azarlamak

• kizginlik sonucu sert konusmak, bagirmak, cagirmak ve hatta iteklemek islemlerinin bir arada uygulanmasi.
• (bkz: paylamak).
• tekdir etmek. kötek ten bi merhale öncesi.
• ingilizcesi: to scold.
• ing. to reprove
• nasıl bir hak olduğu anlaşılmaz kabalık. yaygın bir densizlik türü.
• kediye yapmamak gerek bence..
  
  - ben bu kızları sana emanet etmedim mi lan?!
  --mauv
  - biz evde erkek var diyelim, kızları bırakalım, gözümüz arkada olmasın, sonra bunca olay olsun.. ne biçim erkeksin lan sen!
  --mauuvvv
  - bak hâlâ yalanıyorsun!! terbiyesiz duygusuz!
  --mauuuv, lip lip lip.
  
  ama üzülür ki o.
• bağırmakla karıştırılmaması gereken davranış. azarlamak karşındakinin güçsüzlüğünden faydalanarak onu ezen sözlerle yapılır, psikolojik yaralar açar. azarlamak bilinç ve kontrol gerektirir çünkü bir geri dönüş beklenir. bağırıp çağırmak daha fevri insanların hareketidir, bir sonuç beklenmez. yıkıcıdır. bağıran, arkasını dönüp baktığında ne yaptım ben diye şaşırabilir, sonuçların farkında olmaz. diğer yanda azarlayan, yaptığı yıkımın farkındadır. arkasına dönüp baktığında yediği bokun geri dönüşü olacağını bilir. zaten buna çalışmıştır. böyel boktan saçma sapan bir davranış işte. maksat egolar tatmin olsun.
• en çok kendinizin içindeki canavarla karşılaşamanıza neden.. gerçekten böyle bişeyi yapmak zorunda kalmak: haklılıktan ölseniz bile, size yapılan haksızlığın boyutu ne olursa olsun öyle korkunç, öyle inkar edilemez size ait bir kötü ki.. hiçbir zorunluluk, hiçbir güçlüyü oynama, yapılan hata ne ise bir ikincisinden kaçınma, bahanesi olmamalı...
  
  bunca zaman inandığınız şeyler, güçlünün güçsüzü ezmesini, ne olursa olsun meşrulaştırmamak uğruna direnmeleriniz; hepsi tek bunu gerçekleştirmenizde anlamını yitirir.. öfke kusarcasına birine şiddeti söz ile uygulamak, o birinin size yanıt verememesi, fenası bundan: haklılık ve bunu karşısındakini ezerek göstermeden: tatmin olabilmek, öylesi aşağılık bir ruh halini beraberinde getirir ki..
  
  öyle işte..
• mental dayak. üstü örtülü şiddet.