august wilson

• alman asıllı fırıncı bir baba ile, afrika kökenli bir annenin sekiz çocuğundan biri olarak pittsburgh'da 1945 yılında doğdu.
  
  fence (1987) ve the piano lesson (1990) adındaki eserleriyle pulitzer kazandı
  
  (bkz: august wilson theatre)
• 1945'te pittsburgh'ta doğup 2005'te seattle'da hayata veda etmiştir. benim için fences'in yazarıdır.
  
  bir konuşmasında şimdi hatırlamadığım bir soruya şöyle bir cevap vermiştir:
  
  "gençliğimde arkadaşlarımın çoğu resimle uğraşırdı. sanata çok değer verirlerdi. onların atölyelerine gittiğimde o resimleri incelerdim. bir gün bir arkadaşımı çok üzgün ağlamaklı bulunca sebebini sordum. "sarı boya alacak üç dolarım yok " demişti. ben de paletine bakmıştım. orada yeteri kadar sarı boya vardı, hatta daha fazlası vardı. işte burada yeteri kadar var, dedim. daha da üzülerek cevap verdi:"hayır hayır... bana krom sarısı lazım."
  
  işte o zaman ne kadar şanslı olduğumu fark ettim; çünkü benim araçlarım çok basitti: kalem ve kağıt. bunları bir yerden ödünç alabilirdim, peçetelerin, karton paketlerin üstüne yazabilirdim. etrafta gezip yazacak bir şeyler arayabilirdim."
• (bkz: fences/@karinca beli)
• the piano lesson isimli oyunu 1930'lu yıllarda siyahi bir ailenin kölelikle geçmiş aile tarihiyle yüzleşmesini konu alır. beatrice ve boy willie isimli iki kardeş babalarının eski beyaz sahibinden çaldığı ve bu yüzden öldürüldüğü, üstünde geçmişten bugune aile üyelerinin yaşadıklarını betimleyen oymaların olduğu bu enstruman konusunda anlaşmazlığa duşerler. boy willie piyanoyu satmak ister ancak kız kardesi buna siddetle karsi cikar, ancak kendiside asla piyanoya dokunmaz. piyano sayesinde gecmişin hayaletleriyle yüzleşirken hem kültürel travmalarla karşı karşıya gelirler hem de kulturel kimliklerini tekrar kucaklrlarar.
  izleyici de sahnede şahit olduklarıyla kendi ortak travmalarıyla yüzleşir ve kitlesel acıların nasil insanları birbirine daha da yakınlaştırdığını ve boylece baskıların, şiddetin ve kötülüğün galip gelemeyeceğini idrak etmis olur. çünkü sanat da acılar gibi insanları birleştirilir.