• caz müziğinde bir anıt. yaşlı demeyelim ama olgun kadın sesiyle tıpkı (bkz: shirley horn) gibi uzun süre dinleyince sıkabilen ancak ara verince de kendini özlettiren, birçok yeni yetme vokalistin öykündüğü kişilik.
  • murat beser 'in
    "rkçılığa karşı caz; abbey lincoln" başlıklı makalesinden (yayın : cumhuriyet // 07.02.04)
    http://www.muratbeser.com/?p=45
    billie holiday’in yaşayan en iyi ardılı sıfatlı abbey, hiçbir zaman kraliçe tahtına oturmayı aklından geçirmedi. baldır bacak göstererek şöhret yapmayı planlayan genç kuşak sosyetik cazcı bayanlara bakarak, geri planda kalmayı ve hakiki caz dinleyicilerinin kraliçesi olmayı yeğledi. abbey, 73 yaşına rağmen, halen holiday’in dozu iyi ayarlanmış, yürek dağlamaya odaklanmış sesine sadık. “it’s me”, bir şarkıcıyı büyük yapan ne varsa, tamamı bu cazibe ile yüklü. minimum tümce ile doğaya açılan pencereyi aralamayı beceren abbey’nin şarkıları ve gospelleri, düne olduğu kadar bugüne ait; her şeyden önce en güzeli de melankoli kokması.

    çok az şarkıcı, abbey kadar yol almıştır geçen yıllarla birlikte. 60’lı yıllardaki kocası davulcu max roach sayesinde, süslü yapma bebeklikten çıkarak, kişilikli biri haline gelen, siyah amerika’nın en güçlü ifadeye sahip seslerinden biri olan, aşk şarkıları yerine siyahların, yani halkının ezilmesine karşı koyuşu ve savaşı ile ilgili şarkılar söyleyen abbey, sesinin geniş ifade olanaklarını kullanarak, hem caz standartlarını hem de örgütsel şarkıları fevkalade söyleyebileceği kanıtladı. 60’lı yıllarda yorumladığı roach çalışması ‘freedom now suite’, ırk ayrımcılığına karşı açılan bir bayrak oldu. yaşam hikayesi ile, apolitik müzisyenlere ders olmayı hak etti.

    11 çocuklu bir ailede yetişti; gerçek adı anna marie wooldridge. hiçbirini kendinin bulmadığı, üç takma isim, belli dönemlerini temsil ediyordu. aminata moseka, ona afrika’da gine başbakanı tarafından verilmiş. gaby, los angelas’daki fransız revüsü moulin rouge’da iş bulduğunda ona takılan isimdi. ve son olarak abbey lincoln; bu menajerliğini yapan söz yazarı bir bayanın buluşu.

    abbey zamanında kendisini zengin edecek çok teklif aldı, ama hepsini reddetti. haysiyeti ve düşünceleri ile ayakta kalmayı, paraya, üne ve burjuva toplumunun sosyal statükosuna tercih etti. severek söylediği şarkılarıyla birlikte oyunculuk, pedagogluk ve yazarlık yaptı.

    artık kimseye bir şey ispatlamaya gereksinimi yok abbey’nin; her bir şarkısından dinginlik, engin yaşam tecrübesi ve bilgelik akıyor. bu yüzden yeni albümüne “it’s me” adını vermesi, bir balad gösterisi adına son derece uygun bir seçim. aynı uygunluktaki dörtlüsüyle birlikte, bir sürü telli ve nefeslilerce desteklenen şarkıların metinleri, içine bir roman kahramanı edayla girilmiş gibi okunuyor. sakin, gururlu ve kendinden emin abbey, standartları ustaca kendine uyarlıyor; dinleyenlerini yaşama dair hikayelerle baş başa bırakıyor.

    ayrıca:
    http://www.vervemusicgroup.com/…rtist.aspx?aid=2854
    http://www.emarcy.com/artists.asp?artist_id=24
    http://www.mp3.com/…ln/artists/36269/biography.html
    http://www.bartleby.com/61/77/l0177775.html
    http://www.npr.org/…zzprofiles/archive/lincoln.html
  • afro-blue yorumu çok güzeldir.
  • baş ucu cazcılarımdandır.dinlemesem eksikliğini feci hissetiğim cazcılarımdan.afro blue,the world is falling down, bird alone ve tabi throw it away favorilerimdendir.sesi kalbimi çizer geçer...
  • the windmills of your mind yorumunu, şarkıdaki enstrümanların şiir gibi akışını çok severim. tabi throw it away ayrı bi güzellik. dönem dönem durduk yere aklıma şarkılarını dinleyesim geliyor. tıpkı bugün olduğu gibi.

    https://www.youtube.com/watch?v=qspwqcwqxw8
hesabın var mı? giriş yap