• izlediğim en kaliteli aşk filmi diyebilirim, keşke böyle bir kutsal aşk yaşasam dediğim film. filmde genç saf duyguları ile aşık olan genç ile her türlü hayatı yaşamış yetişkin bir kadının hikayesi var. ama genç adam öyle bir aşık ki her türlü hayatı yaşamış olan kadın diz çökmek zorunda kalıyor. filmin son sahnesinde kadının dürbünden bakarak kendini görmesi ve genç adamın onu kabul etmesi hoş ve derin bir duygu taşıyordu. filmin enteresan bir karesi de, genç adamın kadını unutmak için parmağına makası bastırması ve kulaklarına buz parçasını bastırması ama parmağından akan kanı ve buz parçasını emerek zevk alması.
  • 20 yaşındaki tomek'in*, kendisinden yaşça büyük(15 yaş) kadına* olan saplantılı aşkını konu ediyor.

    --- spoiler ---

    kadın tarafından istemsiz bir şekilde kadının bacağına dokunduğu için suçluluk psikolojisine bürünüp-kadına aşırı derecede aşık olduğu için-, banyo da bileklerini kesiyor. vay be, ne aşk...

    --- spoiler ---
  • dar alanda kısa paslaşmanın güzel örneği.
    iki pencere, iki dünya.aşk, saplantı, çaresizlik,hatta öğrenilmiş çaresizlik, hayal kırıklığı bu kadar güzel işlenebilir sessizce, çarpa çarpa.
    tomek; beklentisizlik insan nefsini terbiye etmek için en iyi kırbaç olsa da, "ne istiyorsun benden? " diyen magda'ya hiç cevabını veren tomek acaba kendi hiçliğini mi yansıtmaktadır, yoksa henüz çamuru görmemiş kalbinin gerçek hissiyatı mıdır? arzunun dengelenmezse acı veren bir şey olduğu ve filmde bunun fiziksel acıyla resmedilişi çok başarılı.
    magda; otosansür uyguluyarak nesnel bir şekilde bakmaya çalışacak olmam yorumlarken, magda'da kendimden bir şeyler bulabileceğimin veya herhangi bir insanın kendinden bir şeyler bulabileceğinin etten kemikten kanıtı :)
    yaşadığı acılar, aşklar ve hayal kırıklığıyla; aşkı basitleştirip, hiçliğe eviren bir kadın.tomek'le beraber; duygularını hatırlayıp, ölü toprağını üzerinden atması, belki de köprüden önce son çıkışta ona sunulan bir hayat öpücüğü olmalı.
    insanın bilinmeye olan merakını, zaafını görsel bir metaforla- tomek'in röntgeni- ifadesi muhteşem.
    magdanın film sonunda kendini röntgenle izlemesi, kendi hayatına ve arzularına uzaktan bakışı; dökülen sütle içindeki o saf temiz kadının tasviri başarılı.
    son olarak, magda'yı tomek'ten örtülü şekilde uzak tutmaya çalışan godmother, annelerin yalnız kalma korkusunu çocuklar üzerinden yansıtmasını anlatmış sanırım.
    herkesin kendinden bir şeyler bulabilebileceği hoş bir film.
    edit: imla
  • kieslowskinin dekalog serisinden 6. filmdir. film çözüm değil aksine bir çok soru bırakıyor.
    magda "benden ne istiyorsun?" diye sorduğunda tomek "hiç" cevabını verir. magda anlayamaz çünkü ilişkileri birer alışveriş olarak görür. tomek ise 19 yaşındaki saflığı ve masumluğuyla bu imajdan çok uzaktır.
    bize tomekin karşılıksız seven biri olduğunu düşündürten ne tam olarak? yani iki karakterin de öncelikle insan olduğu için beklentilerinin aynı olması ama birinin bunu net olarak ifade edebilmesi mi bizim ona tutumumuzu olumsuz yönde etkiliyor? çünkü tomek karşılıksız sevgi beklerken farkında olmadan bir beklenti içerisinde aksi halde neden uzaktan dikizleyerek bakmakla yetineceği bir "nesneye" gidip duygularından bahsetsin?
    aşık olduğunu sandığı kişi magda mı yoksa magda onun sıkıştığı dünyasında dışarıya açılan pencereden baktığı heyecan verici bir imge mi?
    film bunları açıklamıyor ve açıklama amacı da yok zaten bu yüzden güzel. tomekin dağıttığı sütlerin onun masumiyetiyle özdeşleşmesi ya da magdayla ilk kez yüzleştiğinde buz parçalarını alıp yüzüne bastırması, aşk olarak başlayan duygunun fiziksel acılara dönüşmesi ve detaylar filmi güzel kılıyor.
  • +insan neden ağlar?
    -bilmiyor musun?
    -sen hiç ağlamadın mı?
    +bir kez, uzun zaman önce
    -seni terk ettiklerinde mi?
    -insanlar ağlar... çok nedeni vardır, biri öldüğünde ya da yalnız kaldıklarında, bir şeylerin yükünü taşıyamadıkları zaman.
  • --- spoiler ---

    magda: neden beni gözetliyorsun?
    tomek: çünkü seni seviyorum.
    magda: peki ne istiyorsun?
    tomek: bilmiyorum.
    magda: beni öpmek mi istiyorsun?
    tomek: hayır.
    magda: belki de benimle sevişmek istiyorsun?
    tomek: hayır.
    magda: benimle bir yerlere mi gitmek istiyorsun? budapeşte'ye?
    tomek: hayır.
    magda: o halde ne istiyorsun?
    tomek: hiçbir şey.
    magda: hiçbir şey?
    tomek: evet.

    böyle bir konuşmanın ardından filmin en sonunda, kendinin izlendiği dürbünden kendi evine bakar magda. onu ağlarken gören tomek'in gözlerinden kendini görür. ve ekler: tomek o ağlarken, kendini yapayalnız hissederken, yaşamak ona artık ağır gelirken, ellerini omzuna koyar. bu gerçekte olmamıştır. tomek onu yalnızca uzun yıllar izlemiştir ama magda o an aslında yalnız olmadığını anlar. onu hep izleyen, onun için üzülen biri varmış. tomek'in istediği yalnızca buydu; onun yanında olmak.

    bununla beraber bir sahne daha var.
    youtube

    bu sahnede, hiç kimseyle aşk yaşamamış ama kendi başına bir aşk hükümdarlığı kurmuş tomek elbette sevgisini gösteremiyor eli ayağına dolaşıyor. çünkü o içinde saklayıp büyütmeyi biliyor yalnızca. sevdiği kadının ellerini bile tutamıyor. buna karşılık magda ilişki konusunda çok tecrübeli.
    bu sahnede ellerini kavrayamamış olan tomek'in aslında filmin en sonunda, en başından beri kadının ellerini sımsıkı tuttuğunu görüyoruz.

    youtube

    bununla birlikte, magda bir yemeği ağzına götürürken onun da ağzına bir lokma götürmesi. magda acı çekerken onun hissettiklerini anlamak ve birlikte aynı duyguları yaşayıp yanında olmak için elini makasla yaralaması ve sonra akan kanı emerek duygularını sahiplenmesi harika detaylardı.
    --- spoiler ---
  • isim konusunda kieslowski'ye katılmadığım film. bence adı "a short film about obsession" ya da "a short film about pre-ejaculation" olmalıydı.

    tabii kieslowski üstata dil uzatmak gibi olmasın ancak ben buradaki love kısmının nerede olduğunu tam olarak anlayamadım. şöyle ki;

    --- spoiler ---

    ilk olarak 19 yaşında olduğunu bildiğimiz tomek'in yaşadığı ve hissettiği şeyin aşk olduğunu gösteren pek bir şey yok. aşktan çok bir takıntı var, röntencilik kısmına hiç girmiyorum zaten. ben aşığım diye takıntılı olduğu kişinin evini röntgenlemek, sahte postalar göndermek, ona gelen postaları çalmak aşkın değil sorunlu bir kişiliğin göstergesi. zaten filmin climax noktasında da bunu görüyoruz.

    tomek'in yaşadığı şeyin aşk olmadığına dair ikinci gösterge, olgun kadınlardan hoşlanan genç erkekler sendromuna yakalanmış olması. tomek, hormonların vücuda hayasızca akın ettiği yaşta, arkadaş çevresi olmayan içine kapanık bir kişilik. daha önce herhangi bir cinsel birlikteliği olmamış, hatta kız arkadaşı da olmamış. birçok genç erkeğin hayali olan güzel, olgun, tecrübeli kadın hayali var. kaldı ki magda'nın seviştiği anları seyrettiğini de biliyoruz. buradan yola çıkarak magda'yı hayal ederek kendi kendine fanteziler kurduğunu ve bu fantezilerde çılgınlar gibi seviştiğini hayal ettiğini varsaymak da yanlış olmaz.

    diğer başrolümüz magda ise güzel, olgun, tecrübeli, özgüveni yüksek hatta belki de yüksek egolu biri. tomek'in kendisini 1 senedir gözetlediğini öğrendiğinde neredeyse hoşuna gittiğini bile söyleyebiliriz. genç bir erkek tarafından arzulanması, beğenilmesi hoşuna gidiyor.

    zaten tomek'le buluşmasından sonra evine davet ediyor. karşısında tecrübesiz bir genç erkek olduğunu biliyor ve oldukça cüretkâr davranıyor. burada zaten climax noktasına ulaşıyoruz. beklenen an geliyor ve karakterlerimiz çözmesi zor bir durumun içerisine düşüyor.

    dünya erken boşalma rekoruna zirveden hızlı bir giriş yapan tomek, olayın fantezilerindeki gibi gerçekleşmemesi sonrası intihar ediyor. bu da yukarıda söylediğim tomek'in aşık değil sorunlu bir kişilik olduğunun bir diğer büyük göstergesi. bu noktadan sonra karakterlerimiz mantıklarını hayır kurumuna bağışlayarak yollarına devam ediyorlar.

    yaşanan olaylarda sıfır suçu olan magda, intihar sonrası kendini buhranlardan buhranlara atarken tomek'in arkadaşının annesi de magda'ya karşı pasif agresif tavırlar sergiliyor. anadan oğula nesil bunlar; oğlu röntgenci, arkadaşı röntgenci, kadının kendisi de röntgenci ama bir haller bir tavırlar. neymiş efendim tomek, aşkından bileklerini kesmiş.

    birincisi, tomek aşık değil. cinsellikle dürbün vasıtasıyla tanışan ve sorunları olan bir arkadaşımız.
    ikincisi, magda özel hayatında yaşadığı duygusal boşluğu ki bunu da uzun süredir seni seviyorum sözünü duymadığını söylemesinden anlıyoruz, karşılaştığı tecrübesiz genç erkekle doldurmaya çalışan bir ablamız. ayrıca filmdeki en suçsuz karakter de kendisi.
    üçüncüsü, tomek'in acınmaya değil psikolojik tedaviye ihtiyacı var.

    edit: tomek'in sorunlu kişiliğinin bir diğer göstergesi de hırsız olması. magda'nın mektuplarını çaldığı yetmiyormuş gibi röntgenlemek için kullandığı dürbünü de çalıyor. film resmen psikolojik yardıma ihtiyacı olan bir adamın yardım çığlıklarını anlatıyor.

    --- spoiler ---

    sözün özü, film aslında aşkla değil ergenlikten yeni çıkmış bir adamın sorunlu kişiliği ve sorunlu ilişkisiyle alakalı.
  • - insanlar neden ağlar?
    + bir şeylerin yükünü taşıyamadıklarında.
hesabın var mı? giriş yap