• burjuvazinin sivil toplum halinde 1989'da komunist rejimlerdeki "yeni sinifa" karsi da gerceklestiridigi devrim.
  • bir milletin ünlüleri; çuvalla parayı götürüp musluklarının kesilmesi ihtimaline karşı eline geçen fırsatı değerlendirip bir isyana destek veriyorsa,

    seçmeninin çoğunluğu elit kesimden oluşan parti de bu isyana destek veriyorsa,

    sokaktaki gariban, açlık-yoksulluk sınırındaki vatandaş, köylü bu isyana katılmıyorsa, desteklemiyorsa; o kalkışma olsa olsa burjuva devrimi için olur. bir halk devrimi olamaz.
    hakkı yenen birileri varsa gariban insanlar. adam suadiye'de tirilyarlık dairede oturuyor, sesi çıkan o. adam bir gecede vatandaşın yılda kazanamayacağı parayı alıyor, bir tane garibana allah kuruşu göstermiyor, doymuyor; geleceğini tehlikede görüyor, kendilerinin bu haksız kazancına köstek olmayacakları, kendisini daha da semirtecek olanları desteklemeye gidiyor. hakkı yenen de bunlardır hep. haksızlık bunlara yapılır. paşalar gibi yaşar ama yetmez, kırallar gibi yaşaması lazımdır ve istediği her haltı yiyebilmelidir. halkın özgürlüğü mü? bu ikiyüzlüler dün köylüyü taksim gibi yerlere sokmuyorlardı.

    --- spoiler ---

    “ulus, sıhhiye, kızılay, yenişehir, cebeci, bahçelievler gibi ankara'nın mutena semtlerinde bir tane bile kasketli, köylü kıyafetli insana rastlamak mümkün değildi. bunların ankara'ya girişi yasaklanmıştı. tek parti döneminde yoksulluğun önüne geçileceği yerde yoksulların büyükşehirlere girmesi yasaklanmıştı. emniyet'e emir verilmiş, gördüğünüz vakit çıkartın denilmişti. 1946 seçimlerinin sonuçlarını protesto etmek için o dönem ulus'taki tbmm binasının önünde toplanan halk hakkında dönemin başbakanı recep peker, 'baldırı çıplaklar' kavramını kullanmıştır. kıyafeti düzgün olmayan insanları polis gelir kovalar, tahsildar gelir malını elinden alırdı. nüfusun yüzde 90'ı itilmiş kakılmış, yok sayılmıştı.”

    kaynak : http://www.haber3.com/…ri-429597h.htm#ixzz2vn3m4get
    --- spoiler ---

    bu zihniyet o zihniyetle aynı. halk devrimiymiş?! pöh...
  • gezi parkı olayları sebebiyle aklıma düşmüştü, başlayalım.

    öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki burjuva devrimi olarak bir şekilde feodalizme karşı çıkıştan bahsetmemiz gerekir, ki bu noktada gezi parkı için insanların verdiği direnişe böyle bir anlam yüklemek uç bir tanımlama olur.

    internette gezinirken şu habere denk geldim:

    http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-22752121

    gezi parkını perşembe günü gören ve cumartesi polis çekildikten sonra her gün gören biri olarak paris komunü çağrışımı olmuştu. perşembe günü ile bugünler arasındaki fark ise genel olarak ortamın daha çok siyasallaşması, halbuki sokakta görebildiğim kadarı ile her kesimden insanlar sadece parkı değil; aynı zamanda mevcut siyasal durumu ve bu durumun onlara getirdikleri ile götürdüklerini kıyaslamış o yüzden sokaklara dökülmüştü, park protestosunun zamanla siyasallaşmasının nedeni de sanırım bu; amerika'yı yeniden keşfettiğim için de mutluyum.

    peki gezi parkı "hareketini" neden bir burjuva devrimi olarak algılamalıyız, bunun cevabını vermeden önce devrimci durumların neler olduğunu tanımlayıp tasnif etmek sanırım daha iyi olacak.

    efendim charles tilly avrupa'da devrimler 1492-1992 isimli eserinde devrimci durumları şu şekilde tasnif etmiş[1]:

    -devletlerin, en iyi örgütlenmiş durumdaki yurttaşlarından talep ettikleri ile bu yurttaşlarından alabildikleri arasındaki uyuşmazlığın keskin biçimde artması;
    -devletlerin, yurttaşlarına karşı güçlü kolektif kimlikleri tehdit eden veya bu kimliklerle ilişkili hakları çiğneyen talepler öne sürmesi;
    -kuvvetli rakiplerin ortaya çıkmasıyla yöneticilerin gücünün gözle görülür biçimde azalması.

    bu noktada birbirlerinden farklı görüşlerdeki insanların sokağa dökülmesini, tencereye tavaya vurup ses çıkarmasını* bir hareket adı altında nitelersek buradan kolay kolay "devrimci sonuç" çıkmaz, her ne kadar gezi parkı'nda siyasi partilerin anonsları farklı olsa da. devrimci sonucun çıkması için var olana alternatif oluşturabilecek kuvvetli rakip ya da rakipler gereklidir*. yine de hareket sivil direniş olarak adlandırıldığı için devrim niteliği de taşır.

    üstte vermiş olduğum bbc linkinde gezi parkı'nda bulunan insanlar şu şekilde tasvir edilmiş:

    "there were a large majority of people you would expect to find on an engineering course at college, or sitting over a laptop in starbucks, the young, global, secular urban middle class."

    bu satırların hemen üzerinde ise şöyle yazıyor:

    "only about 10% of the people are fighting, and this is in fact testimony to the social depth of the movement."

    bu noktadan bakarsak hareket devrim niteliği taşımaz, fakat yöneticilerin genel olarak talepleri olumsuz karşılaması* nedenlerden ötürü de hareket devrimci bir niteliğe sahiptir. buradaki devrimcilikten kasıt ise aslında demokratikleştirmektir. demokratikleşmekten kastım ise daha sosyal demokrat bir hareket, her ne kadar parktaki fraksiyonlar farklı söylese de. (bkz: #11068655) nolu entryden alıntı yapacak olur isek:

    "oysa bernstein yaptığı çalışmalar sonucunda işletme sayısının azalmadığını tam tersine, gelişen teknolojiyle birlikte yeni yeni sektörlerin oluştuğunu ve bu sektörlerdeki boşluğun yeni küçük işletmeler tarafından hızla doldurulduğunu, diğer taraftanda insanların bilinçlenmeye başlamasıyla birlikte işçi sınıfının yaşam standartlarını yükseltmeye başladığını tespit etmiştir."

    buradan hareketle marx'ın dediğine bakalım:

    "burjuva koşullar burjuva toplumun üretim güçlerinin gelişmesine izin verdikleri sürece (şimdi 1850’de yaşanan refah bunu gösterir) gerçek bir devrimden sözedilemez. böyle devrimler ancak modern üretim araçları ile burjuva üretim biçimleri çatışmaya girdikleri dönemlerde olanaklıdır. coşkulu bildiriler para etmez. yeni bir devrim yeni bir bunalımın ardından gelebilir. biri ne kadar kesinse diğeri de o kadar kesindir."[2]

    velhasılı kelam gezi parkı olayları bir devrim değil, aksine insanların haklar talep ettiği bir harekettir. kaldı ki burjuva sınıfı diyebileceğimiz sınıf tabanlı bir hareketti, burası ilginç işte. burjuvanın en bi' güzel tanımını en bi' sevdiğim yazar olan hermann hesse şöyle yapmış:

    "yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın. ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir."*

    dolayısıyla diyebiliriz ki burjuva devrimi bilhassa günümüzde kendi kendine büyü yapan asaların varlığı kadar gerçektir.

    [1]: charles tilly, avrupa'da devrimler 1492-1992, yeni binyıl, sf. 324
    [2]: http://home.arcor.de/…s-cengiz/devrimler_tarihi.htm

    dipnot: işbu girinin yazımına 06.06.2013 saat 23:13'de başlanmış, üşengeçlikten şimdi bitirilmiştir.

    ekleme: gezi parkı olayları sebebiyle yapılmış gayet kapsamlı bir anket.
  • 17. yüzyıldan başlayarak batı dünyasında soyluların ekonomik, toplumsal ve siyasal süreçler üzerindeki denetimine son veren; ekonomik gücünü özellikle sanayi ve ticaretten alan toplumsal kesimlerin öncülüğünde geleneksel toplum yapısının çözülmesine ve çağcıl ulus devletlerin, piyasa ekonomisi ile liberal demokrasinin ortaya çıkmasına yol açan köklü dönüşüm.
  • sosyalistler pek sevmese de benim çok sevdiğim devrim türü.
  • yok böyle bir şey.
    "burjuva" denilen grup devrim yapamaz,
    darbe yapar.
    teknik olarak halkın parçasıdır burjuva.
    halk ise toplumun birilerinin mülkü olan kısmı.
    mal yani bu burjuvalar.
    hak işte.
    birininki.
    hakkı olamaz.
    yasal olarak konu bu kadar açık.
    de fakto olarak ise her şey mümkün.
    toplumsal bir hareketinin içinde yer alan herkes devrimcidir zaten.
    orada eşitlik var zira.
    bireysellik var.
    ahhahahahah.
    sözlüğe bakmak lazım,
    etimolojik sözlüğe.
    ama tabii her boku da yememek şart.
    ahhahahah.
hesabın var mı? giriş yap