• deniz kandiyoti'nin 1975-1995 yılları arasında yazdığı yazılardan seçmeleri içeren kitap. cariyeler, bacılar, yurttaslar bu alanda cok önemli acilimlar getiriyor. kirsal/kentsel donusumun cinsiyet rollerine etkisi; kemalist feminizmin anlami; cinsiyet rollerinin milliyetcilik, devlet ve islam bağlamında sorgulanmasi; erkek kimliklerinin toplumda iktidar ve egemenligin kurumsallasmasıyla bağlantisi; ataerkilligin kadinlarin yani sira erkekler uzerindeki baskiciligi; "kadin" terimi yerine onerilen "toplumsal cinsiyet" kavraminin olanaklari; bu kavramin "modernlik" anlayislari cercevesinde irdelenmesi gibi pek cok konuyu tartismaya aciyor.
    kaynak: metis kitap
  • kitabın harika dilini hem deniz kandiyoti'ye hem de birbirinden değerli çevirmenleri aksu bora, fevziye sayılan, şirin tekeli, hüseyin tapınç ve ferhunda özbay'a borçlu olsak gerek. kitapta ismi geçen teorik çalışmalar ve saha araştırmaları da feminist literatürde en çok göze çarpan isimlere genel bir bakış niteliği taşıyor.
  • bölümleri ve alt başlıkları şöyledir;

    1)toplumsal değişim: kırsal/kentsel
    *cinsiyet rolleri ve toplumsal değişim
    *kadınlar ve haneiçi üretim

    2)ataerkilliğin ideolojik ve kurumsal bağlantıları: milliyetçilik ve islam
    *kurtulmuş ama özgürleşmiş mi?
    *kadın, islam ve devlet
    *islam ve ataerkillik
    *cariyeler, fettan kadınlar ve yoldaşlar
    *kimlik kavramı ve yetersizlikleri

    3)modernlik ve kadın/erkek kimlikleri
    *ataerkil örüntüler
    *erkeklik paradoksları
    *modernin cinsiyeti
  • kitaptan:

    ...... "ataerkil pazarlık" kavramını bu boşluğu doldurabilmek için geliştirdim. aslında bu kavram çok basit bir mantığa dayanıyordu; kadınların haklarını savunmak için benimsedikleri yollar bir ölçüde içinde bulundukları sistemin mantığıyla açıklanabilirdi. bütün egemenlik sistemlerinde olduğu gibi erkek egemenlik sistemlerinin de hem koruyucu, hem baskıcı öğeleri vardır ve her sistem içinde kadınların da kendi güç ve özerklik kaynakları mevcuttur. dolayısıyla onları eziyormuş gibi görünen sistemlere kadınlar da erkekler kadar bağlı olabilir. ancak "ataerkil pazarlık"lar birtakım karşılıklı beklentilerin yerine getirileceği varsayımına dayanır ve bu beklentilerin niteliği toplumdan topluma değişebilir.
    .............. aileyi baskıcı bir kurum olarak tanımlayan feministlerin karşısındaysa aileyi onarmaya ve statükocu bir ataerkil pazarlığı sürdürmeye çalışan sağcı kadınlar vardı. onlara göre kadının aile dışına itilmesionları daha da güçsüz ve savunmasız hale getiriyor, erkekleri ise daha da sorumsuz kılıyordu. tabii ki sorun, ailenin sarsılmasına karşın, kadınların güç ve güvence kazanmasına yol açabilecek alternatiflerin oluşmamış olmasıydı. dolayısıyla kadınların yarattıkları ya da benimsedikleri stratejileri eleştirmeden önce, onların hangi yapısal açmazlardan kaynaklandığıı iyi anlamak gerekir.
  • kitaptan:

    "klasik ataerkilliğin çöküşü belki kadınları da aynı oranda tehdit ediyor ve kadınlar genellikle bu değişim sürecine direniyorlar, çünkü hiçbir telafi edici alternatif olmadan eski değerler düzeninin ellerinden alındığını düşünüyorlar. kadınların çıkarlarına ilişkin daha geniş bir tartışmada maxime molyneux bunun yallnızca "yanlış bilinç" olarak görülemeyeceğini, ama tutarsız bir biçimde gerçekleşen değişimlerin"bazı kadınların kısa dönemli çıkarlarını tehdit edebilecek ya da güvencelerinin sonradan telafisi mümkün olmayan kaybından dolayı bir bedel gerektirecek" durumlara yol açabileceğini öne sürer.

    bu nedenle klasik ataerkillik bir bunalıma girdiğinde, pek çok kadın yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürmeleri için erkeklere baskı yapmaya devam edebilir ve çok uç koşllar dışında, çizgi dışına çıkarak ve saygınlığını yitirerek iddialarının temelini tehlikeye atmaya yanaşmaz. kadınların pasif direniişi bu ataerkil pazarlık çarçevesinde kendi paylarını istemek biçimini alır: itaat, uyumluluk ve erkek onurunun aslında kendi saygın davranışlarına bağlı olduğunun onaylanması karşılığında korunma ve güvence."
  • "açık erkek-kadın hiyerarşisinin varlığına rağmen, göçebe hayatı islam'ın çok vurgulanan cinslerin mekânda ayrımını güçleştirir. çadır hayatı, beşikçi'nin bir sorun olarak değindiği "görünürlülük"ü yaygın biçimde artırır. kadınların kapatılmasının bu hayat tarzında yeri olmadığı açıktır".

    (bkz: deniz kandiyoti)

    (bkz: yıllardır söylüyordum ama kimse iplemiyordu)
  • --- spoiler ---

    ...ne var ki devlet, bugüne kadar cumhuriyetçi rejimin ilk dönemlerinde gerçekleştirilen yasal reformları yok etmek için harekete geçmemiştir. ancak, önümüzdeki yıllarda bunlar laik ve islamcı politik güçler arasında yenilenen mücadelenin tartışma alanı haline gelebilir.
    --- spoiler ---
  • erkeklerin hane içinde eşlerinden değil de annelerinden yana taraf çıkma eğiliminin anlatıldığı kısmında "babam lan bu..." dedirtmiştir.
hesabın var mı? giriş yap