• gizli bahçede 2002 ilkbaharında kapanış parçası olarak da kullanılan o olağanüstü cuma akşamında bazı ilk defa dinleyen insanların transa geçmelerini sağlayan eser, birçoklarını kaçırmayı başarmıştı. sonra malum arkadaşlar dışarı uyarısıyla karşılaşıldı. ben ne kadar direndiysem de başarılı olamadım. ben ise alfred schnittke ile uğurlandım o unutamadığım akşam...
  • 42 arkadasinizin(2 paket sigara, 2 sise sarap) yaninda yapayalnizsinizdir. her seneki gibi hayatinizin en kotu gunudur. yapmaniz gereken is, bir kazaya ugramis ve mazeretiniz kabul edilmemistir. kendinize olduren bir playlist hazirlamaya ihtiyaciniz vardir. 30 gb'lik mp3 arsivinden hicbir seyi begenemez cdlerinize bakarsiniz, eliniz istemsizce bir cd'ye kayar, seri hareketlerle kendisini cd okuyucunuzun laseri'yle basbasa birakir 2. parcayi winamp'e surukler repeat'e alirsiniz. hicbir sey yoktur icinizde aciyi tatli bir melankoliye cevirmek ve dibine kadar tadina varmak disinda. birisine soylemek istersiniz ne hissettiginizi ama mumkun degildir elinizden gelmez canlar sizin icin calmaktadir ve egomanyak olma korkunuz yuzunden susarsiniz bambaska bir ulkede yalnizsinidr. bilincaltiniz sizden daha kuvvetlidir ama her ne kadar susmak isteseniz de gun icerisinde basinizdan gecen her yorucu konusmanin bir yerine dogum gununuz gunun dogum gununuz oldugunu sikistirir bir sekilde. iste bu parcadir o anki haliniz. uyumlu bir kopus. huzunlu bir tatlilikla glory box'u alip 10 ile carpmis asiri doz bunalimdan gitmeyi beklersiniz sadece. her gun aynidir aslinda ama siz yalnizliginizi ancak hatirlanmaniz gereken gunlerde hissedersiniz. artik caniniz o kadar yanmistir ki sizi hatirlayan 3 bes insanin telefonlerina bile soguk ve kapali bir sekilde cevap verirsiniz. gitmissinizdir. aynen cantus gibi veya sizin tek yol arkadasinizdir bu cantus.
  • arvo pärt'in, müzigin yalnizca dalgaboylarindan ibaret olmadigini kanitladigi eseri.

    dinleyiciyi daha ilk dakikasindan itibaren içine çeker cantus ve kendisini bir bütünün parçasi gibi hissetmesine neden olur. fakat neseli, coskulu bir bütun degildir bu. milyonlarca insanin acisini katman katman dalgalar halinde bir denize dönüstüren ve dinleyiciyi bu denizde eriten bir bütündür. bu yüzden, eger zaten aci çekmiyorsaniz, cantus'u salt bir müzik parçasi gibi dinleyip, "o kadar da ahim sahim bir beste degilmis" gibi yorumlar yapabilir veya sikilabilirsiniz. fakat hani "tek ilaci zaman" denen acilardan birine düsmüsseniz, bu acida yalniz olmadiginizi bilmek istediginizde cantus ilaciniz olmasada analjezik olur size, hem de uzunca bir süre...

    eserin en önemli ani ise hiç kuskusuz sonudur. zira arvo pärt, parça boyunca dinleyiciye hissettirmeyecek yavaslikta fakat mütemadiyen süren bir crescendo yaymistir cantus'a ve onu var eden de iste bu crescendo'dur. parçanin son notasi ile birlikte müzik birden kesilir, geriye sadece son çanin tinisi kalir. arvo pärt artik sizi içine çektigi rüyadan uyandirir ve sessizligin müzigini dinletir. bir anda her tarafinizi saran müzigin ortadan kalkmasi buruk bir hafifleme hissi verir. elinizde kalan bir tek çanin uzaklasan, solan sesidir. iste o zaman siz de cantus'un bir parçasisinizdir artik, son çanin tinisini her zaman içinizde tasiyacaginizi bilerek...
  • arvo part'in yayli calgilar ve can icin eseri. dogru adi "cantus in memory of benjamin britten".
  • sanki bu yüzyılda değil de çok daha önceleri bestelenmiş izlenimi uyandıran, ilginç teorik denemeler yapmak yerine müziğin özü ve anlamıyla uğraşan eser. bu durum her dinleyeni bir anda kavramasıyla da ispat edilmiştir zaten.
  • fahrenheit 9 11'in basinda, 11 eylul saldirisi görüntülerinin arkasindan çalan müzik parçasi. dökülen yapraklar gibi saçilan kül ve toz görüntüleri ile bu kadar güzel bir uyum yakalayacak baska bir müzik olamazdi zaten.
  • kanınızı dondurabilecek etkiye sahip gözleriniz dalıp gittigi yerden eser boyunca cıkamaz ...
  • benim için batı müziğinin en güzel-gelişmiş yanı, acıyı-hüznü herhangi bir nedensel-anlamsal içerikten bağımsız böyle ince, ilahi, yüce ve saf bir şey şeklinde soyutlayabilmesi. böylece kişinin içinde bulunduğu son derece banal-bayağı kaynakları olabilecek yalnızlık, çaresizlik ve iç sıkıntısı kaynaklı hüzün-acı bileşimini bir anda mekan ve zamandan soyutlanmış saf ve yüce bir şey olduğu vehmedilebilecek bir bütünün-duygunun kendi ruhundaki yansıması sanmasını sağlıyor.

    dinlenmesi gereken, zamansız, devirsiz bir "faideli bir eser". bazı sanatçıların devirlerinin 250 yıl sonrasına ait "ultra-modern" eserler ürettiği söylenir, bu da bence çağının 200 yıl öncesinde, kimine göre ortaçağa ait, kimine göre zamanın dışında bir acayiplik.
  • dünyanın acısını yüreklerinde taşıyanların kalbindeki acıdır. bir manada sırtta taşıdığımız çarmıh gibidir cantus. hüznünü boynunda çarmıh gibi taşıyanların milli marşıdır, yürek dağlar. ölüme huzur içinde gitmenin kapısını da aralar diyenler vardır, onların yalancısıyım.
  • there will be bloodda duyulabilir.
hesabın var mı? giriş yap