• sabahat akkiraz'dan severek dinlediğim bir uzun hava.

    kara tren de yol alıyı cürek'ten
    oturdum da bir of çektim yürekten
    dediler ki yarin bu yıl gelmeyi
    o da benim gibi yansın yürekten bu sene
    zalım eller bu sene
    nasıl edek bu sene

    baykuş gibi de daş başına oturdum
    ben derdimi cüml'aleme yetirdim
    gel vefasız biraz merhamet eyle
    senin için de ben aklımı yitirdim bu sene
    zalım eller bu sene
    nere gidek bu sene
  • özlem taner'in güzel seslendirdiği bir uzun hava. bazı dizeler farklı dillendiriliyor fakat hepsi de yakışıyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=9eyrqsg9wqk
  • muhlis akarsu'nun "vururlar seni/sivaslı kardaşım" albümünde okuduğu, sözü müziği anonim parça.
  • cankat erdoğan'ın deli mi isimli albümünde seslendirdiği eser.
    yanılmıyorsam yeninur ada da okumuştu bir albümünde yıllar önce.
    cankat erdoğan'ın seslendirdiği hali gerek düzenleme gerek yorum açısından daha üstün.
    sözleri şöyle:

    ben yazı geçirdim kara kış gibi
    sevdan bana hayal gibi düş gibi
    sevdiğim yar şimdi bana el gibi
    durmaz akar gözüm yaşı sel gibi

    bu senede gelmez yar dönmez yar
    bu senede gelmez yar zalım yar

    yar sevdası düşürdü beni dile
    sen gelmezsen gözüm yaşı kim sile
    haber verin o vefasız yar gele
    gelmez ise dile düşe bu sene

    gelmesin dönmesin bu sene (2)
  • azer baba'nın hayatın kötü gidişatını tavla zarı ile betimlediği arabesk fantazi usulü parçasıdır.

    "düşeş atsam yek geliyor."
  • kendimce değerlendirmesini yaptığım senedir.
    bu yıl nasıl geçti diye düşünürken kendi kendime yazarak bir şeyler söyledim. kendini sev pozitif düşün falan diyen kişisel gelişim kitapları gibi değil, tamamen ben bu sene ne yaptım, neler oldu ve kendime hangi dersleri çıkardım diye bir toparladım. sonra buraya yazmak istedim. belki naçizane birilerine ışık tutar.
    bu sene hiç tahmin etmediğim şekilde geçti. hiç beklemediğim şeyler oldu. belki de en beklenmeyeni, dünya üzerinde herkes için 2020'nin bu şekilde geçmesiydi. ancak apokaliptik senaryolarda ya da distopik varsayımlarda hayal edebileceğimiz şeylerden biri oldu: bir pandemi...

    hayatta çoğu zaman başımıza en beklenmedik şeyler gelir evet, ama ben buna karşı kendi içimde bir mekanizma geliştirmiştim. hep en olmayacak ihtimalleri aklıma getirip, kendimce bünyemi her şeye hazırlıklı kılıyordum. mesela bir kaza geçirip sakat kalabilirdim, ölebilirdim, bir yakınımı kaybedebilirdim, hırsızlığa uğrayabilirdim gibi... ama her seferinde olduğu gibi hayat beni yine ters köşeye yatırdı. tek farkla: dünya üzerindeki herkesle birlikte bu süreci yaşıyordum. ışte bu milyarlarca insan için bir ilkti.

    pandeminin ne olduğuna, nasıl ortaya çıktığına, hayatları ne şekilde değiştirdiğine (birçok insan için hasret, acı, kayıp, ayrılık ve iflas getirirken kimilerinin işine yaradı) değinmeyeceğim. çünkü bu yazı benim için. bana özel. benim nezdimde. diger olguları bir sürü kitap, köşe yazısı ve internet videosunda bulabiliriz zaten. peki benim için ne anlama geliyordu bu? neler değişti?

    öncelikle herkes gibi hijyen rutinlerim ve sosyal mesafeli yaşamım dışında en şaşkın karşıladığım şey işten çıkarılmamdı. çok beklenmedik ve kırıcı olsa da, daha sonra bunun benim için çok faydalı bir olay olduğunu ağlayacaktım. güzelleme yapmıyorum. yenilik, değişim, tanımam gereken farklı insanlar varmış. ve en önemlisi işe yarar hissettiğim, bir şeyler öğrenip geliştiğim bir işim oldu. bu gerçekten başıma gelen en güzel şeylerden biriydi.

    sonrasında özel yaşamımda kendimi en çok sorguladığım sene oldu diyebilirim. ilk kez ben gerçekten ne istiyorum, bu mümkün mü, bendeki hatalar nedir, karşı taraf bütünüyle bir cins olarak nasıl tanımlanır gibi sorular üzerine kafa yordum. belki de "birisiyle ya da değil" ikili sisteminin dışında kendimi daha gri bir alanda tanımladığım ilk seneydi. çünkü evet, birileri gelip gitti; geçmişten dönen, tekrar giden, tekrar dönen oldu, yepyeni insanlar geldi ve onlar da gitti. hepsinin gelişi ve gidişi biricikti. merkezde sabit duran bir tek bendim. bu objektiften baktım ilk kez duruma. ben tanımlanmanın da ötesinde, nasıldım ve neredeydim? hala cevaplarım yok elimde ama sorularım beni değiştirdi. belki hayat yolculuğumda birkaç adım ileriye götürdü beni. flular daha da netleşti. sadece bir nebze de olsa... tek tek şahısları anmak, tanımlamak ve suçlamak çok yorucu bir kısır döngü haline gelmişti. peki hepsinin kesişim kümesinde ve yaşananların ışığında ben kimdim? ben nasıl davranıyordum? çok geçmişe de gittim ama gerek yoktu. belki son beş sene yeterliydi. yirmili yaşlarımın ilk yarısındaki karnemi almaya hazırdım sanırım. tüm dünya bunun için durmamış mıydı? doğru insan var mı? bir insanla nasıl uzun süre uzlaşma hali devam ettirilebilir? ben bencil, kibirli ve tahammülsüz müyüm? korkularım neler? çizgilerim çok mu kalın? hep baştan duvarlarımı çabuk mu indiriyorum? gizemim mi yok oluyor? cevaplarım başka bir yazının konusu.

    sonra yıl ortasını geçince yeni bir can dünyaya geldi. yeni bir insan. ona küçük insan diyorum. ünvanlarıma, kimliklerime teyzeyi ekledim. hiç bilmediğim bir duygu. hiç tanımadığım biri. onunla ilgili her kavram çok yeni ve sevgi dolu. o da başka günün konusu.

    ışten çıkarılma, yeni iş, teyze olma, ilişkiler... irili ufaklı değişimlerin en büyüğü bunlardı. ve hepsinin ortak noktası pandemi sırasında meydana gelmeleriydi. belki de başka bir ışık tutuldu hayatlarımıza ve yaşamamız gerekenleri aynen yaşadık, tek farkı ışıktı. peki bu ışığın aydınlattığı yerde ben neler gördüm? neler öğrendim?:

    #hiçbir şeyi kişisel algılamamak gerektiğini öğrendim. hayatta her saniyede milyonlarca şey oluyor. evrende bir toz tanesiyiz. hiçbir şey hiçbir zaman seninle alakalı değil. sadece yaptığın iyinin ve kötünün karmasından sorumlusun. onun dışında sana direkt yapılan veya söylenen şeyler bile seninle alakalı değil. herkes karmasının ve kalbinin kuklası. kulağını tıka, algıda seçicilik yapma. kafan rahat olacak ve kazanan sen olacaksın.

    #sözlerin gücünü öğrendim. iletişim, insan olmanın temelidir. bir şeyi nasıl söylediğiniz, ne anlattığınızdan daha önemlidir. herkes her şeye ikna olur, sever, nefret eder, motive olur veya vazgeçer. yeter ki doğru sihirli cümleleri duysun. ınsanları bir dakika içerisinde kazanabilirsiniz, ama on saniyede küstürüp kaybedebilirsiniz de. az ama öz konuş (bu yılın en büyük derslerinden). yalakalığa varmayan iltifatları eksik etme, başarıyı kıskanmadan takdir et, kaldırabilene dürüst ve yapıcı eleştirini esirgeme, sevgini her zaman dile getir, kendin hakkında yererek konuşma, iyi özelliklerini tanı ve ön plana çıkart, hiçbir şeyden şikayet etme, olumlu ol, acıda mizahı gör ve paylaş çünkü hayatta yeterince çok acı var zaten, problemin değil çözümün bir parçası ol. kelimelerin gücü ve büyüsü vardır, en az kırk yıl da hatırı vardır. ınsanlar onlara söylediklerinizi unutur ama onlara nasıl hissettirdiğinizi unutmazlar diye bir söz vardı. ama insanlara nasıl hissettirdiğiniz de seçtiğiniz cümlelerden geçer.

    #ızlenimin gücü. her şey ilk izlenimdir, ama ilk izlenim sürekli devam eder. gözümüzden gelen sinyallerle beynimizde bir görüntü ve ön yargı oluşur. bu hep devam eder. o ön yargılara karşı en iyi halinle görün. her gün en büyük düşmanınla rastlaşacakmışsın gibi evden çık diye bir söz vardı. dress for the job you want diye de bir söz vardı, gerçek hayatta örneklerini yaşadım. aynaya baktığında hayranlık ve saygı duyduğun birine karşı herkes aynı fikirde olacaktır.

    #hayata karşı dimdik özgüvenli dur. korkusuz olmayı değil, korkulara rağmen son hız yürümeyi öğren. hayatın anlamı da bu değil mi zaten?

    #işini layıkıyla yapıp eleştirilere ve eşitsizliğe karşı durabilmeyi öğrendim. ve önyargıları yıkmayı hayatına entegre et felsefesini benimsemek gerektiğini. doğru olanı yapıp çabanın görünür kıldığın sürece kimsenin lafları tahtını sallayamaz.

    #her şeyin geçici olduğunu. iyi günlerin de kötü günlerin de bir sonu ve sabahı var. bu neden benim başıma geldi yerine bunu nasıl çözebilirim ve bundan ne öğrenebilirim diye sor. hayat düz bir asfalt değil, inişli çıkışlı bir yol. iyi günleri görmek için kötüleri yaşamak zorundayız. hayatın kötü yanlarını ve acılarını hor görme, kabullen. kucakla. kötü bir gün geçiriyorsan bir köşeye çekilip yalnız kal ve derin nefesler alarak tekrar et: gece uyuyağım ve bugün de bitecek. yarın yeni bir gün. olmazsa bir sonraki, ve bir sonraki... ıleride bu bir anı olarak kalacak. sen hayatla savaşmayı bıraktığında o da sana saldırmayı bırakacak.

    #ailenin önemini. ılk onlar vardı ve hep onlar olacak.

    #güzel anlar yaşamanın, güzel anılar biriktirmenin ve beraberliğin önemini. çünkü geriye dönüp bakınca sadece ve sadece güzel anıları gözünün önünden geçirip huzurla iç çekip gülümsüyorsun ve yoluna devam ediyorsun. yaşadığın hayat anlam kazanıyor. o yüzden anda ol, ve an'ı en hatırlamak isteyeceğin şekilde geçir.

    #çevrendeki insanların önemini anladım. etrafındaki beş kişinin ortalamasısın klişesi çok doğru. odadaki en zeki kişiysen o odayı terk et geyiğine girmeyeceğim ama etrafındaki insanları özenle seç. vaktine ve emeğine değenlerin dışındakileri usulca ele. sevgi, saygı, hoşgörü ve güven aldığın, tutku ve yaratıcılıkla harmanlanan girişimlerinizi fikirlerinizi paylaştığınız insanlarla vakit geçirmek içinizi kandil gibi aydınlatır.

    #paranın değerini, ama mutluluğun paraya endeksli olmaması gerektiğini. para gelir ve gider. o sadece bir araç. önemli olan müşkül duruma düşmeyecek şekilde onu nasıl değerlendirdiğin ve kendine onunla ne kattığın. zaten çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz diye bir laf bile var. her şeyin kararında olsun ama öz olsun.

    #sağlığın önemini. bedenimize iyi bakmamız gerektiğini. çünkü yıllar geçip gidiyor ve her saniye yaşlanıyoruz. bu hayata çıplak bir beden olarak geldik ve onunla gideceğiz. tek ve gerçek sermayemiz o. ona iyi bakmak zorundayız. zihin, ruh, beden iyiliği önemlidir.

    #tek bir hayatımız olduğu. bu tuhaf ve muazzam şeyin içerisinde herkesin ama herkesin tek bir şansı var. onu mızmızlanarak ve kötülük saçarak geçirmek mi istiyorsun yoksa mutlu ve anlamlı mı? senin elinde. ölüm döşeğinde hayatın gözünün önünden geçerken hangi anları hatırlayacaksın? onları bul ve çoğalt.

    #istediğinin peşinden gitmeyi ve çalışkanlığın önemini. herkes her şeyi yapabilir. kimisi daha çok zaman ve çabaya gerek duysa bile. o yüzden ne istediğini bil ve onun için çalış. emek olmadan yemek olmaz. şans çalışarak yaratılmaz ama arttırılabilir.

    #disiplin ve düzenin önemini öğrendim. düzenli, planlı ve disiplinli bir insan her zaman daha zeki daha yetenekli ve daha şanslı insanların iki adım önünde başlar. belki hayallerin planlarsın, belki ajanda kullanmaya başlarsın, bunu nasıl yapıyorsan yap inan ki işine çok yarayacak.

    #ve son olarak, seçimlerimizle yaşadığımızı öğrendim. karma gerçekten var. ısmine kader de, yaradan de veya başka bir şey, fark etmez; ağzından çıkan her sözü seçiyorsun. yaptığın her hareket senin seçimin. başına aynı şeylerin geldiği bir sürü insan var ama o olayla nasıl başa çıktıkları bizi birbirimizden ayıran unsur. yani kurban psikolojisinden çık, acını de sevincini de kendin gibi yaşa, ama her sözünün, seçiminin sorumluluğunu al. bu reaksiyonumuz hepimizin biricik farklı kaderler çizmesini sağlayan şey aslında. hepsinin sonucunun toplamı senin hayatın olacak. buna hazır mısın? cevap hayırsa yukarıdaki maddelere göre değişimlerini gerçekleştirebilirsin (belki de yapmazsın). cevap evet ise bence doğru yoldasın, devammm
  • subutay keshin abimin “düşeş atsam yek geliyor” kısmında atılan zar sesi ile beni benden aldığı güzide türküsü.

    yaz gününde kar geliyor
    hasret bağrımı deliyor
    düşeş atsam yek geliyor
    havar bu sene bu sene
    nasıl bir sene bu sene?

    düştüm aşkın ocağına
    yalnızlığın tuzağına
    neler geldi bu başıma
    havar bu sene bu sene
    nasıl bir sene bu sene?

    kurudu tüm göller çaylar
    meyve vermez oldu bağlar
    kâr yerine ettik zarar
    havar bu sene bu sene
    yandık bir sene bu sene?

    düşeş atsam yek geliyor
    havar bu sene bu sene
    nasıl bir sene bu sene?
hesabın var mı? giriş yap