• sanayi-i nefise'yi 1987'de bitirdi. evkafta küçük kbir görevle meslek yaşamına başladı. galatasaray sultanisi'nde resim öğretmenliği yaptığı dönemde, okulun müdürü olan tevfik fikret'in takdirini kazandı. şevket dağ öğrencilerine doğadan resim çalışma alışkanlığını kazandırmakta etkili oldu. galatasaray'dan sonra, istanbul öğretmen okulu'nda bu görevini sürdürdü. okulda bir "resimhane" kurdu. özel yaşamında da satanıda olduğu gibi titiz ve ölçülüydü. malik aksel, onu şöyle anlatır: "kendisini yakından görenler, onun iri, kalın vücuduna rağmen, hasas, duygulu bir ruhu, neşeli ve nükteli bir dili olduğunu hiç unutmazlar. kılık kıyafetine büyük bir itina gösterir. yazkış beyaz kolalı yaka kullanır. ipek boyunbağlarının üstüne, altın üzerine elmas ile süslenmiş küçük bir palet iğne takar. üzerinde ufak bir boya, bir yağ lekesel bulunmaz ve buna tahammül edemezdi. iyi giyinenleri olduğu gibi, iyi konuşulanları, derli toplu kimseleri severdi". kuyucu murat paşa türbesi yakınında, bir muhallebici dükkaında sergi açma ve ramazan'da halka resim göstermesi, yıllarca cami içlerinde yorulmadan resim çalışması, buna karşı çıkan bağnaz kişilere direnmesi, onun sanata duyduğu sevgi ve saygının bir ifadesidir. yapı içlerine ve sokak aralarına sehpa kurup resim yapmanın geleneklere aykırı sayıldığı bir dönemde, doğa karşısında resim çalışmak gerektiğini savunmuş ve bunu öğrencilerine benimsetmekte çaba göstermişti. çok sevdiği ayasofya içinde resim çalışması, ancak özel bir izinle mümkün olabilmişti. güzel sanatlar birliği'nin kurulmasınnda görev aldı. meselğini sevdi ve sevdirmeye çalıştı. öldüğünde siirt milletvekiliydi. sivil ressamlar kuşağının ilk üyelirinden biridir. resim sanatımızda iç mekan (enteryör) ressamı olarak, özellikle ayasofya'dan çalıştığı resimleriyle tanınır. şevket dağ, ayasofya'ya tarihsel bir yapı olmaktan çok mimarıi bir bütünlük açısından yaklaşmış, yapıyı değişik yönleriyle resimlerine aktarmıştır. işığın, yapı içindeki yansımaları, loş ya da gölgeli bölümlerley yarattığı karşıtlık, şevket dağ'ın bu tür resimlerinde, bir mekan duygusunun somut verileri olarak görülür cami içlerinin loş ve sesesiz atmosferi, şevket dağ'ın resimlerinde gizemli bir görselliğe bürünmüş olarak çıkar karzemli bir görselliğe bürünmüş olarak çıkar karşımıza. resmin klasik tür sınıflandırması dışında, özel bir tema ressamı olarak, öncülük yapmıştır
  • 1876-1944 yılları arasında yaşayan ressam. 1897 yılında sanayi-i nefise mektebi’ni bitirir ve sonrasında pek çok kurumda resim öğretmenliği yapar.sivil ressamlar kuşağının ilk temsilcilerinden biridir. güzel sanatlar birliği’nin kuruluşunda da görev almış, 1944 yılında siirt milletvekili iken yaşamını yitirmiştir. şevket dağ, türk resim sanatında az ele alınan bir konu olan iç mekan resimleriyle öne çıkar. özel izin alarak çalıştığı ayasofya şevket dağ’ın en çok resimlediği yapılardan biridir. sanatçı, ayasofya’nın farklı bölümlerini, ışığın yapıya yansımalarını da hesaba katarak resimler ve bunlarda daha çok osmanlı bezeme sanatını tanıtmaya çalışır. ayasofya dışında rüstem paşa camii, süleymaniye camii de resimlerine konu olmuştur.
  • iç mekan ressamıdır
  • ayasofya tablosu 1 milyon 600 tl'ye satılan ressam.
    http://www.sabah.com.tr/…yon_700_bin_liraya_satildi
  • türkiye'nin en önemli iç mekan ressamlarından biridir. atatürk'ün de sanat ve estetik konusunda ne kadar zevkli olduğunun bir kanıtıdır. atatürk'ün, resimlerine olan ilgisi sayesinde milletvekilliği de yapmıştır.
  • hayli gürbüz bir yapıya sahip olması sebebiyle bence ressamdan çok tüccara benzeyen, iç mekan ressamı. kapalıçarşı betimlemeleri de çok güzeldir.
  • şimdiye kadar nasıl gözümden kaçmış olduğunu anlamadığım ressam. muhteşem eserleri var. özellikle ayasofya'yı resmettiği eserlerine bakakaldım.

    ayrıca kendisi hikmet onat ve ibrahim çallı ile birlikte türk ressamlar cemiyetinin kurucularından birisi ve sanayi nefise mektebini de birincilikle bitirmiş.
  • bir cami ressamı: şevket dağ

    türk resminde iç mekân türünde yapıt veren ilk ressamdır şevket dağ. camilerin iç mekânlarını resmeden dağ aynı zamanda iyi bir öğretmen ve devlet adamıdır. yurt içi ve yurt dışında övgüyle karşılanan, ödüller alan dağ’ın 58 eserinden oluşan sergisi izmir folkart galeri’de açılıyor.

    türk resim sanatının özellikle cami iç mekânlarını tema olarak seçen çalışmalarıyla tanınan ve asker kökenli olmayan önemli ressamlarından birims şevket dağ. ilköğrenimini hacı ferhat okulu’nda yaptıktan sonra darü’l-muallimde (istanbul öğretmen okulu) ortaöğrenimini tamamlar. döneminin kuralları gereğince lise eğitimi görmeksizin girdiği sanayi-î nefise mektebi’nden (güzel sanatlar akademisi) 1897 yılında mezun olur. bir süre evkaf idaresi’nde çalışır. önce mahmudiye rüştiyesi’nde, daha sonra sırasıyla galata, nişantaşı, aksaray, feriköy, koca reşit paşa ve kadıköy numune okulları, vefa lisesi ve galatasaray lisesi ile darü’l-muallimde resim öğretmenliği yapar. kendisini galatasaray lisesi’ne resim öğretmeni olarak alan tevfik fikret için “beni ben yapan tevfik fikret olmuştur” demiştir.

    yurt dışı sergileri

    1909 yılında mehmed ruhi bey’in şehzadebaşı’ndaki evinde toplanan dönemin sanatçıları ile birlikte osmanlı ressamlar cemiyeti’ni kurar. cemiyetin kurucu üyesi olarak ilk genel sekreterliğini üstlenir ve uzun yıllar boyunca yönetim kurulunda bulunur. osmanlı ressamlar cemiyeti’nin 1919 yılında türk ressamlar cemiyeti, 1926 yılında türk sanayi-î nefise birliği ve 1929 yılında güzel sanatlar birliği isimlerini alması sırasında da cemiyet çalışmalarını sürdürür. osmanlı ressamlar cemiyeti’nin 1916 tarihinden itibaren gerçekleştirdiği galatasaray sergileri’ne düzenli olarak katılır. 1918 yılında osmanlı imparatorluğu’nun avrupa’da gerçekleştirdiği ilk resim sergisi olan viyana sergisi’nde “ayasofya narteksi” ve “rüstem paşa camii” isimli iki iç mekân konulu resmi sergilenir. daha sonra katıldığı uluslararası sergilerden münih ve atina’da birer altın madalya, paris ve sofya sergilerinde ise birer gümüş madalya kazanır. 1933 yılında paris’te salon des artistes français’de açılan bir sergide üç resmi sergilenir.

    malik aksel “bir cami ressamı” isimli makalesinde, şevket dağ’ı şöyle tarif eder: “memleketimizde resimle meşgul olup da ressam şevket dağ’ı tanımayan yoktur. kendisini yakından görenler onun iri, kalın vücuduna rağmen hassas, duygulu bir ruhu, neşeli, nükteli bir dili olduğunu hiç unutmazlar. kılık kıyafetine büyük itina gösterir. yaz kış beyaz kolalı yaka kullanır, ipek boyunbağlarının üstüne altın üzerine elmas ile süslenmiş küçük bir palet iğne takardı. üzerinde ufak bir boya, bir yağ lekesi bulunmaz, buna tahammül edemezdi. iyi giyinenleri olduğu gibi, iyi konuşanları, derli toplu kimseleri severdi. açık saçık sözleri arasında gizli bir içlilik, olgunluk göze çarpardı. kendisi de bunu hissettirdiğinden bazı talebelerine, ‘siz benim öyle kalıp kıyafetime bakmayın, beni öyle vurdumduymaz sanmayın. ben talimli askerin muzıka (bando) ile geçişine hiç bakamam, derhal gözümden yaş gelir’ derdi”.

    resim öğretmenliği

    şevket dağ’ın ressam olarak kazandığı şöhretin yanı sıra bir öğretmen olarak da büyük başarısı vardır. öğretmenlik yaptığı dönemde genel olarak basma resimlerden kopyalar yaptırılırken, o bu öğretim tarzını ortadan kaldırmış, öğrencilerine yepyeni bir metotla tabiattan resimler yaptırmaya başlamıştır. öğrencilerine dershane dışında vazifeler vermekte, yaptıkları resimleri büyük bir ilgi ile tashih etmektedir. istanbul öğretmen okulu resim atölyesi, okulun en görülecek köşesidir. atölye’nin duvarları büyük bir düzen içinde eski öğrencilerin resimleri ile süslüdür. atölye, öğrenci çalışmalarına yardımcı olması için alçıdan yapılmış yaprak, küçük objeler, dolaplara muntazam şekilde yerleştirilmiş kütahya çinileri, çanakkale testileri, japon fenerleri, işlemeli ibrikler, bakır dövme kaplar, biblolar ve karagöz figürleriyle doludur. bütün bunların en önemlisi ise her sene okuldan mezun olan öğrencilerin resimlerini bir araya toplayıp onlardan büyük birer albüm yaptırmasıdır. gelenek hâline getirdiği âdetlerinden biri sene sonu nasihatidir. fazla uzun konuşmaktan, uzun cümleler kurmaktan hoşlanmaz, açık bir ifade ile meramını anlatır.

    galatasaray lisesi’nde öğretmenlik yaptığı sırada öğrencisi olan fikret muallâ, onu şu sözleri ile anlatır. “pehlivan yapılı, zarif, iri gözlü ve pos bıyıklı idi. ilk dersimize girdiğinde; cebinden üç kurşunkalem ile bir çakı çıkarttı. kurşunkalemin nasıl açılacağını ilk ders olarak gösterdi. şevket bey her konunun alfabesinden başlayan bir eğitimciydi.”

    nasihat

    “çocuklar; hayatta insana en lazım olan şey paradır. sakın bunu hakir görmeyin. iyi insanın elinde para onun dostudur. onu en güzel emellerine kavuşturur. onu kazanmasını olduğu kadar tutmasını ve sarf etmesini de bilin, kazancınızın hepsini sarf etmeyin! insanın türlü hâli olur. başından sıkıntılı hâller geçer. namerde muhtaç kalır. düşenin dostu olmaz. size nasihatim olsun, her insanın behemehal (her durumda) iki mesleği olmalıdır. insanın başından bir şey geçerse, zarurette kalırsa, bu ikinci meslek onun imdadına yetişir. benim ikinci mesleğim saatçiliğimdir. istersem icabında bir saatçi dükkânı açar, kimseye müdanaa etmeden (muhtaç olmadan) çoluk çocuğumu geçindiririm.”

    devrimci kişilik

    şevket dağ, şehzadebaşı’nda bir muhallebici dükkânında resim sergisi açar, resim yapmanın hoş karşılanmadığı bir dönemde bağnaz kişilerin karşı çıkmalarına rağmen ısrarla cami iç mekânlarında çalışır, bu onun hem sanata duyduğu sevgi ve saygıyı hem de resim sanatının yaygınlaşması için yaptığı mücadeleyi göstermektedir. gerek resim öğretiminde yaptığı devrimci atılım, gerekse sosyal hayattaki bitmez tükenmez uğraşları muhtemelen atatürk’ün dikkatini çeker ve 1935 yılında konya, 1939 ve 1943 yıllarında ise siirt milletvekili olarak türkiye büyük millet meclisi’nde görev yapar.

    şevket dağ, enteriyör (iç mekân) türü resmi işleyen ilk türk sanatçısıdır. cumhuriyet sonrası empresyonist (izlenimci) bir tarza doğru değişim göstererek ibrahim çallı, hikmet onat, feyhaman duran, sami yetik gibi döneminin önemli ressamları arasında yer alır. istanbul limanı gibi manzaraları, osman hamdi bey gibi figür çalışmaları, çeşitli koleksiyonlarda yer alan portreleri olmasına karşın dini ve anıtsal yapıların iç mekânlarını resmeden bir sanatçı olarak tanınmaktadır. çok sayıda ayasofya temalı çalışmasının yanı sıra “rüstem paşa camii son cemaat yeri”, “topkapı sarayı bağdat köşkü”, “harem dairesi” gibi tabloları bu eğilimin en güzel örneklerindendir.

    23 mayıs 1944 günü köprü’den rumelihisar’daki yalısına gitmek için bindiği vapurda vefat eder. hayatını nükteli yaşayan dağ’ın vefatı da nükteli bir şekilde son bulur. vapurda geçirdiği kalp krizi sırasında biraz kendine geldiğinde başına toplananlardan biri sorar. “beyefendi nasılsınız? bu sözü işiten şevket dağ “bu nasıl soru, insan davul zurna ile ölmez, böyle ölür” der ve vapur iskeleye yanaşmadan ruhunu teslim eder.

    2015 yılından itibaren izmir’in sanat yaşamını zenginleştirmek için çalışan folkart galeri, bu kez izmir büyükşehir belediyesi’nin katkısıyla 58 tablodan oluşan şevket dağ sergisi açmaktadır. 24 ocak 2023 günü açılışı yapılacak olan sergi 21 nisan 2023 tarihine kadar sürecektir. çok sayıda koleksiyonerin katıldığı uzun dönemdir bir araya gelmeyen tabloları kapsayan bu serginin resim sanatına ilgi duyanlar tarafından mutlaka görülmesi gerekir. bu vesileyle serginin hazırlanmasında emeği geçenleri, sahibi oldukları resimleri kamuoyunun görmesine imkân tanıyanları canıyürekten kutlarım.

    https://www.milliyet.com.tr/…ag-6891321?sessionid=4
  • nisan sonuna kadar folkart gallery'nin 18. katındaki resim sergisini ziyaret edebileceğiniz ressam. kıymetli.

    görsel

    görsel

    daha çok cami iç mekanları ve istanbul manzaraları üzerinde tablolar yapan ve kimi tablolarına imzası olarak ''chevket'' yazan; görüntü itibariyle tonton mu tonton bir beyefendi.

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    ‘'dinin ruha ne kadar keskin nüfuzu varsa, şevket beyin tabloları da o nispetle bir kuvvete maliktir.

    ruhu okşayan nezih, latife kimliği ile şarkın hissiyatını renklerine böylesine aksettiren bir ressama daha malik değiliz. bütün asarında, cazibe-yi milliye mevcuttur.

    leonardo da vinci'nin, senelerce sevgilisinin bir hafif tebessümünü tersim ettiği gibi; şevket bey de asar-ı islamiyetin aşığı bir şairidir.''

    (halife abdülmecid efendi)

    1. görsel
    2. görsel sol alt köşeye ''chevket'' olarak imzasını atmış.
    3. görsel
    4. görsel
    5.görsel
    6. görsel
    7. görsel
    8. görsel
    9. görsel
    10. görsel
    11. görsel
    12. görsel
    13.görsel
    14.görsel
    15.görsel
    16. görsel
    17.görsel
  • şevket dağ atatürk'ün de çok sevdiği bir ressamdır. milli mücadele esnasında hem fransızların desteğini almak hem de dünya kamuoyuna mesaj vermek için pierre loti davet edilmek ister. fakat kendisi çok hastadır. claude farrere'yi önerir. üstad da seve seve kabul eder. atatürk kendisini anadolu'da ağırlar ve büyük ressamımızdır diyerek şevket dağ'ın tablosunu hediye eder. farrere bu hediyeden ve gördüklerinden çok etkilenir. bu ziyaret milli mücadele için büyük bir kazanca dönüşür.

    cemal kutay anlatır.

    şevket dağ tablolarını ankara'ya götürmüş ama satılmamış. büyük bir üzüntü içindedir. beklediği satış olmadığı gibi dönüş için parası da pek yoktur. atatürk sergiyi ziyarete geliyor. şevket dağ kapıda karşılar kendisini.

    atatürk kendisine hoş amedi eden dağ'ı üstad diye saygı gösterdikten sonra beraber salona girerler. paşa şevket dağ ile birlikte gezer sergiyi. her biri ayrı ayrı bir şaheser olan tabloların önünde biraz durur, ne zaman yapıldığını sorar, bilgi alır.

    mevlana ile alakalı, kubbe-i hadrayı gösteren bir tablo önünde durur ve sorar:

    -"üstad bunu ne zaman böylesine yarattınız?"

    şevket dağ:

    -"geçen sonbahar bir eylül akşamıydı atatürk."

    -"üstadım milli eğitim bakanı geldi mi?"

    -"geldi" dedi şevket dağ.

    -"ekonomi bakanı geldi mi?"

    -"geldi."

    -"milli savunma bakanı geldi mi?"

    -"geldi" dedi,

    -"başbakan geldi mi?" dedi.

    -"evet efendim başbakan da teşrif ettiler" dedi.

    -"üstadım... bu kadar "bakan" geldi de bir "gören" olmadı mı?" dedi ve hasan rıza'ya dönüp

    -"soyak... bu başyapıtları köşke götürelim de doya doya seyredelim" dedi.

    ve emin olun, tahsisat kalmadığı için o mütevazi devletin ayırdığı parada, iş bankası'ndaki hesabından, yani şahsi parasından ödeyerek o tabloları aldı ve gitti.

    bir solukta atatürk, cemal kutay
hesabın var mı? giriş yap