123 entry daha
  • 1* dün yine hamdolsun reis bizi şaşırtmadı ve bir kur krizi daha yaşadık. dolar 14,14'ü gördü. rte'nin daha ilk "faizi düşürüp enflasyonu düşüreceeez" dediği anda dolar kuru önce 10 kuruş zıpladı, ardından olanlar oldu. tesadüf müdür bilemem, aynı akşam amerika'da fed eski başkanı ve hazine sekreteri janet yellen ile fed başkanı powell senatoda konuştu, "enflasyondaki geçicilik muhabbetini artık kullanmayı bırakabiliriz" diye açıklama yapıldı. bunun akabinde de kur ikinci tokadı yedi. 1 dakikalık kur grafiğinde kavga çıktı. babalarının malıymış gibi kamunun dolarını sattılar, piyasa inatla ve ısrarla aldı. ayrıntılarına gireceğim fakat artık olay şirazeden çıktı. 15 ekim 2021 tarihinde yazdığım, yanlış hatırlamıyorsam debe'ye de giren erdoğan'ın düşük faiz sevdası/@dragonlady entarimi nasıl bitirdiğime dikkatinizi çekmek isterim:

    --- spoiler ---

    12* ben 8 eylül tarihine kadar dolardaki yükselişin fed kaynaklı olacağını tahmin ederek 1 eylül'de "köprüden önce son çıkış" diye bir tivit atmıştım. görüşümün halen arkasındayım fakat bu sefer yurtdışından çok daha kuvvetli bir yerel etkinin geldiğini düşünüyorum. bu da, özellikle faizlerin düşürülmesinin devam etmesiyle ve son 3 ppk üyesinin görevden alınmasıyla sarmalın daha da derinleşeceği yönünde. bu bir sarmal ve şu anda da içerisindeyiz. sarmalda faktörler birbirlerini besleyerek daha kötü duruma devamlı sebebiyet verir ve kuvveti giderek artar. o yüzden bana göre bu hatalı kararlar silsilesi devam ederek doların ateşine taze odun atılmış olacak. ağustos 2018 gibi şok olacağını halen düşünmüyorum çünkü o kadar yabancı da memlekette kalmadı fakat damat dönemine benzer bir süreç içerisinde olacağız. 1 ayda kurun 1 tl artması bu kapsamda tesadüf değil. daha buna tapering'i ve abd faizlerinin artışını ekleyin. bunlar tam olarak fiyatlanmadı. gidişat iyi değil.

    --- spoiler ---

    2* şok konusunda yanıldığım bariz. zira ağustos 2018'de yaşadığımız brunson krizindeki şoktan çok daha büyük bir şoku geçtiğimiz hafta yaşadık ve bu, literatürde artık "kara salı" adını aldı. ve işin boktan tarafı şu ki, kur yükseldikçe yüzdelik dilime denk gelen tutarlar artıyor. eskiden %1 denilen hadise 3-5 kuruş iken, şimdi %1 demek 13 kuruş demek oluyor. halbuki türkiye'de piyasanın normali, bana kalırsa kurun 5-6-7 civarlarındaki hali. hatta belki daha da düşük olması gerekir fakat özellikle 2018 yılından itibaren tüik'in verilerinde bir sapma olduğunu ve bunun ücretli kesime yansıyamadığını, dolayısıyla aradaki farkın "fakirleşme" olarak bireylere döndüğünü düşünüyorum. ölçümler de artık yapıldığı için geçmiş olsun, geriye dönüş yok. vatandaş fakirliğiyle kaldı.

    3* dünkü mini kur şokuna gelince, reis trt'ye çıktı ve arkasında hiçbir destek olmayan, hiçbir geçerliliği olmayan, ülkeyi göz göre göre krize sokan ve işleri daha da beter hale getirecek olan teorisini yineledi. elinde hiçbir şey kalmayınca, yapabilecek hiçbir şey olmayınca, mecbur yeni nesil "devalüasyon"a geçildi. devalüasyon aslında teknik bir tabir ve serbest dalgalı kur rejimlerinde devalüasyon diye bir şey yok. çünkü dolar'ı piyasada alıcı ile satıcı belirliyor. ancak, 2001 öncesinde sabit kur varken, dönemin hükümetleri işin içinden çıkamayınca mecburen devalüasyon kararı alıp kuru bir gecede %20-30-50 düşürüyorlardı. böylece açık veren ekonomi fazlaya geçiyordu ve bu bir süre sürdürülebilir hale geliyordu. piyasa normalleşince tekrar açık veriliyor ve yine çıkmaza giriliyor, yeni bir devalüasyon kararı alınıyordu. her bir devalüasyon kararının ardından ilgili hükümet tarihe karışıyordu. özetle devalüasyonlar hükümetleri tarihe gömüyordu.

    4* bu sefer işin yapısı farklı. çünkü sanki sabit kur rejimindeymiş gibi bir "devalüasyon" deneniyor. buna devalüasyon da diyemiyoruz ancak kur bırakılmış halde. "gittiği yere kadar gitsin, bir noktada dengelensin, ardından işler yoluna girsin" bekleyişi hakim. bu bir bekleyiş. bir teori ya da model değil. elde hiçbir şey kalmayınca, rezervler bir adamın siyasi bekası için eritilince, iş çıkmaz sokağa girince uydurulan dandik bir söylem. iş bilmemenin, kötü yönetimin neticesi. dünkü trt yayınında "6 sıfırı ben attım, başbakan olarak ben talimat verdim" dediyse de, bugün o bir sıfır geri gelmiş halde. ikinci sıfır da çok uzaklarda görünmüyor. çünkü hiperenflasyon yolunun taşları teker teker döşeniyor.

    5* bütün bunlar olurken dün de powell ve yellen'ın açıklamalarıyla ortalık karıştı. bundan hep burada aylardır bahsediyorum. dolar'ı amerika bazında incelemezsek eksik kalırız. o yüzden sevsek de sevmesek de amerika'da işlerin nasıl gittiğine bakmak gerekiyor. bu noktada öne çıkan iki olay var. bunlardan biri tapering, öbürü ise abd doları faizinin yükseltilmesi. fed buna yönelik yol haritasını aylar öncesinden ayarladı ve piyasaya en ufak bir şok gelmemesi için elinden gelen her şeyi yaptı. bizde ise iş tam tersi, kavcıoğlu ve rte sanki piyasayı daha fazla ne kadar bozabilirim diye uğraşıyor, ayrı konu.

    6* tapering denen hadise amerikan devlet tahvili alımlarının azaltılması. bunun hızı aylık 15 milyar dolar azalma şeklinde. faize yönelik bir sinyal yoktu, ancak bloomberg terminalinde bu beklenti temmuz ayında %100 olarak şekillenmişti. işte dünkü powell ve yellen açıklamalarından sonra, artık enflasyonun geçici olmadığının beyan edilmesi, fed'in daha hızlı sıkılaşmaya gideceği yönündeki beklentiyi arttırdı. muhtemelen, yukarıda belirttiğim 15'lik azaltım, 20 ya da 30'a çıkacak ve hemen ardından faiz yükseltmeleri gelecek. bu senaryoda hedeflenen enflasyon da 2'den 3'e çıkarılabilir. fed aylık 120 milyar dolarlık tahvil alımı yapıyordu. ve tüm dünyada olması gereken enflasyon, %2 civarıdır.

    7* bu şu demek. belki "ya dragon bırak bu tahvil mahvil bize ne bu kadar makro şeyler" deseniz de ve gerçekten bunlar doğrudan hayatımıza etkisi olmayan hadiseler olsa da, doların piyasada azalacağı, dolayısıyla talebinin artmasıyla değerinin globalde yükseleceği bir döneme topyekun girdiğimizi, bu sebepten dolaylı yoldan ister istemez hepimizin etkileneceğini ifade etmek isterim. en basitinden dün akşamki kur hareketinin bir kısmı bundandı mesela, diğer kısmı da yerel tabi. çünkü recep tayyip erdoğan'ın kendine has olan teorisi dünyada geçerli değil. bütün dünyada faizlerin arttırılması akabinde enflasyonun düşeceği biliniyor ve uygulanıyor. bu senaryoda da yurtiçindeki olaylar bitmemiş gibi üzerine bir de dünya piyasaları ekleniyor. zaten farkındaysanız bir sürü ülkenin merkez bankası, rusya, meksika, çekya vb. faizlerini arttırıyorlar. çünkü küresel dolar tsunamisi geliyor.

    8* üzülerek söylüyorum ki türkiye'nin durumu çok vahim. aslında bir nevi kurun serbest piyasada dalgalı olması, şoklar esnasında bir amortisör görevi görerek hasarın etkisini azaltıyor. volatilite herkesi vuruyor ayrı konu ancak dalgalı kur ile hiç değilse işin kuvveti azalıyor. tabi bu da devede kulak. zira darbeyi yediğin zaman ve işin özellikle türkiye gibi bir ülkede tarihsel bir geçmişi olduğu zaman, "yapışkanlık" yahut "atalet" denen kavramlar tekrar meydana çıkıyor. toplumun hafızası bu konuda çok derin, kaygılı ve kendini koruma iç güdülü.

    9* şunu söyleyerek bitireceğim. ortada bir ekonomik model yok. ortada batırılmış bir ekonomi var ve çaresizlikten politikasızlık içerisinde türkiye gün geçtikçe batıyor. bunun tek nedeni var, rte'nin kötü yönetimi. yarın bir gün düzgün bir ekonomi yönetimi iş başında olduğunda, beklentiler bir anda olumluya dönecek ve her şey sakinleşecek. bundan emin olabilirsiniz. ancak sıkıntı şu anda, rte'nin piyasa ile bilek güreşine girmiş olması. rte bu sefer ekonomik tabanı olmayan görüşlerinde ısrarcı. ben gezi olaylarında yediğim biber gazından erdoğan'ın ne kadar inatçı bir insan olduğunu biliyorum. o yüzden geçtiğimiz günkü ali babacan'ın teke tek yayınında gezi olayları için, "tüm bakanlar toplanıp rte'yi ikna edemedik" demesinin bugünkü ekonomi politikalarıyla olan ilişkisini kurabiliyorum ve kendi içerisinde tutarlı da geliyor. ve kişinin yaşı arttıkça bu gibi huylarının sivrilerek kuvvetlendiğini de düşünüyorum. işin içine bir de sağlık problemlerini eklersek...

    10* rte'nin bu cari fazla vereceğiz söylemi satın alınmıyor, alınmayacak. tamamen butlanla batıl bir finansal oyunlar manevrası. bunu bir milli mücadeleye çevirmek mümkün olabilir mi? evet olabilir ancak izlenmesi gereken yol bu değil. öncelikle zamanlaması müthiş hatalı. ayrıca böyle bir deney yapılacaksa bunun önce yol haritasının açıklanması lazım. ülkenin inşaat sektörünü feda etmesi, kamu ihale kanunu üzerinden yandaşlara ihaleleri kesmesi ve özellikle tüm projelerini ve ödemelerini durdurarak harcamalarını kısması lazım. daha dün rte "şu güzel binalara bakın" dediğinde, betona, inşaata olan aşkını tekraren ilan etti. yani zihniyetin değişmediği belli. nitekim beton lobisi eski başbakan ahmet davutoğlu'nu bile yıkmamış mıydı? rte bu kapsamda getirilecek şeffaflık paketini "böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız" şeklinde bu paketi eleştirmemiş miydi?

    11* velhasıl, bundan 1-2 ay önce yazdıklarımda "seneye dolarda 12-13'leri bile görmek mümkün olur" ifadelerini kullanmışken, dün gece 14,14'ü gördük. daha şu günden, 2022'de dolar kuru %50 değer kaybetse, ki aşırı mümkün, kurun 21'li seviyelere geleceğini görmek zor değil. cari fazla bu işin önünü tek başına alabilecek bir kalem değil. dövize talep devam edecek, şirketler döviz borçlarını ödemeye devam edecek ve tüm dünyada dolar azalacak. o yüzden öyle 2 cari fazla vereyim ekonomi düzelsin falan, boş işler. kemal derviş'in dediği gibi "ekonomi hamasetle olmaz".

    daha önce einstein'dan alıntılamıştım, tekrar ediyorum:

    - bir sorunu yaratan, o sorunu çözemez.

    - aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir.

    geçmiş olsun.

    *

    (bkz: recep tayyip erdoğan/@dragonlady)

    (bkz: 17 kasım 2021 dolar kuru/@dragonlady)

    (bkz: rekabetçi kur/@dragonlady)

    (bkz: dolar bizim paramız ama sizin probleminiz/@dragonlady)
119 entry daha
hesabın var mı? giriş yap