• alman araba üreticisi bmw tarafından 1972 yılından beri üretilen orta-üst sınıfı 5 serisinin bir versiyonudur.

    bmw 5 serisinin muadilleri olarak, audi a6, mercedes-benz-e class, jaguar s-type, lexus gs sayılabilir.

    ilk 528'ler 1975 senesinde 6 silindirli ve 170 hp olarak üretilmiştir.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/bmw_5_serisi
  • ''oğlum ben bunu satmak istemiyorum, üstüme gelme gerçekten bozuşuruz.''

    babamın yaklaşık 25 yıllık çocuğuyum. babamın baba olduğunu anladığımda renault manager 25'imiz vardı. sonrasında memur olması sebebiyle şehir şehir dolaşıp, dolaştığımız her şehirde bir başka arabaya bindik. babam aldığı ve sonrasında sattığı her arabanın plakasını, aldığı ve sattığı kişiyi not aldığı bir telefon defteri vardır. 1983 yılından 2008 yılına kadar toplam 43 adet araba babamın elinden geçmiştir. .

    babam e39 kasa 5.28i'sini 09.04.2008 tarihinde yakın arkadaşı olan bir galericiden "abi bu araba binicisine" gazlamalarıyla yaklaşık 10 gün boyunca sahibinden.com ve bilimum diğer araba sitelerindeki tüm ilanları araştıra araştıra görece az uyuyarak satın aldı. o ara kendisini gaza getiren, yakarsa yaksın bmw bu baba, hayatta kaç defa bmw'ye binebiliriz ki ? diyen ve galerici olan arkadaşıyla kıran kırana pazarlık eden de bendim ve ben o yıllarda lise talebesiydim.

    söz konusu arabanın ne kadar alımlı ne kadar cici olduğunu şöyle ifade edeyim; peder arabayı aldıktan sonra çalıştığı yerdeki alay komutanı ''muhammet sen bu arabayı sat, senin için rüşvetçi falan derler olum hangi asker bmw'ye biner ??" demiş, bunun üzerine babam da "benzin döker yakarım, yine de satmam bu arabayı" demiş.

    gel zaman git zaman lise bitti, üniversite zamanında anne baba adana'da ben istanbul'da olduğum için çok haşır neşir olamadım, ama babam afganistan'a barış gücüne gittiğinde arabayı bana emanet etmişti. ben de adana'ya geldiğimde birazcık sürüyor yağına suyuna bakıp brandasını çekiyordum üstüne. babamın arabaya olan tutkusu o kadar garipti ki bir aralık kapalı bir otopark bakmamı bile söylemişti neyse ki 6 ayın sonunda döndü, üvey kardeşime yani arabasına kavuştu.

    sonra çok garip bir şey oldu ve ben son sınıftayken bizimkilerin tayni istanbul'a çıktı. bu aşamada arabayla biraz haşır neşir olduysam da biraz benim özensizliğim biraz da babamın kıllığından arabaya çok binemedim. işte bu dönemde ne olduysa oldu ve bu arabanın sesi değişti, sanayi tabiriyle fincan - bulgur dövmeye başladı.

    önceleri peder, arabanın içine ses girmediği için çok kafasına takmıyordu. fakat sonradan bir arkadaşının "dizel mi bu?" sorusuna çok bozulmuş olacak ki bir cumartesi sabahından itibaren yaşama amacı bu sesi kesmek oldu.

    araçta bir yağlama problemi olduğu açıktı. yağ herhangi bir sebepten ötürü en yukarda olan fincanlara gitmiyor, yağlanmayan fincanlar da ses yapıyordu.

    önce motorda fincan diye tabir edilen parçaları değiştirdi. ses kesilmedi.
    sonra yağ filtresini, yağ kütüğünü ve bilimum bi ton parçayı değiştirdi. yine ses kesilmedi dahası arada sırada yağ lambası yanmaya başladı.

    babam yemiyor içmiyor her cumartesi günü maslak oto sanayiye gidip arabanın sağına soluna baktırıyordu. tabi bu durum 3 ay kadar böyle gitti, bu esnada ben de gerek donanımhaber forumlarından gerekse internetteki soru cevap ustalarından problemin neyden kaynaklandığına ilişkin cevap almaya çalıştım. bir eskici ustasından eksantirik kanalının koluyla birlikte döndüğü yatağın bazen genişleyebildiği ve bu yatağın genişlemesiyle yağ basıncının düşebileceğini okumuştum. babama ve ustasına söylemişsem de lafım dinlenmedi.

    http://forum.donanimhaber.com/m_76820909/tm.htm

    netice itibariyle araba yaklaşık 4 ay sonra piston kırdı. bu durumun sebebi sizin de tahmin edebileceğiniz gibi yukarıda belirttiğim yağlama sorunuydu.

    işte ne olduysa bundan sonra oldu.

    ankara'daki evi kiracıya kızarak yine kiracıya sattığımız bir dönemde meydana gelen bu olay sonrasında annem, ablam ve ben babama paramız var, üçe beşe bakma sat bu arabayı daha yeni model bir şeyler alalım dedik.

    önceleri bunu kısık bir ses tonuyla söylemişsek de sonraları babamın sandık motor mu alsam yoksa motoru mu yaptırsam dilemmasının ciddi olduğunu görünce bağıra çağıra söylemeye başladık.

    fakat babam ısrarla aracın sürüş zevkinin çok yüsek olduğunu, bu komforda başka bir araba bulamayacağını kendisine karışmamamız gerektiğini söyleyip durdu. netice itibariyle arabanın motorunu yaptırdık. söz konusu fincan-bulgur dövme sesi de kesildi.

    fakat bu amına kodumun yağ lambası yine sönmedi. babam yaklaşık 6 aylık bu süreçte yemin ediyorum yaşlandı, işin ürkütücü tarafı şu ki ben hasta olsam bana bu kadar kafayı takmaz diye düşünüyorum.

    sonra babama yine bir gün bunu sat sana yeni bir bmw alalım, 2007-2008 kasalar şöyle güzel böyle güzel derken babam, bana dönüp "oğlum ben bunu satmak istemiyorum, üstüme gelme gerçekten bozuşuruz. amına kodumun arabası yanarsa gider yenisini alırız ama ben bunu sat-ma-ya-ca-ğım." dedi.

    ben de "ay deli bu galiba" diyerek kendi haline bıraktım, napayım aq adam resmen aşk yaşıyor arabasıyla.

    neyse uzatmayım, babam bükemediği eli öptü ve yağ lambasının yanar haliyle yaşamaya alışmaya çalıştı fakat günlerden bir gün arabayı maslak oto sanayi'de yıkatırken başka bir ustaya konuyu ayaküstü anlatmış adam da eksantirik kanalıyla kolunu değiştir, lamba - ses kesilmezse gel yanıma demiş. bizim peder de o gazla oradan çıkıp arabayı ustaya götürmüş. 350 tl'lik bu iki parça değişince lamba da ses de kesilmiş. babam, kendisine bu tavsiyeyi veren adamı bulamadı. anneme göreyse bu adam hızır. zira bu adam olmasaydı annem kesin babamı boşardı. neyse konumuz bu adam veya bizimkilerin evliliği değil. benim bu egzantirik kanalı - kolu fikrini daha önce söylemiş olmam. babam bunu her hatırladığında biraz daha lafımı dinler oldu, o kadar etkiledi adamı bu.

    uzatmayım araba yapıldıktan sonra babam hayata döndü, saçlarındaki beyazlar azaldı, yeniden kilo almaya başladı.

    neyse araba yapıldıktan sonra ben de aktif bir şekilde kullanmaya başladım. tabi arabayı kirli, yıkatmadan yerine koyduğumda yine babamın arabayı yıkatıyorum bahaneleriyle 10 gün kadar araçtan mahrum kalıyorum ama yine de nisbeten daha aktif kullanıyorum.

    şimdi babamı daha iyi anlamaya başladım.

    bu amına kodumun arabası öyle bir şey ki, tarlayı takırı sattırabilir. çok ciddiyim. sport modda 90-140 arasındaki o "hööööıııaaaaaaaaaarrrrrr" şeklindeki hırıltısı, ivmelenmesi, vites değiştirdikten sonra 4-5 bin devir arasında bekleyip sürekli olarak bas bas az daha bas der gibi fısıldaması gerçekten çok garip.

    zaten ne kadar rahat ve güvenli olduğunu tekrar tekrar belirtmeme de gerek yok.

    https://www.youtube.com/watch?v=ttqrjpjni-q (bahsettiğim hırıltı ve ivme)

    neyse işte 5 kasa e-39'un yeri cidden çok farklıdır. sahiplerinden bazılarının gerçekten psikolojik problemler yaşamasına sebep olabilir.
hesabın var mı? giriş yap