• (bkz: anatomi)
  • ilk ve orta ögretim yillarina denk gelene beden dersi demek cok da yanlis onlamaz. bedenle iligi bi egitim verilmedikten sonra dersin adinda israrin da manasi yok. benim dönemimdeki beden derslerini hatirliyorum. hoca disari falan cikarmaz, ögrencilere ya fikra anlattirir ya da taklit falan yaptirip eglenirdi. resmen ögrencileri saklabanliga zorluyodu pezevenk.

    bi ara da müzige merak sardi herif. kaldirip sarki söylettiriyodu bize. bazen de ikiserli gruplar halinde kaldirip (müziksiz) dans ettiriyodu. danstan hic anlamadigim icin karsimdakini hareketlerini taklit edip, el cirpip dügüne gitmis kalip erkek dansi sunmustum. zorla sarki söylettigi günde aglaya aglaya "biir biir biri birilerineee"yi söyledigimi hatirliyorum. sinif da ne zalimmis, alkis tutup eslik etmislerdi
  • beden hocalarının askeriyeye ön hazırlık dersi olarak sağa dön sola dön yerinde say uygun adım gereksizlikleriyle itici hale getirdiği ve bu şartlar altında gereksiz bulduğum ders. yıllar sonra gelir bir tane işi bilen deli bir hoca, kasadan takla attırır akrobatik hareketler yaptırır beden eğitim defteri aldırır not tutturur beyin jimnastiği filan yaptırır geçme notunu yazılı ve uygulamalı imtihan sonucunda verir filan (çocukluktan beri görmediğin için bu tür şeyleri sıçarsın) iyice gereksiz bir ders olduğunu düşünürsün valla billa öyle düşünürsün.
  • amuda kalkmak, gülle atmak, düz takla ve ters takla gibi faaliyetleri olan ders. bu nedenledir ki; kişiyi sakat bırakabilir.

    benim bir türlü muvaffak olamadığım dersti. o kadar düz bir insanım ki; voleybol için yeteneğim yok, basketbol için boyum yok, futbol için bacağım yok.. öyle bir insanım. "bol" kelimesi ile biten hiçbir spor dalı benim için yaratılmamış ya da ben onlar için yaratılmamışım bilemiyorum. tüm bunlara rağmen muvaffak olduğum bir şey vardı, bu bol'lu spor dalları ile ilgili, o da; topu kendime çekmem. saha içindeki 22 kişiye, saha dışındaki 80 kişiye hiçbir şey olmazdı, eve gitmek için ya da sınıfa gitmek için saha kenarından geçen şahsıma hep top çarpardı. hala içinde top olan her oyundan korkarım.

    yine de liseye kadar bir şekilde atlattık beden dersini. lise de hoca yaman çıktı. yok amuda kalkacaksınız, yok ters takla atacaksınız, yok gülle atacaksınız.. sanki olimpiyatlara katılacağım. düz ve ters takla konusunda boynum kırılacak diye korksam da arkadaşlar sayesinde bir şekilde yapıp atlattım.

    sıra geldi amuda kalkmaya ama bir türlü yapamıyorum. artık öyle bir noktaya geldi ki; bırakırsa bıraksın ya diyorum, sanki anamızdan amuda kalkarak doğduk. yapamıyorum işte. ama hoca bana taktı:

    -yapacaksın, bu hafta olmadı gelecek hafta kalkacaksın. o amuda kalkılacak.

    diyor başka bir şey demiyor. evdekilere anlattım. babam, annem, tüm aile seferber oldu bana amuda kalkmayı öğretiyorlar. ayrıca öyle küçük falan değilim ya bildiğin lisedeyim. eşşek kadar insanım. bir de babam sinirli bir insandı, anlatıyordu, yapamıyordum az daha evlat katili olacaktı:

    -ya bak zor bir şey değil önce ellerini koy, sonra başını koy ve ayaklarını kaldır. hadi bacaklarından tutuyorum yap bakalım.
    +boynum kırılacaaaak.. annee babam boynumu kırıyor.

    boynu altında kalsın dedikleri buymuş sanırım. bir de millete malzeme konusu olduk. annem komşuya bile söylemiş:

    -bizim çocuk amuda kalkamıyor. ne yapacağız hiç bilmiyorum? bir insan yeteneksiz olur da bu kadar da olmaz ki. taklayı bile iki ayda öğrendi, bunu kaç ayda öğrenir hiç bilmiyorum. ne çileli başım varmış.

    sırf annem insanların yanında ezilmesin diye yapmak zorundaydım. artık matematik, kimya, fizik umrumda değildi, varsa yoksa amuda kalkmak olmuştu tüm hayatım. millet okuldan gelince matematik çalışırdı ben amuda kalkmaya çalışıyordum. yılmadım, azimle denedim ve soğuk bir ankara perşembesi o beklenen şey oldu; amuda kalkmıştım. hem de desteksiz, bir başıma. bunu herkese göstermeliydim ama evde kimse yoktu. o nedenle kıpırdamadan üç saat boyunca annemlerin işten eve dönüşünü bekledim. beni bulduklarında kafam uyuşmuş gibiydi ama olsun değmişti.

    bu sefer de gülle atacaksınız diyordu hoca. gülleyi bir görseniz, benden ağır. ama kızlar bir atıyor, 3-4 metre ileriye falan atanları var. sıra bana geldi, ben bırak tek elle tutmayı, iki elle zor kaldırıyorum. hoca tek elle omuz hizasında tutacaksın diyor ama gülle durmuyor ki geriye kayıyor, az daha bileğimi kırıyordum. neyse bir atmışım, siz deyin 30 ben deyim 40 santimetre ileriye.

    baktım hocanın benden istekleri bitmiyor, artık gizli bağlantılarımı kullanmanın zamanı gelmişti. beni buna mecbur bırakmıştı. diğer derslerim iyi olduğundan gittim sınıf öğretmenine anlattım:

    - bu gidişle bedenci beni öldürecek, okulun başarı seviyesi yerlerde sürünecek, kendim için bir şey istemiyorum hocam sırf okulu düşündüğümden. yoksa ben olmuşum olmamışım, beynim olmuş olmamış ne önemi var.

    dedim. hoca gidip konuşmuş da geçtik öyle işte. sakat kalmadan bitirebildiğim için mutluyum.
  • çetin öğretmene denk gelince evde diğer derslere çalışır gibi, sınavlarına hazırlanılan derstir(tabi bunda öğrencinin hantallığının da göz ardı edilmemesi gerekir) özellikle ters taklaların ders notunun çoğunu kapladığını öğrenince kendinizi evde koltukların minderlerinin üzerince takla atmaya çalışırken bulursunuz, anne babanın da bu sırada size bakarak gülmekten katılmaları de cabası.
hesabın var mı? giriş yap