• (bkz: #10685782)
  • üç farklı felsefi aktivite içeriyor biyoloji felsefesi.

    ilkinde, genel bilim felsefesi içerisindeki konular (bilimsel değişim, indirgeme, bilimsel ilerleme, bilimsel açıklama, vs.) biyoloji özelinde değerlendiriliyor. 20. yy. bilim felsefesinin genelde fizikle haşır neşir olduğunu, bilimle ilgili genel tezleri fiziği örnek alarak oluşturduğunu düşündüğümüzde, oldukça önemli bir aktivite bu.

    ikincisinde, biyoloji biliminin kavramları felsefi analize tabi tutuluyor. gen, genom, uyumgücü*, seçilim gibi kavramlar didik didik ediliyor. bu alanda kuramsal biyoloji ile biyoloji felsefesinin içiçe geçtiği söylenebilir, zira bazen felsefeciler bilimsel dergilerde yayın yaparken bazen de bilimciler felsefi tezler üretebiliyorlar. örneğin dawkins'in the selfish gene'i bu alanda üretilmiş bir çalışma olarak okunabilir.

    üçüncüsünde, geleneksel felsefi sorunlar biyolojiye atıfta bulunularak ele alınıyor. özellikle epistemoloji ve etik alanında biyoloji (özellikle evrim) temelli tezlerle karşılaşılabilir.
  • yok gen bencilmis evcilmis, yok evrildik de noldu, geciniz bunlari; "yillar gecer de akilda neden sadece golgi aygiti kalir?" sorusu uzerine itinayla egilirse ofsayta duser.
  • (bkz: elliott sober) tarafından 1999'da yazılmış olan (bkz: philosophy of biology) isimli kitabın türkçe çevirisinin adıdır.
  • evrimcilerin götünden uydurdukları bilişsel mantalite. materyalist düşüncesinin can simidi olan evrim teorisini insanların yemediklerini, hatta akıllarına girip müridi yaptıkları insanlarında eskisi gibi savunmadıklarını fark ettiklerinde bu teoriyi hayatlarının temel felsefesi olarak göstermeye başlarlar. sağından solundan kesilerek ve yama yapılarak, yaratılış inancına yaklaştırılma amacında olan felsefi fikrin, ölümünü sadece geciktirmekten öte bir şey yapamamaktadırlar. onlardan daha eblehi varsa onlarda klasik materyalistler. halen ilk günki! gibi savunmaya devam ediyorlar.
  • en genel anlamda, bir bütün olarak biyolojinin doğasını, özünü, amaçlarını, kapsamını ve içeriğini araştırani canlı ve cansız varlıkların yapılarına, doğalarına değin biyoloji biliminin getirdiği açıklamaları aralarındaki ilişkileri kavramak amacıyla felsefi bakımdan irdeleyen; biyolojide başvurulan kavramların, tasarımların, uslamlamaların varlıkbilgisel ve yöntembilgisel yönleri üstüne yoğunlaşarak bunları çözümleyen; biyolojik araştırmanın yanıt aradığı soruları, bu sorular yanıtlanırken kullanılan yöntemleri felsefi bir gözle sorgulayan; organik ve inorganik yaşamın kavranması adına biyoloji bilimince ortaya konan bütün açıklamalardani başta felsefeya ilişkin içerimleri üstüne dizgeli bir biçimde yoğunlaşarak, genel felsefe anlayışımıza yönelik yararlar elde etmeye çalışan bilim felsefesinin özel bir kolu.

    biyoloji felsefesinin en önemli tartışma konularından biri, biyoloji felsefesinin varlığının özerk bir araştıma alanı olarak tanınıp tanınamayacağına yönelik olması nedeniyle, doğrudan kendi varlığını tanıtlama sorunuyla ilintilidir. bu tartışma bağlamında tutucu sayılabilecek dolaşımdaki yaygın bilim felsefesi anlayışına göre, bilim felsefesinin bütünü için geçerli olan ana ilkeler biyoloji felsefesi için de geçerlidir. bu nedenle bilim felsefesinin genel çerçevesini çizen temel ilkelere ek olarak, biyoloji felsefesi için ayrıca yeni sorular ya da yeni ilkeler ortaya koyma arayışına girişmek hiç de gerekli değildir. biyoloji felsefesi bu anlamda, çok çok bilim felsefefesinde varılan sonuçların örneklenmesinden, pekiştirilip kesinlenmesinden öteye geçmeyen bilim felsefesinin alt bir araştırma alanıdır. sözgelimi mendelci genetiğin moleküler biyolojiye indirgenmesi, termodinamiğin istatistiksel mekaniğe indirgenmesiyle özünde bir ve aynı ilişkiye dayanmaktadır. bu anlamda bilim felsefesinin indirgeme ilişkisini çözümlerken elde ettiği sonuçlar biyoloji felsefesindeki indirgeme ilişkisinin anlaşılması için olduğu gibi uygulanabilirdir. söz konusu bilim felsefesi anlayışının en köktenci biçimi, fizik ile kimya bilimlerinde geçerliliği tanınmış kavramların ve yasaların biyoloji bilimi için de bütünüyle geçerli olduğunu düşündüğünden, biyoloji biliminin ilkece fizik ve kimyaya indirgenebilir olduğunu öne sürmektedir.

    bu görüşün tam karşısında yer alan birtakım felsefecilerse, biyoloji felsefesinin asla bilim felsefesinin çatısı altında toplanamayacak kendine özgü sorun ve özellikleri bulunduğunu, tersi düşünüldüğünde biyoloji diye ayrı bir bilim dalının olmaması gerektiğini gerekçe göstererek, biyoloji felsefesinin bir başka alana indirgenemeyecek özel bir soruşturma lanı olduğunu ileri sürmektedirler. bu felsefecilerce sıkça anılan biyoloji felsefesinin üç temel özelliği sırasıyla "işlev organizasyonu", "embriyo gelişimi", "ayıklanmanın doğası"dır. organizmalar işlevsel bakımdan organize olmuşlardır. gelecekte meydana gelecek değişiklikler karşısında organize olmuşluklarını koruyup sürdürebilme yetisi taşımaktadırlar. organizmalar ayrıca kendi genetik yapıları ile yaşam çevreleri arasında son derece karışık ontogenetik gelişmeler baş gösterdiğinde kendi varlıklarını sürdürmek adına bunların üstesinden gelebilme yetisiyle de donatılmışlardır. bu açıdan bakıldığında, yalnızca biyolojiye özgü, biyoloji biliminin sınırları içinde kalan kavramların olup olmadığını araştırmak biyoloji felsefesinin önemli bir araştırma izlencesini oluşturur. bu izlence uyarınca salt biyoloji için geçerli mantıksal çözümleme ya da açıklama modellerinin olanağını temellendirmek biyoloji felsefesinin başlıca ödevi olarak görülür.

    "türler sorunu" bugün biyoloji felsefesinin üzerinde çok durduğu, yerleşiklik kazanmış bir başka temel sorunudur. aristoteles'ten bu yana biyolojik türler doğal türlerin belirleyici bir örneği olmuştur. darwin öncesi hemen bütün düşünürler için türler aynı yerçekimi gibi evrenin yapısının temel taşlarıdırlar. bu anlamda türlerin başsız sonsuz, değişmez, öteki doğal nesneler birbirlerinden ayrık oldukları savunulmuştur hep. aristoteles'in düşündüğü gibi bir kere kaybolunca yeniden doğmaları olanaklı olmadığı gibi, değişmeleri de olanaklı değildir. yaprağın altına dönüşmesi olanaklı olsa bile, bu değişim karşısında yaprak ile altın değişmez öğeler olarak kalmayı sürdürürler. buna karşın darwin'e bakılacak olursa türler sonsuz değildirler. doğarlar, yaşarlar ve ortadan kaybolurlar. darwin ısrarla türlerin örneklerinin değil, tersine kendilerinin evrime uğrayabilir olduklarını öne sürmüştür.

    türlerin aşama aşama evrilebiliyor olmaları yönündeki darwin'in düşüncesi, türler arasında öyle keskin sınırlar bulunmadığını göstermesi bakımından önemlidir. özetle, türler evrilebilen şeyler iseler, bu geleneksel tür özelliklerini taşımadıkları anlamına gelir. günümüzde bir yanda felsefeciler öbür yanda biyologlar dünya görüşümüzdeki bu kökten değişikliğin sonuçları üstüne çakışmaktadırlar. nitekim, biyoloji felsefecilerinin de yakın tarihli literatürde halen en çok uğraştıkları konuların başında "evrim kuramı" daha özeldeyse "doğal ayıklanma", "uyum", "türlerin yapısı" gibi konular gelir.

    biyoloji felsefesinde yürütülen çalışmaların biyoloji üzerinde giderek artan oranda bir etkisi olması bir yana, biyoloji felsefesi yapan kimi felsefeciler geleneksel felsefe sorunlarını da evrimci bilgi kuramı, evrimci etik, evrimci varlıkbilgisi açılarından ele almaktadırlar. bu bağlamda evrimci bilgi kuramı, bilme yetisinin baş gösteren yeni durumlara, yeni gereksinimlere uyum sağlama yetisi doğrultusunda anlaşılabileceğini öne sürmektedir. bu açıdan bakıldığında, gerek kendi yaşam çevrelerine gerek öteki organizmaların yaşam çevrelerine ilişkin yanlış inançları olan organizmaların, daha tam, daha kesin inançları olan organaizmalara göre kendilerini yeniden üretmeleri çok daha güçtür. kuşkusuz bu durum, yalnızca bilme yetisi taşıyan insan organizması, dolayısıyla da insana özgü olay örgüleri için geçerlidir. evrimci bilgi kuramına yöneltilen eleştiriler arasında en dikkat çekici olanı, kimileyin yaşam çevrelerine ilişkin yanlış inançları olan insanların yaşadığımız dünyaya yönelik daha gerçekçi yaşam görüşleri olması olgusunda yatmaktadır. üstelik bu durum böylesi insanların yeni durumlara uyum sağlama yetilerinin de yüksek olduğuna tanıklık etmektedir. yine evrimci bilgi kuramının aşırı uç diye nitelenebilecek bir başka kolu, bilgi edinme olayına yalnızca ayıklanma sürecinin bir örneği olarak bakmakta, önemli olanın kanılarımızı temellendirmek değil, onların nasıl oluştuklarını, kendilerinden nasıl yararlandığımızı açıklamak olduğunu savunmaktadır.

    aynı biçimde evrimci etik savunucuları da birtakım etik ilkelerini yaşam sürdürüm değerleri doğrultusunda temellendirmeye çalışmaktadır. bu genel amaç uyarınca, yaşam sürdürümüne olanak tanıyan, yaşamın yeniden üretimine katkıda bulunan her davranış iyi, bunun tersine bu amaçların gerçekleşmesine engel olan ya da güçlük çıkaran her şey kötü olarak değerlendirilmektedir. evrimci etik anlayışına karşı yöneltilen en önemli eleştiri, böylesi bir anlayışın "olan / olması gereken" temel etik ayrımını ortadan kaldırıyor olması gerçeğine odaklanarak dillendirilmektedir. nitekim birçok etik dizgesi gerektiğinde ötekilerin iyiliği adına kişinin kendini kurban etmesinin zorunlu olduğunu düşünür. burada sözü edilen ötekiler biyolojik anlamda kan bağımız olanlarla sınırlandırılacak olursa, evrimci etiğin savunucularının geleneksel olarak erdemli davranışlar bütünü olarak anlaşılan etik alanını temellendirmekte güçlük çekecekleri açıktır. bu güçlük karşısında biyoloji felsefecileri tartışmalarını genellikle iki olanaklı durum üzerinden sürdürmektedirler: ya biyolojik evrim etik davranış için yeterli bir temellendirme sunamamaktadır ya da etik alanın bilgi kapsamı olabildiğince daraltılmalıdır.
hesabın var mı? giriş yap