• clenin durtmesi ile uyanip sitesini ziyaret ettigim ic camasir firmasinin adi. sitenin adresini de yazayim, tam olsun:
    http://www.aubade.com/ ingilizcesi icin http://www.aubade.com/uk/index.html
    sitede iki tur atmami "adamlar asmis azizim" repligi izlemistir. kesinlikle dumurluktur, akillara ziyandir. ama artik daha net goruyorum sanki.
    (bkz: gozu acilmak)
  • philip larkin'in içindeki "ölüm mayasını" konuşturduğu, bence en büyük şiiri.

    i work all day, and get half-drunk at night.
    waking at four to soundless dark, i stare.
    in time the curtain-edges will grow light.
    till then i see what's really always there:
    unresting death, a whole day nearer now,
    making all thought impossible but how
    and where and when i shall myself die.
    arid interrogation: yet the dread
    of dying, and being dead,
    flashes afresh to hold and horrify.

    the mind blanks at the glare. not in remorse
    -- the good not done, the love not given, time
    torn off unused -- nor wretchedly because
    an only life can take so long to climb
    clear of its wrong beginnings, and may never;
    but at the total emptiness for ever,
    the sure extinction that we travel to
    and shall be lost in always. not to be here,
    not to be anywhere,
    and soon; nothing more terrible, nothing more true.

    this is a special way of being afraid
    no trick dispels. religion used to try,
    that vast moth-eaten musical brocade
    created to pretend we never die,
    and specious stuff that says no rational being
    can fear a thing it will not feel, not seeing
    that this is what we fear -- no sight, no sound,
    no touch or taste or smell, nothing to think with,
    nothing to love or link with,
    the anaesthetic from which none come round.

    and so it stays just on the edge of vision,
    a small unfocused blur, a standing chill
    that slows each impulse down to indecision.
    most things may never happen: this one will,
    and realisation of it rages out
    in furnace-fear when we are caught without
    people or drink. courage is no good:
    it means not scaring others. being brave
    lets no one off the grave.
    death is no different whined at than withstood.

    slowly light strengthens, and the room takes shape.
    it stands plain as a wardrobe, what we know,
    have always known, know that we can't escape,
    yet can't accept. one side will have to go.
    meanwhile telephones crouch, getting ready to ring
    in locked-up offices, and all the uncaring
    intricate rented world begins to rouse.
    the sky is white as clay, with no sun.
    work has to be done.
    postmen like doctors go from house to house.
  • şavkar altınel roni margulies çevirisi ile gündoğumu için şiir. ian mccullochnın bir elinin iki parmağı arasından çıkan bir kurşun gibi deliyor güneşi ve gökyüzünü ve sizin için anlamlarını. belki açılan delikten sızan uzaktan gelen bir ışık venüs sandığınız, geçe çökmeden gözüken o yıldız.
  • piyano ve 18 çalgı ******* için bi francis poulenc eseri. tarzının en belirgin ortaya çıktığı eserlerinden biri bu. ilk seslendiriliş 1929da yapılmış; "choreographic concerto for piano and 18 instruments" altbaşlığını taşıyan 8 bölümden oluşan mitolojik konulu* bi balemsi süitimsi. ilk bölüm toccatadaki motif eser boyunca el sallar sürekli. piano konçertosu gibidir de, pek güzeldir ilgili çalgının partisi de orkestrasyon da...
    liriklerini olamıycağından bölümlerini copy paste yapalm:
    toccata
    récitatif: les compagnes de diane
    rondeau: diane et compagnes
    presto: toilette de diane
    récitatif: introduction à la variation de diane
    andante: variation de diane
    allegro feroce: désespoir de diane
    conclusion: adieux et départ de diane
  • patton & kaada projesinden cıkan 11 dakkalık bir saheser..
  • 1958 yilinda claude pasquier tarafindan kurulmus haut de gamme tabir edilen (ust sinif, luks tuketimi ifade eder ya da baska bir ifade ile fiyat veya kalite olarak c&a ile aynı klasmanda olmamasi anlasilabilir) fransiz ic camasiri markasi. 90li yillardan itibaren "les leçons de séduction" adi altinda gerceklestirdigi reklam kampanyalari, satislarina ve taninirligina buyuk ivme kazandirmistir.
  • kaada/patton ikilisinin bestelediği, gün itibariyle repeat'e alıp çılgınca dinlediğim muhteşem parça.
  • yıllardır süren takvim geleneğini güzel bir çalışma ile 2012 ye de taşımış iç giyim firmasıdır. takvimin bulunduğu sayfaya buradan ulaşılabilir.. olacaklardan sorumlu değilim ..

    bunun yanında değişik bir pazarlama teknikleri kullanan firmadır.. kullandıkları yöntemi türkiyede kullanmak oldukça zor olur .. bu da youtube videosu..
  • türkçesi "şafakvakti serenadı" olup aslında edith sitwellin bir şiiridir. hakkında bilgi edinmek amacıyla sözlükte ararken aynı zamanda bir iç çamaşırı markası olduğunu öğrenmem kötü oldu, şimdi iki saat de orada vakit kaybet. yalnız victoria's secrete bilemedim kaç basar...

    öhm neyse, şiire gelirsek; gelemeyiz çünkü daha tam analiz etmedim. ilk entrysi benden olacak ama ayrıntılıyı birazdan editlerim. söylemek istediğim şey; şiirin belirli bir mesaj kaygısı, anlatmaya çalıştığı belirli bir derdi yok. sadece imgelerden oluşuyor ve kadının ne kadar güzel imge yaratabildiğine odaklı bir şiir kendisi. buradan buyrunuz:
    jane, jane,
    tall as a crane,
    the morning light creaks down again;

    comb your cockscomb-ragged hair,
    jane, jane, come down the stair.

    each dull blunt wooden stalactite
    of rain creaks, hardened by the light,

    sounding like an overtone
    from some lonely world unknown.

    but the creaking empty light
    will never harden into sight,

    will never penetrate your brain
    with overtones like the blunt rain.

    the light would show (if it could harden)
    eternities of kitchen garden,

    cockscomb flowers that none will pluck,
    and wooden flowers that 'gin to cluck.

    in the kitchen you must light
    flames as staring, red and white,

    as carrots or as turnips shining
    where the cold dawn light lies whining.

    cockscomb hair on the cold wind
    hangs limp, turns the milk's weak mind . . .

    jane, jane,
    tall as a crane,
    the morning light creaks down again!

    sosyal içerikli imgelere de sahip ama genel olarak "reklam dünyası"nın bir ürünü olduğu yönünde "suçlamalara" maruz kalmış bir şiirdir. zira bir keats, donne, wordsworth gibi belirli bir bilgi birikimi, imgelerin zenginliği, subject matter barındırmamaktadır. bilemiyorum, sonuçta şiir şiirdir, kendisinden çok da bir şey beklememek gerek verdiği zevk dışında.
  • fransızcada anlam bakımıyla serenatı andıran sözcük.

    şafak vakti veya gün doğmaya yakınken sevdiğinin camının altında şarkı söylemeye deniyor. eskiler şiir de okuduğundan sözcük, pencere altında şiir veya şarkı söylemek olarak bilinmekte.
hesabın var mı? giriş yap