*

  • 5 gündür, kızışarak, şiddetlenerek sürmeye devam eden direniştir. ilk başta, barışçıl çözümler isteyen güzel insanların adımlarıyla başlayan; ama artık provokatörlerin ve polislerin anlamsız hırçınlıklarıyla çığrından çıkmış olaylara dönüşmüştür. olaylar boyut değiştirmiş, insanlar gaza gelerek birbirini ötekileştirmeye başlamış, ne için savaştıklarını unutur hale gelmişlerdir.

    direnişin başladığı ilk gün*, şehir dışına yola çıktığım ve 3 gün boyunca şehir dışında olduğum için o güzel insanların arasına katılamadım. içim içimi yedi yol boyunca, o 3 gün boyunca ve döndüğümde ne pahasına olursa olsun direnişe bedenen katılmaya karar verdim. fakat; gerek kalp rahatsızlığı bulunan annemin üzüntü ve korkuyla sarf ettiği "gidersen hakkımı helal etmem. 50 tane çocuğum yok benim, olaylar çığrından çıktı. yalvarırım gitme kızım!" sözleri ve akıttığı göz yaşları, gerek olayları çığrından çıkaran, orayı burayı savaş yerine döndürmek için fırsat kollayan provokatörler, gerek daha önce hiçbir eyleme katılmamış olmam ve bu sebepten, karşılaşacağım orantısız güç karşısında ne yapacağını bilmemem, gerekse başıma bir hal* geldiği takdirde, aslında provokatör olmadığımı anlatmaya çalışsam da anlamayacağından emin olduğum direnişçi karşıtı olan polisler beni eyleme katılmamam yönünde durduruyor. oturduğum yerde içim içimi yiyor elbette, videoları izlerken, yazılanları okurken gözyaşlarıma hakim olamıyorum, evet; ama şu saatten sonra, ankara için konuşuyorum, meydana çıkmanın bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.

    direniş grubu arasında, sayısı ve yaptıkları azımsanmayacak provokatörler, gerçek direnişçilerin ortalıktan çekilmesiyle ortaya çıkacaktır. çünkü şu anda polis de hükümet de direniş karşıtı vatandaş da meydandaki herkese provokatör, vandalist gözüyle bakıyor. bunun önüne geçmenin tek yolu da artık ortalığı boşaltmak. çünkü şimdiye kadar halkın gücü tüm dünyaya gösterildi. evlere dönmek, kaçmak demek değil; ama üstümüze yapışması muhtemel "provokatör" yaftasını engellemenin yegane yolu bu bence. çünkü kimse, etrafa ve insanlara, direnişe, bu haklı eyleme zarar veren kişileri kolundan tutup evine tıkamaz.

    hepimizin canı acıyor, hepimiz korkuyoruz, kaybedilen her şey hepimizden gidiyor, biliyorum; ama bu saatten sonra yapılan hiçbir şeyin, olayları daha iyiye götüreceğini sanmıyorum. çok üzücü; ama durum ve gidişat bundan ibaret bana kalırsa. ağzında tülbent, elinde limonla başında kaskı, üstünde özel kıyafetleri, elinde kalkanı, copu, bombası, altında zırhlı aracı olan ve üstelik hükümetin sonsuz desteği ve yatırımıyla karşında duran güç daha da güçlenecektir ve kan gölü, her yeri saracaktır. direnişçiler yüzünden değil ama, tekrar ediyorum; provokatörler yüzünden.

    bugün benim arkadaşlarım, slogan atmadıkları ve yürüyüş yapmadıkları halde, sırf sokakta bulundukları için göz altına alınabiliyorsa, gecenin 3ünde, sığınmak için evime gelen ama telefonu yanında olmadığı için önceden haber veremeyen arkadaşıma, kim olduğunu bilemediğim için korkumdan kapıyı açamıyorsam sebebi yine provokatörlerdir. onlar kışkırttı polisi de bu kadar. polisler içinde de olanları hazmedemeyen, istifasını veren, vatandaşa yardım edeni var. aynı şekilde akp destekçileri içinde de bu vahşeti kabul etmeyenler var. armutla elmayı birbirine karıştırmamalı...

    bilgisayar başında böyle atıp tutmanın kolay olduğunu düşünenleriniz olabilir. şu anda ulaşabileceğim en geniş kitle burada, üzgünüm. direnişi destekliyorum hala; ama bu haliyle değil. bunu bu hale getirenleri ortalıkta piç gibi bırakmak için artık eve dönmek gerektiğini savunuyorum sadece. bu bir geri adım atmak, yenilgi, vs değil. bu bir seçim. "vandalist", "provokatör" olarak anılmamak için yapılmış bir seçim. gerekirse vazgeçiş. ama unutmamak gerekir ki; her seçiş bir vazgeçiştir. körü körüne, eylemin açık ya da eksik taraflarını göre göre devam etmek de bir seçiştir. ama şanlı anılmaktan da vazgeçiştir aynı zamanda.

    öte yandan içim hala, ne olacaksa olsun, bitmesin de diyor; ama haksız yere yanan canları düşününce... bilemiyorum.

    son olarak şu sözlerle yazımı bitiriyorum:

    biz "direniş" dedik; onlar*** "savaş" anladı.
hesabın var mı? giriş yap