*

  • kadın ve erkek kadar net farklılıklardır.
  • kişiye, karşısındaki kişiyle aynı dili konuşmuyormuş hissini uyandıran farklılıklardır.
  • seyr-ü sefer hâlinde olan, içi tıklım tıklım dolu bir dolmuşta ayakta bulunduğum sırada, şöförün birden ani freniyle hallaç pamuğu gibi savrulduk. her zaman olduğu gibi yine o zaman da sımsıkı tutunmayı ihmal etmediğimden, ben pek savrulmadım ve reflekslerim de kötü sayılmaz, önde düşmekte olan bir kadının (orta yaşlı) kolundan tutuverdim. o ân, "yahu tutsam mı acaba?" deme lüksünüz yok maalesef. "abla, şimdi seni tutucam ama, yanlış anlaşılmaya mahal vermek istemiyorum. o yüzden bak, baştan söylüyorum, sonra vay efendim, niye tuttun da, vay efendim sen kim oluyorsun da, muhabbetlerine girmeyelim." abla o ân, onun kolunu sert tuttuğumdan ötürü yüzünü hafif ekşitti ve bana "kolumu kullanılamaz hâle getirdin" bakışı attı. sonrasında insan bi teşekkür beklemiyor değil.
    neticede, tutmasaydım, ya birinin kucağına oturacak, ya da birinin üstüne çıkacaktı.

    sonra, bu abla hiçbir şey olmamış gibi çantasını tekrardan koluna takıp bana sırtını dönüverdi. etraftakiler de bu müdahalemden sonra "fordçu" muamelesine benzer bakışlar attı. o günden sonra bir daha kimseyi tutmadım. hattâ bi keresinde tramvaydayken, üzerime hanım bir akranım oturuverdi. amacı, çaprazımdan kalkıp dışarıya doğru çıkmaktı. mürüvvetini göremedi. o kadar soğumuşum ki işte tutup da kaldırmadım hanım kızı.
    niye kaldırayım abi?
    fordçu yaftası yiyen biz oluyoruz.
    hanım kızla birkaç durak o şekilde seyahat ettikten sonra kendiliğinden kalkıp gitti.
    desem de inanmayın tabii; ama şu gerçek ki ona yardım etmedim ve ben sırf barzoluk olsun diye değil, bir refleksin ürünü olarak "yanlış anlaşılır mıyım" diyerek hiçbir yerine ellerimi temas ettirmedim. yine de orada bulunan çoğu kişinin "mıknatıslı fordçu lan bu" yaftalamasından kurtulamadım.

    insanın, karşısındaki kişinin beynini ele alabilmesi için hayatından feragat etmeyeceği şeyler yoktur. ele almak derken, düşüncelerini okumak vs. gibi şeylerden bahsediyorum. bunun ne kadar inanılmaz olacağı tartışılamaz, keza: kadınlar ne ister

    insanı bu düşüncelere garkeden toplum mudur, yoksa toplumu oluşturan bireylerin ahlâk yapıları mıdır bilinmez. sisteme yine bir küfürler edilebilir aslında. oysa insan, yaşadığı topluma güvenmedikçe asla birey olamaz.
  • ''ne kadar insan varsa, o kadar düşünce vardır.'' (bkz: terentius)
  • genel olarak beyin, beyin yapısı ve sinirler düşünceden sorumludur, yani dünyada ki insanların hepsi şuanda tamamen farklıdır ve farklı düşünce ve haller içerisindelerdir, kimisi eğleniyor kimisi uyuyor kimisi sessiz sessiz ağlıyor şu anda, ve bu zorunludur.
hesabın var mı? giriş yap