• (bkz: çatapat).
  • (bkz: çalım) (bkz: azamet) (bkz: görkem) (bkz: lüks)
  • gösterişli giyinip havalı davranmak gibi birşey olsa gerek yada uyumsuz bir giyim tarzı içinde söylenebilir
  • arapça kökenli olup türkceye yerleşmiş bir kelimedir. gösterişli, havalı gibi eşanlamlıları mevcuttur.
  • yaklaşık olarak bunun gibi bir şeye tekabül eder: http://www.flickr.com/photos/erenguncu/5153766037/
  • ing. shut the fuck
  • yüzyıllardır süren bir dünya problemdir.diğer insanları dış nesnelerle etkilemek için zaman ve enerji harcamaktır.

    günümüzde insanların kariyerden, ilişkisine, tükettiklerine kadar bu şatafat için çalıştığı söylenebilir.oysa kendimize sormamız gereken soru basittir.

    "ne istiyorum?"

    dürüstce verebileceğimiz, sade bir cevap sizi cok fazla zaman ve enerji harcamadan mutluluğa götürecektir.
  • (isim) ar. göze çarpacak şekildeki süs ve gösteriş, debdebe.

    fr. gimmickry
  • kökeni ne diye merak edip kitaplığımın üstad-ı azâmı ferit devellioğlu'na davrandım. ama ne göreyim, yok! o 1195 sayfalı kırmızı ciltli mütevazı osmanlıca-türkçe ansiklopedik lûgat'ta şatafat kelimesi yok! bunun üzerine hemen b planını yürürlüğe soktum ve devellioğlu'nu çektiğim için hafifçe yana düşen şemsettin sami'nin 1574 sayfalı, siyah ciltli, 1898 tarihli mütevazı kâmûs-ı türkî'sini raftan indirdim. şe şe şe, hah burda. ta'yı elbette "te" ile yazmış olamaz, kalın "t" hah işte buldum: şatafat. bakalım ne yazmış şemsettin bey:

    "s.* [arabî bir kelimeden galat gibi görünüyorsede aslı anlaşılamadı.]
    birini yüzine karşı medh itme, müdâhane, dalkavukluk, koltuk virme*: şatf, şatafat virmek."

    demek ki 1900'lerde şatafat, bugünkü kullandığımız gösteriş, süs, şaşa anlamında pek kullanılmıyormuş. artık o tarihten bu yana nasıl bir süreç yaşadıysak dalkavukluk şatafat'tan ayrılıp kendi özerkliğini ilan etmiş ve şatafat da şaşalı süslü anlamalara bürünmüş. süs süs süstükçe sırasana gelecek. hem süs cinayettir.

    eski harfler sevdalıları için şemsettin sami'nin şatafatı.
hesabın var mı? giriş yap