• havasiz kalmak...
  • oksururken de gerceklestirilmesi mumkun aktivite..once sigara dumani yanlis yere kacar, o dogru yola yonlendirilmeye calisirken tukuruk de kotu yola duser cigerlerinize yavsar, yaban domuzu gibi bogurup nefes almaya calisirken kendi kendine bok ye demek caizdir..
  • en beteri sorunlardan ve sorumluluklardan boğulduğunu hissetmektir, her şey ve herkes üstüne gelmektedir yalnızlık istersin sonuna kadar yalnızlık, beterdir
  • yanmaktan da kötü ölüm şekli imiş... yandığınız zaman, sadece bir anlık* acı hissedermişsiniz... fakat boğulma da, ölene kadar her an acı çekermişsiniz...
  • kalabalik, dar alanlar, nem gibi gereksiz olusumlardan da ivme kazanabilecek lanet edilgenlik durumu.
    osuruktan bogulmak gibi pis cagrisimlara gebe versiyonlari da mevcuttur isteyene, arzu edene.
  • boğulma isteği ya da boğulmak üzere kendini derin sulara atma durumu haddizatında bir dönüş olarak yorumlanabilir. hem bireysel hem de türsel olarak bir sıvının içine dönme isteği olarak değerlendirilmesi insana “neden olmasın?” dedirtecek kadar zorlayıcı bir düşünce olarak şekillenebiliyor kafada. türsel olarak suda başlayan yaşamımıza ve yine bireysel olarak yine bir sıvıda başlayan yaşamımıza dönmek güven verici olabilir. sıkıntı verici zamanlarımızda ana karnındaki cenin pozisyonuna benzer bir postüre döndüğümüz bu kadar açıkken bizzat oraya ortam olarak da dönmeyi neden istemeyelim ki? yani, çıktığımız, çıkmak istediğimiz yerden çıktıktan sonra belirgin bir memnuniyetsizlik husule gelmişse neden geri dönmeyi ve tekrar oraya girmeyi istemeyelim ki? neden “yanlış bir karar vermişim, iyisi mi geri döneyim” demeye getirmiş olduğumuz anlamını çıkarmayalım ki? sonuçta hep bir suya dönüş imgesi var zaten hallerimizin içinde. yoksa neden hep birlikte her yaz kumburgaze bir biçimde iğrenç kalabalıklar halinde su kenarlarına akın ediyoruz ki? niye bok kokulu da olsa su kenarlarında gıda tüketmeye bu kadar meyilliyiz ki? veya neden varoluşumuzun boğazımızı sıkışına en iyi çare olarak -en azından erkek olanlarımız- oraya, o sıvıya girmeyi düşünüyoruz ki?

    ayağa bağlanan taş ise thanatos’a karşı eros’un galip gelme olasılığını yok etmeye yarıyor olmalı. sadece suyun kaldırma kuvveti değil orada karşı koyulmaya çalışılan. yaşama isteği galebe çalarsa geri dönüş yolunu da tıkayan bir taş imgesi oradaki taş. başa dönersek ipe bağlı taş, kordonla bağlı olduğumuz plasenta imgesine de benziyor sanki. yani çıkarken de girerken de bir ip ve bir ağırlık söz konusu. ebemiz yine yanımızda olsa yine keserdi herhalde ipimizi. onun için kimse kendini suya atarken yanında ebesini götürmez.
  • bir radiohead klasiğinde birden çok kere geçen kelime
    we hope that you choke
    that you choke
    we hope that you choke
    that you choke
    we hope that you choke
    that you choke
  • bir süre boğazınızdan bir şey geçmeyince, nedendir bilinmez sanki soluk borusu* kendini yemek borusu* sanarak bilimum gıdayı almaya çalışır. bu en çok su içerken yaşanır.

    bu sebepten özellikle başlangıçta, yemek yerken, bir şey içerken yavaş olunmalıdır... aman dikkat.
  • bogulmanin diger bütün ölüm sekillerinden daha korkunç olmasinin sebebi, ölüm anina kadar bilincin hep açik olmasi. ilk önce dayanabilene kadar nefesi tutuyorsunuz, sonra kandaki karbon monokist miktarinin artmasi ile istemsiz olarak, su içinde nefes aliyorsunuz. ardindan akcigerlere su dolmaya basliyor. ama bilinç hala açik. herseyin farkindasiniz.
  • ... bir buyugumuz de buyurmustu ki:

    "suya dustugunuz icin degil, sudan cikamadiginiz icin bogulursunuz."
hesabın var mı? giriş yap