*

  • küçük iskender, periler ölürken özür diler'den. hazretin paylaştığım son şiiri. plastik de ölür.

    'geç olacak yarın. yarın geç olacak. geç ola-
    cak yarın. yarın geç olacak. geç olacak yarın. yarın geç olacak'

    yüreğimde yanardağ kabloları ve ekşi karton dudak
    garibaldi bir nehir akıyor öte kulemin yanından
    yıkanıyor yeni küçük haz, elinde oyuncak sonbahar
    bir lise var paramparça yüzümde
    bütün öğrencileri tarihten ikmale kalmış

    gidiyorum ben
    bugüne kadar yaşanılanlardan ne artmışsa
    alarak sessizce içime
    aramayın, ve istemeyin beni
    hiç öpmeyin artık ışığa pusu kurmuş alnımdan
    bir kadın okşuyor saçlarımı tertemiz
    terli kaşlarımda dolaştırıyor uzun parmaklarını
    bir adam öksürüyor arkaodamda
    bir karanlık bir başka karanlığa hırlıyor
    radyoda dinleyici istekleri'nde biliyorum,
    sevmediğim şarkılar çalacaklar

    ve ben şehir dışında bir deniz kenarında yürüyor
    olacağım
    çocukluğumun her aşamasıyla karşılaşacağım orada
    'kocaman olmuşsunuz'
    hepsine sarılacağım teker teker
    'bıyıkların çıkıyor'
    ve ben şehir dışında bir deniz kenarında yürüyor
    olacağım

    bir kulis değildi benim yüreğim
    her gece ayrı bir oyun için makyaj yapılan
    kostüm değiştirilen, aynalar, aynalar ve sahne!
    tiradın en etkileyici anında elektrikler mi kesilir
    tek bir seyirci alkışlar ya kimi
    en kuvvetli, en hüzünlü, en ürkütücü
    olan o şak şak! göremeyeceğiniz bir köşede açan
    sahte çiçek! saçlarım bir daha asla okşanmayacak!

    ve yarın kentin yerinde senin yellerin esecek
    yelelerine tutunacağım
    dörtnala geçeceğiz mazgal bulvarlardan
    kırmızı gözlü çocuklar
    sevinçle ıslıklayacaklar, yaşlanacak yağmur usul usul,
    eski bir dostu yolda görerek dokunmaktır ona
    sürekli bir taraflarınızdan çıkartılan kömür,
    ve yarın kentin yerinde senin yellerin esecek

    bir başka replikle sona erer aşkın mum dolapları
    çekmeceler meleği'ne danıştığınız isim
    karmakarışık bir bilmecenin en keskin yanıtısın sen
    bir şaire edilebilecek en çarpıcı hakarettir sesin
    huyunda bir tür veda bukleleri
    aralık ayında caz, adamı kanser eder

    nesnenin taklidisin sen: ölçülü, soylu ve gizemli
    hırçın sedef kenar süsleri var
    suna ağzının karalamasında
    bir ceylan düşer oraya
    dönüşüp bir papağana süzülür sonra
    bir gölgeyle sevişen puhunun pasparlak tüyleri
    salınır yanaklarının serin ergenliğinde, kimsenin
    bilemediği bir ağıt gibisin, kâğıt gibisin incecik
    üstüne en güzel aşk şiirlerinin yazılacağı
    yazılacağı yerde söylenen bir sırsın sen
    asırlardan bana, benden sınırsızlığa,
    biz seninle ağaçlara salıncak kurmak için yaratıldık
    biz seninle acıdan elektroliz edilmiş iki saf elementiz
    piyano başında geçerek kendilerinden atışması gibi
    iki kör piyanistin, rutin ve titiz,
    deniz feneri'nde oturup barfly'ı konuşmuştuk
    birdy'yi hatırlıyor musun, ya da angel heart'ı
    la luna'dan sözederken burnun kanamıştı senin
    burnundan akan kan kardelen kokuyordu
    burnundan akan kan kardelen kokuyordu

    - sokak kedileri çiftliği kurmalıyız biz seninle
    - birlikte gerilim romanları planlamalıyız
    - cinayet taslakları (ama çizerek ama susarak)
    - özgün törenlerle anmalıyız darağaçlarında
    kuruyanları, sokaklarda vurulanları ve dağlarda
    kahpece avlanılanları
    çok uzak artık
    çok uzak
    çok uzak artık
    çok uzak

    - seninle beraber kurtaracağız rapunzel'i
    - ilk kez uyandıracağız uyuyan güzel'i ilk biz
    - kırmızı başlıklı kız için o kurtla dövüşeceğiz
    - pamuk prenses'in cam tabutu başında en çok ağlayan
    (bugün ağlama!)
    iki cüceden biri sensin biri ben
    - sabahlara kadar kızma birader de oynayacağız
    - sen gitar çalacaksın ben söyleyeceğim sen çalacaksın
    farklı bir düello bu
    birbirinde birbirinde yaşatmak üzerine kurulu
    farklı bir düello bu
    birbirini birbirinde öldürmek kadar ulu

    - çekmece meleği adımı yalan der
    - çekmece meleği adımı yalan der
    burnundan akan kan kardelen biçiminde kurumuştu
    - çekmece meleği adımı yalan der
    - çekmece meleği adımı yalan der

    - izin verme o kırkıncı kapıyı açmalarına (kim)
    buraya gelmelerine, bizi seyretmelerine (getto)
    bu bir oyun değil, bu bir oyun değil
    seyirci istemiyoruz
    ziyaretçi kabul edilmez (tüy tutku)
    ziyaretçi kabul edilmez (tığ tutku)
    - çekmece meleği adımı yalan der (his akrebi)
    ve ben şehir dışında deniz kenarında yürüyor
    olacağım
    esir kampında 2. dünya savaşı'nda yakılan (pembe üçgen)
    eşcinsel yeğenimi düşüneceğim uzun uzun (tül)
    git ve sonsuz ilenmelere örtül ey erkek ömrüm

    bir kalıtım kırlangıcı uçuyor teneke göğümde
    koyduğum yerde bulamıyorum elimi
    gözlerimden biri sırtıma geçmiş öteki, kabamda
    köprücük kemiğimden fırlıyor bacaklarımdan biri
    şekil değiştirerek uyum sağlayabiliyorum sana ve
    senin korkunç hızına ancak
    tek bir seyirci alkışlar ya kimi
    en kuvvetli, en hüzünlü, en ürkütücü
    olan o şak şak!

    - çekmece meleği! çekmece meleği! neredesin?

    utanç içinde gizlendiğim evde bir başıma öleceğim
    açık kalmış çıplak ampul aydınlatmayacak ölümümü
    polis örterken gözkapaklarımı (tül)
    - annesine haber vermeyin, diyecek nedensiz
    neden siz
    üç beş görevli gizlice gömecek beni gece yarısı
    çeyrek güzyıllık bir rum mezarlığına
    etimi kemirmeye başlayan böcekler
    senin o hakaretli sesinle konuşup gülüşecekler
    beni aralarında
    beni aralarında bir ekmek gibi bölüşecekler
    topraktan çıkmak, çıkmak, çıkmak.. mümkün olmayacak
    en kuvvetli, en hüzünlü, en ürkütücü
    olan o şak şak!
    yüreğimdeki şeytan tırnağını kopartan bir
    trajedi bu!
    ayrılırken, biliyorum, kan içinde kalacağız
    her yanımız kesik kesik kesik ve parçalanmış
    ve bir lise, yüzümde,
    bütün öğrencileri tarihten ikmal sınavında
    sorgusuz sualsiz senin tarafından tutuklanmış..çok geç
    olacak yarın.yarın çok geç olacak. çok geç olacak yarın
hesabın var mı? giriş yap