• (bkz: takim tutmak)
    (ara: cemaat*)
  • insanin yalniz kalmaktan, tanriyi icad edecek kadar korkan bir varlik oldugu düsünüldügünde, ait olma güdüsünün de insanin dogasindan gelen normal bir olgu oldugu anlasilir. ubermensch olunmadigi takdirde bu hissiyatin varligi normal karsilanmalidir.
    tabi ki toplumda her zaman yanliz olmayi tercih eden, sosyal düzeyde iliskilerden hazzetmeyen* insanlar vardir, ama bunun tek dogru, yalnizlik korkusunun da ebedi yanlis oldugunu iddia etmek saçmadir, vesvesedir.
  • insanın kendisi gibi olanlarla kaynaşma isteminden oluşan ihtiyaç insanı gelişime, yalnızlık hissinden kurtulma isteminden oluşan ihtiyaç insanı değişime sevkeder.
  • degisik ülke ve sehirlerde yasama sonucu olusan, hep baska biryerleri ve insanlari özleme sendromu...
  • "give me one reason to stay here" diye aranir durur bu ihtiyaci hissedenler.
  • ailede başlar, vatanda biterdi bir eğitim anlayışına göre. paraya ya da sevgiye acıkınca aileye sıkışıyor şimdi herkes ama vatan sadece bir gazete...
    (bkz: bir gazetenin satisindaki etkenler)
  • kırmızı kitapta engin geçtanın bir güzel işlediği konudur.
  • ilkokul yıllarından itibaren ilkyardım kolu, yangın söndürme kolu vb. ile başlayan devamında çeşitli klüpler derneklerle devam eden eğitim içerisinde insanların kendilerinde bir topluluk, bir cemaate bağlı olma mecburiyeti hissetmesidir.

    dozajı her insana göre değişmekle birlikte toplumun büyük bir kesiminde yaşam biçimi olmuştur. örneklemek gerekirse, sözlüğe yeni üye olmuş bir çaylağın "yazarlığımı onaylayın" çığlıkları bu duygunun göstergesidir. kısa süre öncesine kadar gıpta ile bakılan bir oluşumun içerisine çaylak sıfatıyla dahi katılmış olmak kişiye asla yetmeyecektir. amaç toplum içerisinde "ben sözlüğe üyeyim, ahada nick namem( ne demekse ) buyrun okuyun yazılarımı" diyebilmek ve bununla gurur duyabilmektir. üye olabildikten sonra ise eleştirel yaklaşımın başgöstermesi muhtemeldir. "sözlükte şu yanlış , bu yanlış"vb... bunun adı ise tatminsizlik ve sahiplenmedir. öyleki kişi yeni üye olduğu kurumu eleştirerek aslında kurumunu ne kadar sevdiğini ve hataların biran önce düzelilmesi gerektiğini vurgulamak ister.

    aidiyet ile ilgili başka bir örnek: yakın tarihte oğuz aral'ın ölümünden sonra ortaya çıkan bazı söyleşilerde bu duygunun ünlü diye tabir edilen insanlardada olduğu ortaya çıkmıştır. bir söyleşide hasan kaçan'a

    - herhangi bir tarikata üyemisiniz? diye sorulmuş,
    - evet üyeyim. liderimizde oğuz aral'dır. bizler gırgır tarikatına üyeyiz. diye cevap alınmıştır.

    soruya cevap verişteki mağrur ve gururlu komutan edasındaki ses tonunu hesaba katarsak daha net anlaşılacaktır.
hesabın var mı? giriş yap