çarpık *
-
çarpılmış olan.
-
(ara: çarpık*).
-
-
en cok kotu iliskileri ve kentlesmeyi tanimlamak icin kullanilan sifat.
-
-
böyle bacaklara sahip hatunlar şikayet edip dururlar bacaklarından. çarpık diş ise ayrı bir derttir - eğer küçükken düzeltilmediyse tel taktırılarak.
-
olağan şekilde olmayan. işleyişi "normal" olarak tanımlanmış sınırların dışında olan. garip.
en komik örnekleri mantık üzerinden gerçekleşenleri sanırım. çarpık mantıklı bi arkadaşım var, her seferinde ayrı bir şaşırtıyor, ayrı bir afallatıyor.
odada "welcome to the machine" çalmaktadır. arkadaş şarkıya ıslıkla sessizce eşlik etmektedir. trenchkot da eşlik etmeye başlar.
...
- abi ikimizin de aynı şarkıyı aynı zamanlama ile sölememiz ne garip di mi?!
- radyo çalıyo ya.
- oha! 3 oldu. -
bacakları düz olmayan, ayaklarını yan yana koyduğunda dizleri birbirine değmeyen kişi.
-
tam da şunu çağrıştıran, zihinde çırpıştırandır: *
"yaşamını yerine, yerli yerine, tam tamına oturtamayacaksın. hep biraz çarpık, biraz kaykık kalacak. çarpık yaşayacaksın ve kaykık." * -
[sineklere sinirlenen bir beygir gibi başını şiddetle salladı. davulcu hasan'la zurnacı yere oturmuşlardı. davulun kasnağı*, murat'ın yüreğini sıkıntıdan patlatacak kadar çarpık çurpuktu. zurna, senelerce üzerinde gezen parmakların kirinden simsiyahtı. "bunda niçin peşrev olmaz*? peşrev olmaz da ondan... garip çingeneye gümüşlü zurnayı neden layık görmezler? görmezler işte... allah bu dünyanın belasını versin!] kemal tahir - karılar koğuşu
(bkz: çapraşık), karışık, karmaşık, çapraz
(bkz: pavurya)
(bkz: değiştirme/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap