• çanakkale - gülpınar beldesinde bulunan ve ünlü mimar hermogenes'in öğrencisi tarafından ion düzeninde inşa edilen bir tapınaktır.
    akhalarla troialıların savaşında, apollon'un troia'nın yanında yer alması üzerine, i.ö. 2.yyda troialılar tarafından bir şükran göstergesi olarak sunulmuştur.
    sütunlarında troia savaşı'na dair resimli kabartmalar bulunmaktadır ve kazı alanındaki küçük bir yapıda sergilenmektedir diğer buluntularla birlikte.
    kazı ve restarasyon çalışmaları 1980 yılından beri ankara üniversitesi dil ve tarih - coğrafya fakültesi arkeoloji bölümü öğretim üyesi prof. dr. coşkun özgünel başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülüyor.
    sponsorların yardımlarıyla bu hazine gün ışığına çıkmakta. gidilip görülesi...
  • çanakkale'nin gülpınar beldesinde yer alan ve tanrı apollona adanmış kutsal tapınak ve kentin adıdır *. ankara üniversitesince bu bölgede arkeolojik araştırmalar yapılmaktadır. assos tan sonra karayolundan bu antik bölgeye gidiş vardır

    linkin kaybolması tehlikesine karşı :

    http://www.smintheion.8k.com/…masi_arastirmalar.htm

    gülpınar beldesinde yer alan tanrı apollon’a ait smintheion kutsal alanının bilim dünyasına duyurulması ve tanımı, j.m.cook’un belirttiğine göre, troas bölgesinde yapılan seyahat ve araştırmalarla olur. araştırmaların dayanağı ise, eski yazılı kaynakların zamanımıza kadar korunagelmesi ve bu kaynaklardan esinlenen avrupalı gezginlerın meraklarıdır. 1785-86 yıllarında jean baptiste lechevalier tarafından ilk kez gerçekleştirilen modern arkeolojik araştırmalar kutsal alanın varlığını ortaya koyar. j.b. lechevalier 1785 yılında babakale - lectum’dan (bababurnu) aleksandreia troas’a giderken tapınağı gören ve kalıntılarından söz eden ilk kişi olmuştur. ancak tapınağın tanımlanması yöreye daha sonra gelecek olan spratt’a kalır. 1852’li yıllarında c.texier, büyük olasılıkla görmediği bu yöreyi anlatırken, külâhlı’da bir dor tapınağının kalıntılarına rastladığını ileri sürer. texier’in tapınağın mimari düzeni hakkındaki yanlışı daha sonra düzeltilmiştir. 1853 yılı sonbaharında troas bölgesine harita çalışması için gelen ingiliz kaptan ve daha sonra amiral olan r.n.spratt, külâhlı’da (gülpınar) rastladığı kalıntıların tanrı apollon’a ait, ion düzeninde yapılmış bir yapı-tapınak olduğunu bilim ve arkeoloji dünyasına duyurur. spratt, yapının aleksandreia troas’tan 12 coğrafya mili, lectum-bababurnu’dan ise 4 deniz mili uzaklıkta olduğunu söyler. tapınağın içinde yer aldığı türk köyünü de külâhlı olarak adlandırır. spratt köye geldiği zaman büyük bir yapının kalıntıları ile aniden karşılaştığını belirtir. troas kıyılarında ingiliz kraliyet deniz kuvvetleri adına çalışmalar yürüten kaptan spratt, apollo smintheus tapınağının en doğru tanımını yapan kişidir. spratt tapınağın apollon’un smintheus kültüne ait olduğunu; tapınakta ve köy içindeki bir evin duvarında rastladığı iki yazıt aracılığı ile saptar.

    spratt’tan sonra 1861 yılında bölgeye ilk kez gelen, 3-4 gün kalan ve daha sonra ilk kazıları yapacak olan richard popplewell pullan’dır. pullan tapınağın temelinin oturduğu alanın küçük bahçeler ile kaplı olduğuna ve az sayıda sütun, kaide ve duvar bloklarına ait yapı elemanlarının varlığına değinir. tapınağın çevresindeki bahçelerde de dağınık bir biçimde mimari parçalara rastlar. köyde bir evin duvarında ion başlığına ait süslemeli yastık bölümünü gördüğünü söyler. r.p.pullan 1866 yılı sonbaharında gülpınar’da 13 eylül - 22 kasım tarihleri arasında “ society of dilettanti ” adına kazılar yapar ve tapınağı bilimsel bulgularla spratt’tan sonra arkeoloji dünyasına bir kez daha duyurur. tapınağın apollon smintheus’a ait olduğunu kesinleştirecek yeni bulduğu bir yazıtı temizletmek amacı ile ingiltere’ye yollar. yazıtın ilk yorumu c.t. newton tarafından yapılır. 1866 yılından sonra 1881 yılında h. schliemann’ın yöreyi ve smintheion’u ziyaret ettiği görülür. schliemann külâhlı köyü’nden post - homeric khryse olarak söz eder ve pullan’ın smintheion’da yaptığı kazılara da değinir. ancak leaf ve hasluck’un troas bölgesine 1911 yılında yaptıkları gezilerin ışığı altında, özellikle strabon’un anlattıkları anımsatılarak, smintheion - khryse’nin hem lokalizasyonu hem de anlatılanların doğruluğu tartışılır. üzerinde pek ilgilenilmeyen tapınak, 100 yıl sonra 1966 yılında hans weber tarafından tekrar arkeoloji dünyasına anımsatılır. h. weber’in araştırmasına konu olan mimari ve mimariye bağlı plastik eserler, çağımızda tapınak üzerinde yer alan zeytın yağı mengesinden gelmektedir. a.şengören’e ait olan mengenede 1964 yıllarında yapılan bazı genişleme ve bahçe duvarlarının onarımı ve yeni zeytin ambarlarının yapılması sırasında tapınakta büyük tahribat olur. işte bu sırada ortaya çıkan plastik ve mimariye bağlı elemanlar ile bazı friz blokları h.weber tarafından görülür, yayınlanır ve tapınağın yeri de lokalize edilir. tapınak 1945 yılına kadar çeşitli kişilere ait olan aşağı yukarı 2 dönüm büyüklükteki bahçelerin altında kalmış, bu nedenle az da olsa tahrip olmaktan kurtulmuştur.

    h. weber’in smintheion’u tekrar anımsatmasından sonra, 1971-73 yılları arasında çanakkale arkeoloji müzesi tarafından tapınak ve çevresinde sondaj içerikli araştırmalar yapılmıştır. ancak daha sonra tapınak 1980 yılına dek yine kaderine terkedilmiştir. bu satırların yazarının başkanlığında 1980 yılında üçüncü kez başlatılan bilimsel kazı ve onarım çalışmaları bugüne kadar devam ettirilmektedir. yeni araştırmalar sırasında kamulaştırmaya özen gösterilmiştir.
  • dolunay zamanı uzak durulması gereken yapı..
  • yapıda devam eden restorasyon çalışmalarında ciddi yanlışlar yapıldığı medyada yer bulmuştur. adamlar 2000 küsür yıllık tapınağın üzerine kamyon çıkarmışlar, üstelik yüzsüz yüzsüz de ''ya ne yapacaktık'' diyorlar. medyada yer almasında etkili olan bu kamyon meselesi dışında ise yalan yanlış yapılan bütünleme çalışmaları ve çimento kullanımı durumun ne kadar içler acısı bir noktada olduğunu gösteriyor maalesef. işin başındaki adam da bu camiada unutulmasın efendim, unutulmasın ki bu profesör müsveddelerine * bir daha kazı falan emanet edilmesin.

    http://www.radikal.com.tr/…lonun_ustune_tir-1149139
  • efes pilsen'in katkılarıyla restore edilen tapınak. yani en azından 2009'da öyleydi.

    2009'da çektiğim ilgili fotoğraf
  • bizim andolu ailesii gidip sutunlarda alah yazis aramazsa bende bir sey bilmiyorum haci. iznik'teki ayasofya'da allah yazisi arayan insan gordum lan ben. ahaha. netekim guzel seyler orijini bozulmayacksa.
  • restorasyon sonrası malum görseldeki basamakları görünce öyle bir şok geçirdim ki kamyonu farkedememişim bile. ki restorasyon adı altında yapılan şeyin yanında, o kamyonun orada durması gerçekten de çok küçük bir ayrıntı, sinek gibi bir şey yani. ayrıca bu yapılan ne konservasyon ne de restorasyondur. konservasyon, taşınır olsun taşınmaz olsun, her türlü tarihi eserin mevcut haliyle korunmasıdır. yani sağlamlaştırılır, dayanıklılığı artırılır ve strüktürü desteklemeye yönelik ufak eklemeler yapılabilir ama bu da orijinal malzemeye en yakın ya da onunla eş malzemeyle yapılır, yapılmak zorundadır. burada yapılansa kaş yaparken göz çıkarmanın daniskası. merak ettiğimse, o kalıplar oraya çakılırken, o tuhaf eklentiler yapılırken bu işin uzmanları neredeydi. kazı ekibinden bir hoca da, kazı başkanı mıdır bilemiyorum da, bir açıklama yapmış.* bir de bir ören yerinde ilk kez çevre düzenlemesi yapmışlar da, çimlendirme yapmışlar da. sıçayım ziyaretçilere lan, ziyaretçilerin güvenliğiymiş. adamlar taşa takılıp düşmesin diye çevre düzenlemesi mi yapılır? çim ne lan? mesire alanı mı buralar?(bkz: #20185176)
    sıfırlayın anasını satayım, tarihi alanları da sıfırlayın! neyimize gerek bizim..
  • topkapı surlarına da dış cephe giydirmesi yapsınlar bari..

    bu ne be ..

    olmamış olan ,
    hem de hiç !
  • troya şehrindeki athena tapınağından sonra troas'ın en önemli ikinci kutsal alanıdır. önemi anadolu'daki bilinen apollon kültleri içerisinde fare simgesiyle karşımıza çıkan tek örnek olmasıdır. apollon smintheus çiftçileri farelerden koruyan bir tanrı olarak troas bölgesinde ortaya çıkar. kültün kökeni girit'e kadar gider. bu kültü m.ö. 2000'de girit'den anadolu'ya göç edenlerin getirdiğini antik kaynaklardan öğreniyoruz.
    mitolojik hikayesi şu şekilde;
    kıtlığın kol gezdiği tarihlerde girit halkının üçte birlik kısmı prens skamandros öncülüğünde bir koloni kurmak için ülkelerinden ayrılır. bu göçmenler phyrigia 'ya ulaştıklarında deniz kıyısına kamp kurarlar. hamaksitos seçeneklerinden olan bu yer, giritli zeus onuruna ida adını verdikleri dağın da fazla uzağında değildir. günlerden bir gün tanrı apollon ile görünmeden, gecenin kör bir karanlığında topraktan doğan düşmanları tarafından saldırıya uğrarlarsa, saldırının gerçekleştiği yere yerleşmeleri öğüdünde bulunur. gerçekten de aynı gece açlıktan kırılmak üzere olan yüzlerce tarla faresi çadırları için gereken yay askıları ve deriden yapılan kalkan askıları olmak üzere giritlilerin yenilebilecek ne kadar savaş aleti dahil olmak üzere talan ederler. kehanetin gerçekleştiğini anlayan skamandros burada yolculuğuna son verir ve apollon onuruna bir tapınak inşa eder.

    kaynak
    kaynak
    (bkz: fareli tapınak)
hesabın var mı? giriş yap