• incognito'nun yazarı david eagleman'ın yeni kitabı.
  • david eagleman'nın yazarı olduğu bir kitap ismidir. nörolojiye ve sikolojiye ilgisi olanlara şiddetle tavsiye ettiğim, beyinin sınırsız kapasitesini ve kendisinin de yapmış olduğu çalışmaları çok yönlü ele aldığı bir kitaptır.

    kitapta eeagleman,

    -ben kimim?
    -gerçeklik nedir?
    -kontrol kimde?
    -nasıl karar veririm?
    -size ihtiyacım var mı? başlıkları altında, beynin kişisel ve toplumsal mekanizmalarla nasıl şekillendiğini ve işlediğini güzel bir dille anlattıktan (açıkladıktan sonra)
    -kime dönüşeceğiz? başlığı altında, günümüz teknolojisi, biyoteknoloji ve nörobilimin evliliğini, yapılan ve kendisinin yapmış olduğu çalışmalardan, robot insanlara kadar bizi gelecek yüzyıllarda nelerin beklediğini hayran kalınası gerçekliklerle ele almıştır.

    beyin senin hikayen
  • bu kitabı incognito'nun hemen arkasından okumakta fayda var. david eagleman, en zorlu konuları eğlenceli bir tarzda aktarmayı başarıyor. çok satmasındaki temel etken bu olsa gerek. işin sadece teorisinde kalmayıp yaptığı deneylerden aldığı şaşırtıcı sonuçları da paylaşıyor. iddialı saha araştırmalarıyla eagleman'ın ileride adından daha çok söz ettireceğini düşünüyorum.

    okurken hayret ve hayranlığa düştüğüm birkaç detay paylaşayım:
    - çavuşesku romanya'sındaki yetimhanelerde duyusal (ve duygusal) uyaranlardan izole edilmiş halde yetiştirilen çocukların beyin gelişimleri etkileniyor. anlamsız bir dil konuşuyorlar, temel iletişim becerilerinden yoksun oluyorlar. iq'leri ortalamanın altında oluyor.
    - hafıza dışarıdan anlaşılamayacak müdahalelerle kolayca manipüle edilebilir. kişinin ruhu bile duymaz.
    - görme, sadece göze ulaşan ışığın retinadan geçmesi vs şeklinde bir süreç değildir. görme "öğrenilir".
    - duyularımız hiç de sandığımız kadar "senkronize" değildir. ama biz onları kendi selametimiz için öyle algılarız. görme, işitmeye göre birkaç milisaniye daha geç gerçekleşir. profesyonel koşularda start bu yüzden görsel bir uyaranla değil tabancayla verilir.
    - her canlı yalnızca kendi gerçeklik dilimini algılar. bir köpeğin, bir kenenin, bir yarasanın duyuları insanınkinden farklıdır.
    - otomatikleşmiş hareketleri yaparken bilincimiz rölantidedir. eğer yürürken sağ ayağımı öne atarken hangi kolum hareket ediyor diye düşünmeye başlarsanız eliniz ayağınıza dolaşacaktır.
    - kendimizin aldığını düşündüğümüz kararları, kendimizin aldığını düşünmemizi sağlayan sistemlerimiz var. "elmalı kurabiyeyi mi yoksa fındıklıyı mı yesem" şeklindeki en basit kararlarda bile.
    - dopamin ve oksitosin çok acayip şeyler.
    - beyin geri bildirimle çalışan bir organ. başka beyinlere ve başka insanlara ihtiyacımız var. hapishanede tecritte tutulan insanların yaşadıkları, bunu çok acı şekilde ispatlıyor.
    - birlikte bir ömür geçiren çiftler neden birbirlerine benzerler?..
    - botokstan uzak durun.
    - ("empati"yle ilgili kısmı, aslında sözlükçe, ölü ve acı yarıştırma huyumuzun altında yatanı açıklayan bir bölüm olduğu için bana çok çarpıcı geldi.) "bazıları diğerlerinden daha eşit" başlığı altında bir deney ve sonuçları paylaşılıyor. buraya yazmayacağım deneyin sonucuna göre, "insanların beyinleri, kendi iç gruplarında [herhangi bir şekilde aidiyet hissedilen] bulunan birinin acı çekmesi durumunda daha büyük bir empati tepkisi gösteriyor, bu tepki, dış gruptan biri söz konusu olduğunda azalıyordu."
    - "kime dönüşeceğiz?" başlıklı son bölüm, güzel bir bilimkurgu parçası gibi, okurken hoşuma gitti.

    velhasıl, eagleman'ın çok değişik bir kafası var. her ne kadar beğenmediğim ve onaylamadığım fikirleri de olsa, okumaktan vazgeçmeyeceğim biri.
  • ıncognitoyla hemen hemen aynı şeyleri anlatan kusura bakmayın ama içi bomboş kitaptır.
  • david eagleman'ın zeytinyağı gibi akan, dilimize en son çevrilen kitabıdır. araştırma ve yöntemleri itibariyle ıncognito ile benzeşen ancak; dili ve anlatım tekniği ile daha anlaşılabilir bir eserdir.

    beynin her halükarda geliştirilebilir olduğunu ve şartlara göre değişim göstermekle birlikte; yaşa, cinsiyete, ırka veya tecrübeye, farklı düzeyde olduğunu göstermektedir. ayrıca, beynin en büyük gelişim sürecinin acı ve kullanarak zorlamakla gelişeceğini araştırmalar sonucu ortaya koymaktadır.

    nöronların yaptığı sinapsların ve bunların yaptığı iletişim kapasitesi kadar beynin gelişmiş olduğunu ortaya koymaktadır. bununla birlikte beynin, tüm bedenin harcadığı enerjinin %20'sini harcadığını ve sınırlarının mümkün olmadığını da örnekler düzleminde açmaktadır.

    bununla birlikte geleceğe dair, çalışma sonuçları ortaya koyarak, 2045 yılında beynin tüm haritalamasını ortaya koyabilecek kadar gelişmiş bilgisayarlara sahip olunacağı belirtilmekle birlikte, bilinç konusunda bir töze ihtiyaç olduğunu ve bu haritalamanın biliçten eksik olacağı sorusu kitabın son bölümündeki soru işaretleridir.

    ayrıca, beynin temelde sinyalleri alan ve bunları yorumlayarak bir sonuç veren mekanizma olduğunu koyarak eksik duyu sinyallerini dönüştürerek ilgili motor hücreleri iletilmesi sonucunda duyunun sağlanabileceğini sergileyen örnekler verilmiştir: duyma yetisini kaybetmiş bir insanın vücuduna yerleştirilen yelek benzeri bir yapı ile dokunma sinyallerinin ilgili işitme bölgesine iletilmesi ile duyma gerçekleşir.
  • hmm okunası gibi geldi.
  • hoşuma giden fakat derinlik açısından beni tatmin etmeyen kitaptır. bundan önce 1-2 tane daha beyinle ilgili kitap okudum ve şimdi biraz daha detaylı bir şeyler okumak istiyorum. fakat bu konuda ilk kez okuyacaklar için eminim ki keyifli bir kitap olacaktır. yazarın kullandığı kaynakların tümünün akademik makalelerden alınma ve güncel yayınlar olması da kitabın başka bir artısı olarak kabul edilebilir.
  • incognito kadar etkileyici bir kitap değil. ama yine de anlatısı eğitici ve eğlenceliydi. böylesine zor ve karmaşık bir organın "*" işleyişini, ilginç hikâyeler ve örneklerle anlatabilmek önemli bir meziyet. ayrıca yazarın bir nörobilimci olarak, felsefî soruları ele alış biçimini de kayda değer buldum.

    gelelim notlara;

    “beyniniz yaşamınız boyunca değişmeye devam edeceğinden, kimliğiniz de aslında yer değiştiren bin hedeften farksızdır, nihai varış noktası yoktur.”

    “hayvan yavrularındaki hızlı gelişimin nedeni, beyinlerinin büyük oranda önceden programlanmış bir şablona göre bağlantılar kurmasıdır.”

    “insan beyni, her şey evrelerine "kazınmış" halde ortaya çıkmaz; onun yerine, yaşamsal deneyimlerin ayrıntılarıyla sürekli olarak yeniden biçimlenme olanağı tanır kendisine. yardıma muhtaç halde geçirilen uzun dönemler bu sürecin sonucudur. genç beyin, bu zaman aralıklarında çevresine uyum gösterecek biçimde yavaş yavaş yoğrulmaktadır. çünkü yaşam karşısında değişmez değil, esnektir.”

    “insan, hayvanlar aleminin geri kalan üyeleriyle kıyaslandığında, beklenmedik ölçüde tamamlanmamış bir beyinle dünyaya gelir. insan beynindeki ayrıntılı devre şeması önceden programlanmamıştır.”

    “insan beyninin, kendini doğduğu dünyaya uygun biçimde düzenleyebilmesi, türümüzün gezegen üzerindeki bütün ekosistemlerde hakimiyet kurmasını sağlamış ve güneş sisteminin içlerine doğru attığı ilk adımlara da zemin hazırlamıştır.”

    “beyin, uzun sayılabilecek çocukluk dönemi boyunca, kurmuş olduğu bağlantıları sürekli olarak budayarak kendisini çevre koşullarına göre biçimlendirir.”

    “üzerinde alıştırmalar yaptığımız yeni beceriler, sonunda fiziksel olarak beyin devrelerine kazınır ve bilinç düzeyinin derinlerine yerleşirler.”

    “işlemsel (prosedürel) bellek, bisiklete binmek ya da ayakkabı bağcığı bağlamak gibi otomatik eylemlerde devreye giren uzun dönemli bir bellek tipidir.”

    “şirketin gündelik işleyişiyle ilgili çok az ayrıntıya erişimi olan ceo, buna karşın şirketin uzun dönenmli hedeflerini her an kollamaktadır. ceo, bir şirketin kendine en soyut bakış biçimini temsil eder. beyin söz konusu olduğunda ise bilinç, milyarlarca hücrenin kendilerini bir bütünün parçası olarak görmelerini, karmaşık bir sistemin kendi yüzüne ayna tutmasını sağlayan bir araçtır.”

    “karmaşık canlılar olmamızın nedeni, hepsini denetim altında tutmak istediğimiz birçok farklı güdüden oluşmamızdır.”

    “kimliğiniz, yaşamınızın her anında kafatasınızın altında, beyninizin tümü içinde köpüren egemenlik savaşlarından doğar.”

    “zamanda yolculuk, insan beyninin bıkıp usanmadan yaptığı bir şeydir. bir kararla karşı karşıya olan beyin, farklı sonuçların simülasyonunu kurarak tahmini bir gelecek modeli oluşturur. zihinsel olarak kendimizi şimdiki zamandan ayırabilir ve henüz var olmayan bir dünyaya yolculuk yapabiliriz.”

    “odysseus anlaşmasının anahtarı, farklı koşullarda farklı insanlar olduğumuzu kabul etmektir. daha iyi kararlar vermek için, yalnızca kendinizi değil, sahip olduğunuz bütün kimlikleri tanımanız önemlidir.”

    “tek bir kimliğe sahip olduğumuz halde tek bir zihne sahip değilizdir; birbiriyle rekabet halindeki birçok güdünün birer toplamı olarak yaşarız. kendimiz ve toplumumuz için daha iyi kararlar vermemiz ise, seçeneklerin beyinde birbiriyle girdiği mücadeleyi anlamamıza bağlıdır.”

    “soykırım, ancak insandışılaştırma eğiliminin, kendisini kitlesel bir ölçekte göstermesiyle mümkündür; propaganda ise bunun için kusursuz araçtır. başka insanları anlamaya yarayan ağlara doğrudan kilitlenerek, onlarla kurulacak empatinin düzeyini aşağı çeker.”

    “eğitim, soykirımın önlenmesinde merkezi rol oynar. kitlelere yönelik vahşetle sonuçlanacak olan insandışılaştırma sürecinin yolunu kesmek için tek umudumuz, bizi iç ve dış gruplar oluşturmaya iten nöral güdüleri ve propagandanın bu güdüleri yönlendirmek için kullandığı standart hileleri anlamaktır.”

    “ne tür bilgi gelirse gelsin, beyin onunla ne yapacağını çözümlemeye çalışır. neyle beslenirse onunla çalışır.”

    “beyin, eldeki girdiler, çıktılar ve yapılacak işlere uyum sağlamak üzere, devrelerini yeni düzenlemelere tabi tutabilir.”

    “ne zaman yeni bir şey öğrensek beyin kendini değiştirir. işte beynin bu özelliği, yani plastisite, biyolojimizle teknoloji arasında yeni bir evliliği mümkün kılar.”

    “tarihin bulunduğumuz şu noktasında taş devri atalarımızla paylaştığımız ortak yönlerimiz, yakın gelecekteki torunlarımızla kıyaslandığında daha fazla olabilir.”

    “normal bir beyinde, her biri on bin kadar bağlantı kurmuş yaklaşık seksen altı milyar nöron vardır. bunlar birbirlerine her kişi için benzersiz olan, son derece özgül bir biçimde bağlanırlar. deneyimleriniz, anılarınız, sizi siz yapan her şey, beyin hücreleriniz arasında kurulmuş bir katrilyon kadar bağlantının oluşturduğu eşsiz bir örüntüyle temsil edilmektedir.”

    “beynin içine baktığımızda gördüğümüz şey nöronlar, sinapslar, kimyasal ileticiler ve elektriksel etkinliklerdir. ve birbiriyle gevezelik eden, etkin durumdaki milyarlarca hücre. peki siz neredesiniz? ya düşünceleriniz? duygularınız? mutluluk? çivit mavisinin rengi?”

    “baktığınız her yerde "beliren özellikler" içeren sistemler görürsünüz. bir uçaktaki hiçbir metal parçası, tek başına uçma özelliğine sahip değildir; ama parçaları doğru biçimde bir araya getirdiğinizde uçma olgusu belirir. bir sistemin parça ve bileşenleri tek tek çok basit özellikler taşıyabilir önemli olan etkileşimdir.”

    “insanların binlerce kuşak boyunca yineledikleri yaşam döngüsü aşağı yukarı aynı: doğuyoruz, kırılgan bir bedeni idare etmeye çalışıyoruz, bize sunulan küçük bir duyusal gerçeklik kesitinin tadını çıkarıyoruz ve ölüyoruz.”
  • fazla derine inmeden, konunun uzmanı olmayan kişilere de o konuyu sevdirebilecek bir yazım tarzı var david eagleman'ın. kitaptaki örnek verilen deneyler, araştırmalar kitabı daha eğlenceli ve devam edilesi hale getiriyor. bilimsel araştırmalara ilginiz varsa ama bilim insanı değilseniz bence çok uygun kitaplardan birisi. tabi bilimsel kitapları sıkıcı buluyorsanız da bu bakış açınızı değiştirecek kitaplardan birisi.
  • david eagleman’ın incognito’dan sonra yazdığı kitabıdır. bir önceki kitapla aynı örnekleri barındırmasına rağmen güzel, okunabilir nitelikte bir kitap olmuş. lakin kitaptaki konu bütünlüğünü bozan çerçevelerle ayrılmış sayfalar çok sinir bozucu. böyle bir şeye gerek var mıydı, orada yazacaklarını akış içersine yerleştiremez miydi !

    kitabın 181. sayfasında 1915 yılında binlerce ermeninin anadolu’da öldürüldüğü iddia edilmiştir. gerçekliği kanıtlanmamış böyle bir iddiadan nörolojiyle ilgili bir kitapta bahsetmeye gerek var mıydı!
hesabın var mı? giriş yap