• tek başlarına büyükannelerinin evinde yaşamaya çalışan 3 kız kardeşin hikayesini anlatan 2011 yapımı bir film. if istanbul 2012'de de yer aldı.

    film biraz durağan olsa da iki kız kardeş gidilince filmde çok tanıdık gelen sahnelere rastlayabiliyoruz:

    --spoiler--

    kardeşlerin birbirine sen evlatlıksın deme meraklarını güzel yansıtmışlar. aynı şekilde kavga edince odaları kilitleme tribi de yaygın... violeta hiç pişmanlık duymadan geniş geniş nasıl gidebildi bu kısmı fazla sert olmuş derken sonunda onu da tatlıya bağladılar.

    --spoiler--
  • tr. kapıları ve camları açmak.
  • arjantinli yönetmen milagros mumenthaler ilk uzun metrajlı filminde, beraber yaşadıkları büyükannelerinin ölümünden sonra yalnız kalan üç kız kardeşin hayatını beyazperdeye taşıyor. mumenthaler bir hikâye anlatmakla ya da olayların nedenleriyle ilgilenmekten ziyade kız kardeşlerin ruh halini ortaya koymaya ve bir atmosfer yaratmaya çalışıyor. kızların neden yalnız kaldıkları, ailelerine ne olduğu ya da ileride ne olacağıyla ilgilenmiyor; kızların yalnızlıkla ve yaşadıkları kayıpla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarına odaklanıyor.
  • milagros mumenthaler'in yönettiği filmdir.
  • başarılı bulmadığım filmdir. yönetmen kızımız bu ilk filminde üç kız kardeşin birbirleriyle sorunlu ilişkilerini irdelemeye çalışıyor. ebeveynleri olmadan, büyükannelerinin evinde hayatlarını idame etmeye çalışan bu üç kardeş birbirlerinden pek hoşlanmamaktadırlar. konumuz budur. film boyunca bu üç kardeşin birbirleriyle kavga etmelerine, barışmalarına, erkeklerle ilişkilerine ve birbirlerinden sakladıkları sırlara odaklanılıyor. ama elde sadece 3 karakter (+ara ara öyküye giren diğer karakterler) olsa da yönetmen kızımız bu kızların motivasyonlarını zaman zaman es geçmeyi başarıyor. kızların yaptıkları şeyler için "neden?" sorusunu sorunca tatmin edici bir cevap almak mümkün olmuyor bazen. öte yandan mevsimlerden yaz. dolayısıyla havalar sıcak olsa da karakterlerini ikide bir soyması, yarı çıplak/üstsüz görüntülemesi de kafama takılmadı desem yalan olur. gereksiz çıplak sekansları görünce "neden?" sorusuna cevap bulamadım. criticker'da tek türkçe yorumda denildiği gibi, filmin yönetmeni erkek olsaydı bu çıplaklık yüzünden kazığa oturtulmaz mıydı? kadın yapınca normalleşiyor mu? yönetmenin çıplaklıkla ilgili düşüncelerini şu an merak ediyorum. neyse. ilgi çekici iki karakteri içinde barındıran, bu karakterlerin kavga dövüşle büyümelerine odaklanan film zaaflarına rağmen kendisini izlettiriyor. en azından yönetmen hanım kızımızın senaryoya daha fazla önem verdiği an daha iyi işler ortaya koyabileceğini kanıtlıyor bu film. kaçmış fırsatlardan bir tanesi.
  • bir büyüme ve olgunlaşma hikayesi diyebiliriz bu film için.

    film büyükannelerinin ölümünün ardından yapayalnız kalan 3 kız kardeşin bocalamaları, ergenlikten yetişkinliğe geçişteki sıkıntıları üzerine kurgulanmış. birbirine uzak ve çoğu zaman kin dolu bir kardeşlik modeli çiziyor film. iletişimsizlik tahammülsüzlük ve onları bir arada tutan büyükannelerinin ölümü ve kopuş. bunun yanında bir süre sonra kızkardeşlerden birinin ani ortadan kayboluşu ve bunun yarattığı huzursuzluk ve duygusal gelgitler...

    filmi bu zeminde ilerlerken karakter farklılığının tetiklediği eskiden yeniye geçiş arzusu da filmin vurgulu bir tonda anlattığı yönlerden biriydi. eskiyi, anıları, geçmişi muhafaza güdüsü; diğer yandan da yenileşme, geçmişi unutma, yeni bir kimlikle var olmanın sancıları ve filmi bu zeminde ilerletmek yönetmenin başarıyla gerçekleştirdiği önemli bir ayrıntıydı.

    film süresi boyunca tek bir mekan demesek de sınırlı mekanlarda geçiyor. ancak yönetmen o kadar başarılı bir yönetim sergiliyor ki bu yönü filmin lehine kullanmayı da başarıyor. zaman zaman durağan sahneler ve akışkanlığın azalması bu film açısından bir eleştiri noktası asla değil bunu belirtmeliyim. film karakter odaklı ve bunu da layığı ile de yerine getiriyor. kardeşler arası derin karakter farklılığı filmde oldukça vurgulu ama dozunda betimlenmiş. kız kardeşlerin başına buyrukluğu birbirine karşı olan zaman zaman kin ve nefrete evrilen davranışları gerçekçiliğinin yanında kendimizden parçalar bulduğumuz da bir anlatım diliyle sunulmuş.

    ben yönetmeni kutluyorum ilk filminde oldukça başarılı bir işe imza atmış ve locarno' da altın leopar ödülüyle de başarısı tescillenmiş. sinemasever arkadaşlara özellikle de karakter odaklı film sevenlere tavsiyemdir
hesabın var mı? giriş yap