş sembolik önermeler mantığı sistemlerinin aksine, consequentia başlıklı çalışmalarda sonuçların belitler (aksiyomlar) işlevi görecek sınırlı sayıda sonuçtan elde edilebileceği belitsel sistemler ortaya konmamaktadır.

    consequentia içinde iki türlü ayrım yaygındır:
    (1) biçimsel ve maddi sonuçlar ayrımı.
    (2) doğal ve ilineksel sonuçlar ayrımı.

    biçimsel ve maddi sonuç ayrımı daha önce ele aldığımız sinkategorematik-kategorematik terimler ayrımına bağlıdır. eğer bir önerme diğerinden bu önermelerde geçen kategorematik terimler arasındaki ilişki gereği çıkıyorsa buradaki sonuç çıkarma ilişkisi maddidir: ‘her hayvan canlıdır. o halde, her at canlıdır’. bu çıkarım ‘hayvan’ ve ‘at’ kategorematik terimleri arasındaki ilişki gereğidir. sadece bu terimler yerine başka terimler koyarak (geçerli) bir çıkarım elde edemeyiz: ‘her hayvan canlıdır. o hâlde, her taş canlıdır’. eğer bir önerme diğerinden bu önermelerde geçen sinkategorematik terimler arasındaki ilişki gereği çıkıyorsa buradaki sonuç çıkarma ilişkisi biçimseldir: ‘hiçbir hayvan taş değildir. o hâlde, hiçbir taş hayvan değildir.’ sonucu ‘hiçbir’ ifadesi gereğidir. ‘hayvan’ ve ‘taş’ terimleri yerine farklı terimler koysak yine geçerli bir sonuç elde ederiz. albertus’un (saksonyalı) ifadesiyle biçimsel sonuç aynı biçimdeki tüm önermelerle sağlanan sonuçtur. öte yandan eğer önermeler arasındaki mantıksal sonuç ilişkisi maddi ise, aynı biçimdeki her önerme için bu ilişki sağlanmaz, yani, biçim korunsa bile farklı terimlerle geçerli bir sonuç sağlanmaz.

    robert kilwardby’nin tanımına göre (notule libri priorum), sonuç önermesi(nin doğruluğu) öncülden anlaşılmakta ise, sonuç (consequence) doğaldır (özlü). william shyreswood’a göre, doğal-olmayan sonuç ya öncülün olanaksız olması veya sonuç önermesinin zorunlu olması gereğidir.

    ortaçağ mantığının ikinci döneminde (12. yüzyıldan sonra) latin mantıkçıları aristoteles mantığının genel anlayışını benimsemişlerdir. bu dönemde akıl yürütmelerin incelenmesinde birinci ve ikinci çözümlemeler’in ağırlığı artmıştır. ancak tasım sisteminin pek çok sınırlaması ortadan kaldırılmış ve tasım kavramı aristoteles’in en genel tasım (sullogismos) tanımına uygun olarak anlaşılmıştır. bu tanıma göre tasım, belirli önermelerin varsayılmasıyla, diğer bir önermenin bu varsayımlardan ötürü zorunlu olarak çıktığı uslamlamadır. buna uygun olarak skolastik mantıkçılar ayırt ettikleri her türde önermeyi içeren tasımlara yer vermişlerdir.

    skolastik mantığın bir diğer özelliği, mantık öğretimini sistemleştirerek mantık kurallarını öğretmeyi ve öğrenmeyi kolaylaştıran bir takım yardımcı kurallar geliştirmeleridir. aristoteles’in tasım sistemine getirdiği ‘figürler içinde düşünme’ fikrini daha da geliştirerek figürlerdeki geçerli tasımları birinci figüre indirgemede yol gösterecek şekilde adlandırmışlardır. birinci figürdeki mükemmel tasımların adları barbara, celarent, darii ve ferio’dur. ikinci ve üçüncü figürdeki tasımların her birinin adı da b, c, d veya f harflerinden biriyle başlamaktadır. bu adlarda geçen sesli harfler tasımı oluşturan önermelerin nitelik ve niceliğini göstermektedir: a harfi tümel olumlu önermeyi, e harfi tümel olumsuz önermeyi, i harfi tikel olumlu önermeyi, o harfi ise tikel olumsuz önermeyi işaret etmektedir. bu adlandırmayı gereğinde hatırlamayı sağlayacak bir yardımcı kural vardır: olumlu önermelerin harfleri affirmo (latince’de ‘kabul ediyorum’ anlamına gelmektedir) sözcüğünün ilk iki sesli harfi, olumsuz önermelerin harfleri ise nego (latince’de ‘kabul etmiyorum’ anlamına gelmektedir) sözcüğünün ilk iki sesli harfidir. hem affirmo hem de nego sözcüklerinde ilk sesli harfler (a, e) tümel önermeye, ikinci sesli harfler (i, o) ise tikel önermelere aittir.

    tasım adının ilk harfinin b, c, d ya da f olduğu görülmektedir. buna göre ikinci veya üçüncü figürdeki bir tasımın birinci figürdeki hangi tasıma indirgeneceği anlaşılır. tasımın adı b ile başlıyorsa barbara biçimindeki bir tasıma, c ile başlıyorsa celarent biçimindeki bir tasıma, d ile başlıyorsa darii biçimindeki bir tasıma, f ile başlıyorsa ferio biçimindeki bir tasıma indirgenecektir. adlarda geçen sessiz harfler de kendilerinden önce gelen sesli harfe ait önermeye uygulanacak işlemi belirtmektedir.
hesabın var mı? giriş yap