• 24. uluslararası istanbul film festivali'nde de gösterilecek olan, suzanne bier'in yönettiği danimarka filmi. afganistan'da olanları ve irak savaşı'nı onaylayan zihniyetten bir kez daha tiksinmemize neden olan, insanı şaşırtacak derecede kaba, yersiz ve faşizan bir film.
  • 2004 yapimi, danimarka filminin adidir. 24. uluslararasi istanbul film festivali bünyesinde "kardesler" adiyla gösterime giren filmin yönetmeni, susanne bier. 1960 dogumlu yönetmen filmin senaryosunu, anders thomas jensen'le birlikte yazmis. brødre, birbirinin tersi karakterlere haiz iki kardesin öyküsü degil. film iki çocuklu yüzbasi michael'in hikayesi. film, savasin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkileri ve siradan, kaniksanmis hayatlarin aniden geliveren küçük bir degisiklikle nasil büyük siçramalar yapabilecegi hakkinda. çok bilindik, çok siradan bir hikaye üstelik perdeye estetik açidan çok daha basarili aktarilmis örnekleri de var. ancak gerçeklerin, ellenmeden, süslenmeden, dümdüz önünüze koyulmasi ne kadar aciticiysa, gözünüzün önünden geçen her karenin sizi hiç sasirtmadan, meraklandirmadan filmin bilindik sonuna dogru götürdügünü izlemek de o kadar yakiciymis. ben, bugün bunu gördüm.
  • "danimarka sinemasi iyi örnekler veriyor son yillarda, bu filmin de adi geçiyor orda burda, iyidir herhal"den türeyen çok, çok büyük bir yanilgiyla gidilmis, pisman olunmus film. 2004'te san sebastian'da aldigi en iyi erkek ve kadin oyuncu ödülleri, oyunculuklarin, karakterlerin ölüme, ölümden dönüse, sinir krizlerine verdikleri tepkiler kadar gerçekçilikten uzak ve berbat oldugu düsünülünce soke edici. ve afganlarin bir adami delik desik edip 'allahü ekber' çekme sahneleri... gayet sebepsiz bir 'biriniz birinizi öldürsün yoksa biz sizi öldürürüz' sahnesi.. onlarin kaba saba, ayri dünyalarin katilleri; ingiliz askerlerinin 'iyi adam' olarak gösterildikleri sahneler.. böyle filmleri hâlâ öngöremeyip bunlara vakit ayirdigi için sinir ediyor insani kendine..
  • yonetmenligini suzanne bierin yaptigi film.
    film, savas icin yetistirilmis askerin savas yuzunden hayatinin boka batmasinin paradigmasinin 2004 yilinda danimarkaca ifade edilis sekli.

    soguk avrupanin sinemasinin da soguk oldugunu unutanlar icin sasirtici derecede ic karartici bir atmosferde gecmektedir.

    mimari harikasi penceresiz evlerinde sarisin kocalari, sarisin esleri, sarisin veletleri ile mutlu huzurlu yasayan danimarka icin oldukca rahatsiz edici bir konuya sahiptir.

    yalniz, zaten figuran olan bir ulkenin* savasinin ustune cekilen bir filmde figuran olmak yine afganlara dusmektedir. o askerin orda ne isi vardir sorusunu es gecmeden izlenilmemesi gereken bir filmdir cunku konu afgan savasi veya savasin afgan duzlemine yansiyan goruntusu degildir.

    --- spoiler ---

    cepheye gidip de donmeyen babanin ailesinin babanin erkek kardesine meyil etmesi; oldu diye beklenen amcanin* gun gelip afganistandan cikageldiginde de hayati boyunca bes para etmez gozuyle gordugu kucuk kardesinin* biraderlik degil baska seyler de yapmis olma ihtimaline kafayi takmasi; kendi hayatini kurtarma adina zindandasinin parcalamasi yuzunden zaten arapsacina donmus bunyesine butun bunlarin agir gelmesidir filmdeki savas.

    --- spoiler ---

    film, ortalama bilinc duzeyinde savasin gercek ama bir sebeple gosterilmesi engellenen goturusunun ve bunun farkli duzlemlerdeki yansimalarinin farkinda olan bir turk icin son derece bilinen ve etki duzeyi cok asagilarda bir senaryoya ve akisa sahip olsa da yabanci bir ulkede izlendiginde yanda oturanlarin turklere cok normal gelen, duygu yuklenmesi amaclanmis sahnelerde aman tanrim*, amanin* nidalari ile aslinda dunyanin geri kalaninda binbir sansur yuzunden hissedilmeyen acilari gostermesi acisindan didaktik bulunabilir.

    film, kendi basina savasa karsi bir durus getirmemektedir.
    bununla birlikte afgan esittir musluman esittir terorist denklemi ve bilimum turevi ezber yaptirilmis izleyenleri durussuz kilmaktadir.
    durussuz birakilan bu kitle, film cikisinda onyargilarini bir kenara birakma sansi bulur.
  • yönetmenin, dünya meseleleri hakkında bir şey bildiğinden değil; sadece "ben bu öyküyü nasıl vurucu hale getirebilirim?" sorusundan yola çıkarak kotardığı bir film.
    kendince akıllı bir yol tutturmuş olsa da, içinde öyle ya da böyle savaşa dair bir şeylerin olduğu bir filmin savaşa dair bu kadar kötü, bilgisiz ve bir o kadar da cahil cüreti takınmış bir yaklaşıma sahip olması tüm filmi alt üst edebilmek için yeter de artar bile. bu filmde de ben bunu gördüm. öte taraftan; izleyici pasif bir yaklaşımla "olmuş" da diyebilir, zira istediği vuruculuğu her şeye rağmen yakalamış gibi gözüküyor.
  • susanne bier 2004 çektiği filmin amerikancası jim sheridan tarafından 2009'da tobey maguire, jake gyllenhaal ve natalie portman kadro ile çevrilmiştir. orjinal versiyonda adamım ulrich * vardır.

    (bkz: brothers)

    http://www.imdb.com/title/tt0765010/
    http://www.imdb.com/title/tt0386342/

    susanne bier versiyonu ödüllere, jim sheridan versiyonu adaylıklara doyamamıştır.
  • 72 den alsan 44 yıldır, 84 den alsan 32 yıldır iç savaş yaşayan bu güzelim anadolu'da; kim bilir buna benzeyen ne hikayeler vardır. gerçi vakti zamanında yaşar kemal anlatmıştı ince memed'in hikayesini anlatırken.
    --- spoiler ---
    savaş kötü jannik iyidir.
    --- spoiler ---
  • susanne bier'e yakışmamış 2004 yapımı film. filmin dramatik yapısı ve işlenişi güçlü ve sert ancak tüm filmlerinde hümanist bir görüntü veren bier, bu filminde ortalamanın altında bir avrupalının baktığı yerden bakarak doğuyu hunharca gömmeyi tercih etmiş. oysa ortalama bir sanatçı yaklaşımı sergileyebilseydi en azından birkaç cümleyle ''bizim afganistan'da ne işimiz var'' sorusunu sorması beklenirdi. bier bunu yapmadığı gibi afganistanlıları vahşi barbarlar, ingilizleri kurtarıcılar, kendilerini de meselenin gerçek mağduru olarak göstermeyi tercih etmiş. bunu da o kadar sığ bir üslupla yapmış ki kendisini küçültmüş aslında.

    doğu dünyasına bakışındaki sığlık ve kaba oryantalist tavır filmin kalitesinden ödün vermeyi gerektirmiş fakat savaş görmüş ve ağır travma yaşamış askerin psikolojisini de onun arkada kalan eşi, kardeşi ve anne babasının yaşadıklarını da gerçekçi ve etkileyici şekilde yansıtmayı başarmış. biraz da objektif olabilmeyi denese uzun uzun analiz edilebilecek bir film olabilirmiş ancak açıkçası bu haliyle hiç içimden gelmiyor.
hesabın var mı? giriş yap