*

  • pinar kurun romanidir. dedektif bir matematikcidir. pinar kur ask, cinayet, matematik* uclusunun uzerine insa eder romanini. cok keyiflidir...
  • berna moranın postmodern polisiye olarak nitelediği pınar kür romanı. güzel bir üstkurmaca* örneğidir. olay hakkında bir metin mi yoksa metin hakkında bir metin mi olduğu tartışılır.
  • örnek olarak; beyoğlu rapsodisi.
  • berrbat bir cinayet romanıdır. eğer başka bir şekilde bir okuma yapılıp başka bir türde iyi bir kitapsa bilemiyorum ama bir cinayet romanı için son derece sığ ve rahatsız edici derecede mantıksız buldum. neden böyle oldu soruları bitirdi kitabı benim gözümde...
  • pınar kür'ün, cinayet romanı kavramını, bu tarz romanların oluşum sürecini deconstructettiği, bu sebeple pek çok eleştirmen tarafındab potmodern olarak nitelenen, ancak aristotelesin zaman mekan, giriş gelişme sonuç gibi öğelerini aynen kullanmış olmasından, klasik romanın; karakter tahlilleri açısından ise modern romanın izlerini taşıyan romanı.

    ayrıca bir üst kurgu.
  • pınar kür’ün 1989 tarihli “bir cinayet romanı”, türkiye’de yazılan ilk cinayet romanı olarak değil, bir kadın yazar tarafından ülkemizde yayımlanan ilk cinayet romanı olarak da anılmaktadır. bu ilklerin yanı sıra, bu cinayet romanını özel kılan diğer etken, şüphesiz, pınar kür’ün bu roman içerisinde, bir cinayet romanının yazıya döküldüğü, yani ortaya çıktığı süreci okura açması; bir anlamda son yüzyılın önemli fransız düşünürü jacques derrida’nın “deconstruction” adını verdiği yapıbozum olarak bilinen aracı kullanmasıydı. bunun yanı sıra, post-yapısalcı düşüncede “metafiction” dediğimiz üstkurgu, ve metin hakkında konuşan metin olması gibi nitelikler de eklenince, “bir cinayet romanı”nın postmodern bir roman olduğu görüşü güç kazanmıştır. öyle ki, pınar kür bu romanında, roman içinde bir yazar, hatta yazarlar, okurlar sunarken, roman içinde bir roman oluşturmuş; bu yolla okura, geleneksel romandaki gerçekçilik kaygısının aksine, metnin bir kurgu olduğunu göstermeyi hedeflemiştir.
    cinayet ve polisiye türünde roman 19. yüzyılda başladığında, “bu türün konvansiyonlarının temelini atan e.a. poe olmuştur. bunlarda birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
    1. çözülmesi olanaksız görülen bir cinayet.
    2. aleyhine gözüken kanıtlar yüzünden haksız yere suçlanan bir şüpheli.
    3. polisin araştırmayı beceriksizce ve yanlış yönde yürütmesi.
    4. parlak zekalı ve yetenekli bir dedektif.
    5. olayı ve çözümünü okura anlatan, dedektife hayran bir dostu.
    6. inandırıcılığı sağlam görülmeyen kanıtların dikkate alınmaması gerektiği aksiyomu”
    bu konvansiyonlar göz önünde tutulursa, pınar kür’ün cinayet romanının, 19. yüzyıl ve sonrası akımda (agatha cristie gibi) pek rastlanamayacak türden bir roman olduğu inkar edilemez. ancak, pınar kür’ün “bir cinayet romanı”nı yazarken, cinayet romanının yapısını ortaya koyduğu, cinayet romanı öğelerini ve bunların biraraya gelerek nasıl bir cinayet romanı oluşturduğunu okuruyla paylaştığı söylenebilir.

    --- spoiler ---
    “bir cinayet romanı”; bir cinayet olayı ne zaman başlar? öldürme düşüncesi aklınıza düştüğünde mi? sorularıyla açılmaktadır. buradan da anlaşılacağı üzere, cinayet ve polisiye romanlarının altın çağını yaşadığı dönemdeki metinlerin aksine olmuş bir cinayetle değil, henüz oluşmakta olan bir cinayet fikri ile başlar. romanda, berna moran’ın deyişiyle akın erkan adlı yazar tarafından kurgulanan ölümün vazgeçilmez çekiciliği isimli bir içroman, maktul olması planlanan levent, cinayeti işlemesi tasarlanan yıldız, sebep teşkil edecek olan yeşim, yasemin, ve cinayeti çözmeye çabalayan matematikçi emin köklü vardır. okurun romanın karakterleri olarak karşısına çıkacak bu isimler bir cinayetten çok bir cinayet romanının içinde yer alacaklardır. pınar kür, bu şekilde yazar, karakter, okur, kurgu ve gerçek temalarını hem içiçe geçirmiş, hem de ayrıştırmıştır. keza bu noktaya kadar “bir cinayet romanı”nın postmodern olarak nitelenmesi olanaklıdır. romanda diğer cinayet romanlarındaki dedektif ve ya karakterlere, hatta yazarlara atıfta bulunulması, diğer deyişle yazarın kuduğu metinler arası bağ, yine postmodernizmin bir getirisi olan metinlerarası ilişki bağlamında bu nitelemeyi güçlendirmektedir. yazarın her karakterin yazdığı bölüme isimlerinin baş harfini koyuşu, y harfi ile başlayan birden fazla karakter olduğundan, hem kafa karıştırarak cinayet romanı öğelerine hizmet etmiş, hem de akıllara bir gösterenin birden fazla gösterilene işaret edebileceği düşüncesiyle “signified ve signifier” arasındaki ilişkiye de dikkat çekmiştir. öte yandan iç romanın yazarının kim olduğu, daha doğrusu olacağı muallakta kalmış, akın erkan ve emin köklü arasında metni sahiplenme çekişmesi yaşanmıştır, ki bu cervantes’in don quixote eserinde metnin çalınması anekdotunu akla getirmektedir. ayrıca, içromanın yazarının karakterler üzerindeki tanrısal etkisi ve yaptırım gücü, “authority” ve “authorship” kavramlarına da dikkat çekmektedir. nitekim ölümün vazgeçilmez çekiciliği adlı içroman, yazardan çok karakterler tarafından yazılmaktadır ki, bu karakterler aynı zamanda içroman yazarının eski tanıdıkları ve tutkulu hayranlarıdır. sonuç olarak, “kurmaca bir cinayetin çözümlenmesi demek olan dedektif romanı pınar kür’ün elinde kurmacanın çözümlendiği bir cinayet romanına dönüşüyor.”
    “bir cinayet romanı” postmodern bir roman olarak tanımlandığında, postmodern metin ile eşleşmeyen bir çok nokta da ortaya çıkıyor. her ne kadar roman kesin bir olay ile sonlanmasa da, klasik romandaki giriş, gelişme ve sonuç dizgisinin ötesine geçemiyor. aksine başı ve sonu son derece belli olan, zevkle okunan, merak uyandıran ve okuru bir cinayet olayının içine çeken bir anlatı halini alıyor. öte yandan, postmodern anlayışla imkansız kılınan karakter analizleri, psikanalist anlatı bu romanda, en az modernist romanda olduğu kadar yer buluyor ve okur romandaki karakterlerin kişilik ve psikolojik durumları ile ilgili fikir sahibi oluyor; hatta bunun da ötesinde cinayet ve cinayet nedeninin ardında bir psikolojik olaylar örgüsü ile karşılaşıyor. işte bu nokta da, “bir cinayet romanı” dil ve metin üzerine yaptığı vurgulara karşın, alain robbe-grillet’in silgiler adlı post-yapısalcı, mekandan olmasa da zamandan kopuk romanı gibi postmodern yazından uzaklaşıyor.
    --- spoiler ---
    --------------------------------------------------------------------------------------------------

    bir “kadın” romanı

    postmodern ya da değil, “bir cinayet romanı”, hem bir kadın yazar tarafından kaleme alınmış olması, hem içromanın 1980lerden 1990lara geçildiği dönemde çeşitli sınıflardan gelmiş ve gelir düzeyi yüksek bir çevrede yolları kesişmiş çalışan kadınlar üzerinden kurgulanması nedeniyle, yalnızca cinayet romanı olarak kalamıyor. kadın olarak iş hayatında yer edinmek, evlilik ve evlenememek, tecavüz gibi kavramların da bu romanda sorunsallaşması kaçınılmaz oluyor.
    --- spoiler ---
    aşağı yukarı aynı yaşlarda olan kadın karakterler içerisinde “y” olmayan yalnızca yazar derken yazarın da bir y olduğu, maktul levent’in eşi eser’in takma adının “yoyo” olması ile onunda içromanın yleri arasına girdiği görülüyor ve böylece cinayet romanı aynı zamanda kadınların romanı haline geliyor. yeşim işindeki hırsı ve yükselme hevesi doğrultusunda güzelliğini kullanırken, katil yıldız daha az arzu ediliyor ve çok çalışarak bir yaşam sürüyor, bekaret vurgusu yapılıyor, yasemin zekası ile öne çıkarak cinayet örgüsünden sıyrılıyor, yoyo zengin çevresinde, ev kadınlığından, bir hobiymişçesine antikacılığa geçiş yapıyor, ve yazarın cinayeti işletmesinin ardından çocuk yaşlara ait bir taciz olayı ortaya çıkıyor.
    --- spoiler ---
    sonuç olarak bu kadınları, döneminin sosyal çevresi içerisinde, “bir cinayet romanı”nda birleştiren çok çok kadınsal bir sorun olan tecavüz oluyor.
  • okurken kafam karışıyor amk. niye tüm kadınların ismi y ile başlıyor. yasemin, yıldız, yeşim...
  • bir cinayet romanı pınar kür'ün en özgün bulduğu ve en sevdiği romanıymış. bu kitaptaki amacının cinayet aracılığıyla romanın mekanizmasını çözmek olduğunu söylüyor 'aşkın sonu cinayettir' isimli söyleşi kitabında...
    değişik bir cinayet romanı ve adı üstünde 'bir cinayet romanı':) iyi bir kurgusu olduğunu düşünüyorum. hatta bu kitaptan sonra 'sonuncu sonbahar' isimli diğer cinayet kitabını okudum. bir nevi bu kitabın devamı gibi. aynı üç karakterin olduğu (yazar, cinayet çözümcüsü matematik profesörü emin köklü ve komiser haydar bilir) iki cinayet romanı...
  • pınar kür’ün yazmış olduğu postmodern bir polisiye romandır kendileri. yazarın amaçladığı şey aslında bir polisiye ya da dedektif romanı yazmak değil, bu türün yazımının nasıl olduğunu ayrıntılarıyla bizlere göstermek. hal böyle olunca da üstkurmacanın bütün nimetlerinden de yararlanan yazar bizlerle birlikte bir roman yazımına girişiyor.
    kitabın çizdiği üç ayrı evren bulunmaktadır. bu evrenler arasındaki karmaşıklıkla da yazar okurun ilgisini diri tutmayı amaçlamaktadır, bu amacına ulaştığını da ters köşelerle okur görmektedir.
    kurmaca ile gerçek dünyanın, yazar ile dedektiflik vasfı yüklenen karakterin çekişmesi ve romanın yön belirsizliği de romanı sürükleyen unsurlardan bir diğeridir.
    romanın diline gelecek olursak; yazar sanki roman 1988’de değil de günümüzde yazılmış gibi bir üslup ile bizleri kucaklıyor. herhalde romanı bugünden ayıran tek unsur “teknolojik gelişmeler” oluyor.
    (bkz: cep telefonu)
    romanla ilgili uzun uzadıya makaleler internet dünyasında yer almaktadır. önceliğiniz ise; berna moran’ın (bkz: türk romanına eleştirel bir bakış 3) kitabı olsun.
  • hikayesinden ziyade stiliyle (yazım tarzıyla, tam ne denir bilemedim!) öne çıkan ve benim de beklentimi buna göre belirlediğim, bazı eksantrik karakterleri, yer yer keyifli dialogları ve kısmen merakınızı diri tutabilmesiyle akıcı bulduğum ama çok özel bir yeri olamayacağını düşündüğüm bir kitaptır.

    şahsen matematik profesörünün olaya dahil olup benim pek sevmediğim tarzda çözümleme yapmasını pek tutmadım, biraz daha açacak olursam; benim zekasından çok "müneccimlik seviyesindeki sezgileri ile" olayları aydınlatan karakter klişesine başvuruyor roman. stiliyle değilde hikayesiyle öne çıkmaya çalışan bir roman olsa ciddi eksi yazardım, bu haliyle çok takılmıyorum. pek çok polisiye filmde, özellikle ingiliz klasik polisiye edebiyatından uyarlananlarda, bu kusurlu tipleme beni rahatsız etmiştir hep.

    son olarak;

    --- spoiler ---

    katilin, yazarın romanına katkı sağlayan karakterlerden biri olmaması mantıklı bir final olmuş, ne kadar psikolojik kusurlara da sahip olsa(lar), yazar karakterinin yönlendirmelerini bir cinayet işleyecek kadar ciddiye alacak karakter(ler) pek inandırıcı olmazdı, ki "y" için bu ihtimali uzun zaman düşündürüyor kitap, bu şekilde bitmesi -benim nazarımda- ciddi bir eksiden kurtardı kitabı.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap