• bir şeye karşı alışkanlık edinme veya öğrenme (ya da başka metodlarla) dahilinde geliştirilen refleks veya davranış biçimi.
    (bkz: pavlov) (bkz: şartlı refleks) (bkz: hipnoz)
  • göz seviyesinin az üzerindeki siyah beyaz takım elbiseli salvador dali portresini aşağıdan yukarıya doğru okumaya kalktığınızda bunu höp diye atatürk olarak algılamak bir şartlanma örneğidir. bahsi geçen portreyi şişe isimli barda görüp aynı duyguyu tatmanızı da öneririm.
  • hayatin kendisidir kisaca. evet, dusunursek her seyi bagdastirabiliriz buna, zor degildir. ama aslinda, bu o kadar da vahim bir durum da degildir. ne de olsa biz de pavlov'un kopeginden pek farkli degiliz.
  • suyu içilmekte olan bir kuyunun içinde kedi köpek falan düştü de boğuldu mu:
    -kuyu mundar oldu.derler ve hemen şartlarlardı kuyuyu.
    bunun için de önce kırk kova su çekilir,sonra bir kova temiz su dökülürdü kuyuya.
    eski istanbul evlerinde titizlik,saçaklardaki oluklardan,sarnıçlara dolan yağmur sularının pislenmemesi için damdaki kiremitleri dahi sabunla yıkayacak ölçüdeydi.
    misafirliğe alafranga kılıklı bir ahbap gelir de helaya girerse,büyükannelerden biri usulca hela kapısına kulağını dayar misafirin takunya giyip giymediğini tıkırtısından anlamaya çalışırdı.tıkırtı duyulmazsa haber fiskos halinde bütün ev halkına yayılır ve misafir gittikten sonra sabunlu sularla her taraf üç defa iyice silinirdi.buna da evi şartlama,denirdi.
    eski şartlamalar kenar köşe evlerde ya kaldı,ya kalmadı.şimdi günümüzdeki şartlanma sadece kafalardadır.
    telkinler ve kulak dolgunluklarıyla kafalar tek taraflı düşünmeye iyice alıştırılmıştır.bu alışkanlığı yıkmak ve insan düşüncesini gerçek özgürlüğe kavuşturmak yaptığımız mücadelede bizi en çok yoran taraftır.bilhassa yarım aydınları bu şartlanmalardan kurtarmak gayet zor olmaktadır.
    yarım aydın,çift düşünme yeteneğinden yoksundur.sınıflar ayrımını bir türlü görememekte,burjuva propagandalarına sırılsıklam teslim olmakta,aklının gözünü kullanarak bu propagandaları matematik gerçeklere vurup doğruluk derecesini araştıramamaktadır.
    mesela yakın tarihlere kadar bana en çok sorulan sorular şu idi:
    -peki sosyalizmde özgürlük var mıdır?
    bıkmadan usanmadan özgürlüğün soyut bir kavram olmadığını,her sınıfa göre özgürlüğün değiştiğini anlata anlata nihayet özgürlük kelimesi üstünde yapılan spekülasyonları az çok yendik.
    burjuva özgürlüğü yok –diyorlarsa,bundan-,bu ülkede benim kimseyi sömürmeme imkan yok,anlamı çıkar.
    bu türkiye’de şimdiye kadar pek az insan düşünmüştü.özgürlük deyince akla sadece burjuva özgürlüğü geliyordu.proletarya özgürlüğünü hesaba katan yoktu.tipik bir şartlanma örneğiydi bu.
    yine yarım aydınlar sınıf ayrımını kolayca kavrayamadıkları için kapitalizmi de,sosyalizmi de,siyasi bir kadronun uygulama metodu olarak görüyor ve bunu keyfe tabi sanıyorlardı.oysa bu metotlar siyasi bir kadro işi değil sınıfların egemenliği ile ilgili olulardır.kapitalizmi ancak burjuvazi,sosyalizmi de ancak proletarya egemenliği tam olarak uygulayabilir.sınıfların karşılıklı denge tutmaya başlaması için ancak burjuvazinin sömürüsünü kısıtlaması ve emekçi sınıfa tavizler vermesiyle mümkündür.onun için gerçek demokrasiler daima sola doğru kayar.
    türkiye’de kafalar iyice şartlandırılmış ve sadece burjuva fikriyatıyla kaskatı dondurulmuş idi...emekçilerden yana olanı bir türlü anlayamıyor ve onları gerçekten düşman olarak görüyordu…
    bu şartlanmalar yeni yeni çözülmekte,donmuş düşüncelerde bir şüphe rüzgarı yeni yeni esmektedir.
    bilimsel şüphecilikten yoksun saplantılar,kültürsüzlük,kitap yasakları ve yoğun propaganda türkiye’yi şimdiye kadar çağının dışında bırakmıştı.kulaktan dolma birtakım yutturmalar,tabulaşmış formüller halinde düşünce ve araştırma ufuklarına kalın duvarlar çekiyordu.
    bizler bunları kırmaya,yutturmaların üstüne gitmeye,hesapları ortaya dökmeye,emperyalizmi anlatmaya çok çalıştık.epey de başarı sağladık sanıyorum.
    hiç değilse ciddi bir araştırmaya dayanmadan sadece kulak dolgunluğu ile konuşmanın ve tartışmaya gitmenin ayıbını az çok belirttik.
    mesela bulgaristan hakkında mı konuşuyorsunuz,ihracatının bir milyar dolar olduğunu belirteceksiniz.
    mesela isveç hakkında mı konuşuyorsunuz,7,5 milyon nüfusunun 24 saatte 750 bin asker çıkartabileceğini bileceksiniz.
    mesela doğu almanya hakkında mı konuşuyorsunuz,bu 17 milyonluk ülkenin yeryüzünün en önde gelen on ülkesinden biri olduğunu bileceksiniz.
    berlin meselesinin içyüzünü,amerikan dolarının altına göre gerçek değerini,vietnam hakkındaki cenevre anlaşmalarını bilmeden aklına geleni ve kulaktan duyduğunu uluorta söylemek,sonra da bunların tartışma kabul etmez gerçekler olduğuna inanmak tam bir şartlanmadır işte…
    bizde en çok hukukçular düşmüştür bu şartlanmanın içine,meslekleri icabı çok cepheli düşünmeleri gerekirken,gözlerini uzun zaman dünya meselelerine açmamışlardır.bu yüzden de türkiye’yi uyandıracak güçleri uzun yıllar iğdiş edip durmuşlardır.
    neyse ki bugün bütün bu şartlanmalardan yavaş yavaş sıyrılıyor,olayları akıl gözüyle incelemeyi,konuları bilimsel açılardan ele almayı ve tek taraflı yanlış saplantılardan kurtulmayı öğreniyoruz.artık yarım aydın tipini gerçek aydına bırakıyor.bu yüzden de yeni bir aydınlık geliyor türkiye’nin üzerine…bütün rezaletleri,yalanları,dolanları salkım saçak ortaya çıkartan yeni bir aydınlık…
    çatin altan 8 mayıs 1967
  • sabit bir fikre saplanıp kalma. başka bir şeye inanmama, bir nevi at gözlükleriyle* sadece önünü görme durumu.
  • bizim kedi hanimkizin sirt cantama takintisinin sebebi. kendisi bir laser pointer hastasi, hastadan da ote muptelasi. bizden onceki evinde laser pointerla bir asinaligi var miydi bilmiyorum ama benim presenterin pointerini "bakalim ne tepki verecek?" diyerek duvara tuttugumdan beri kirmizi nokta ariyor orada burada aklina geldikce, gordugu anda zaten iptal oluyor. ilk seferde bu kadar cosunca dedim ki amanin bu laser pointer olayini biraz temkinli kullanayim.

    tabii bu hayvancagizin da spora ihtiyaci var. butun gun bir o yana bir bu yana yatip, tek enerji harcatan eylemleri mama/suya yurumek, kum kutusuna girip isemek ve yatagin uzerine sicramak olunca is basa dusuyor. kus sanip pati attigi oyuncaklari var ama iste onunla oynamasi icin benim gidip oyuncagi sallamam, odadan odaya kosturmam gerekiyor. yorgun ve rahatsiz gecirdigim su son gunlerde hic kosturacak halde olmuyorum. bu durumda ne kadar tercih etmesem de kirmizi nokta mucizesine basvurmak durumunda kaldim. ne yapiyorum bu durumda? gunduz derste kullandigimdan sirt cantamda bulundurdugum icin oturdugum yerden cantama uzaniyorum, cebinden presenteri cikariyorum ve voila! bunu maksimum 3 kere yaptiktan sonra ne zaman cataya elimi atsam (ne bileyim, kitap almak icin, notlari cikarmak icin, kalem almak icin) bir hisimla yayildigi yerden kalkiyor, patir patir geliyor, dikilip gozleri dikiyor "ay ne cikacak acaba? kirmizi noktayi cikar, kirmizi noktayi cikar, aloo kime diyorum kirmizi nokta diyorum, kirmizi noktayi istiyorum" dercesine bakiyor. lan ne ara sartlandin, ne zaman ogrendin, maslow'un hiyerarsisini de altust ettin (mamaya boyle kosmuyor), ne buluyosun bu kirmizi noktada manyak kizim benim? "kizim isim var, hem kafayi yedin junkie oldun gunluk dozaji acmayalim" diyorum (aslen kendime diyorum, hayvan zeki ama sozlu iletisim konusunda bazi puruzler yasiyoruz haliyle. cantaya bakip mev mev diyor ben de onu anlamiyorum pek). cantadan elimi presentersiz cekince bir sure nobet tutuyor cantamin basinda umitle. el cantaya gidince kirmizi nokta cikiyor diye sartlanmis bir kere. ha bu arada presenter ile kirmizi noktayi da bir sekilde bagdastirmis, presenteri elimde gordu mu hemen orada burada kirmizi noktayi aramaya basliyor. kirmizi noktanin presenterdan geldigini anlamasi da sartlanma ile mi oldu orasini bilemiyorum.

    su anda merak ettigim: el-canta-kirmizi nokta aleti-kirmizi nokta sartlanmasindan "dur lan, canta-kirmizi nokta beaa!!!" gibi bir cikarimda bulunup bir gece ben uyurken cantami parcalar mi? yapar yapar valla, junkieler mal icin neler yapmiyorlar, korkuyorum sozluk.

    edit: bizim kedi de ota boka sartlaniyormus da farketmiyormusum. biz bunun bu kus tuylu oyuncagiyla oynarken ben kendimi eglendirmek icin din din din din dinnnn diye looney tunes muzigi soyluyorum arada (suradan dinleyip hatirlayabilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=uted2v5zyu8). gecen gun skype basinda otururken yine din din din din dinnn diye basladim karsimdakine, muhabbet icinde nedense yaptim oyle bir sey. bir baktim bizimki yattigi yerden kalkip kus tuyu oyuncagina bakinmaya basladi "e hani nerde?" dercesine de benim suratima sonra. siyamlar icin zeki diyorlardi, dogruymus.
  • algısal boşlukta dalgalanan zihinlerimizin kaçışıdır. sadece doktrinlerin dayatmasıyla baktığımız ve gördüğümüz her şey; bir kez daha sorgulanmaya değer bence. neden bu denli uzağız kendimize, sorar dururum.
  • şartlanma deyince aklıma ilk gelen her zaman pavlovun köpekleri olmuştur. oysa ki çoktan toprak olmuş bu köpekleri anıp durmak yerine öyle büyük bir özene de gerek yok, kafamı kaldırıp etrafıma bakınsam, insanların algılarının ne kadar kapalı olduğunu kolayca göreceğim, bu başlığa yazacak dünyalar kadar örneğim olacak. bu sabahki aydınlığımızdan birkaç örnek:
    kapıdaki polis memurunun, avukat olduğunu beyan etmesine rağmen üst arama yapmaya kalkması, üstüne tutanak imzalatmaya çalışması. yahu, kadın avukat olduğunu söylemiş, ben bunu imzalarım ama sonra şikayetim halinde başın derde girer diyor, ama söyledikleri ulaşmıyor ki, boş bakışlarından çarpıp kadına geri dönüyor. mecburen söylediklerini tekrarlamak zorunda kalıyor. sonra da "her önüne gelen polis olursa ile" başlayan cümleler kurulunca birilerinin sinirleri bozuluyor.
    on dakikalık sabah aydınlığımıza takılan başka bir şartlanma:
    "kahve istiyorum, sade filtre kahve." dedim, "sade mi sütlü mü?" diye sordu.
    algaçlarımı kapatıp uykuya dalıyorum.
  • insanı motive etse dahi, şartlanmak ayrıntıları kaçırmanıza sebep olur..

    +merhabalar, 800 dolar alıcaktım kaçtan veriyorsunuz.
    -1.595 ten verebilirim.
    +aşağıda 1.590'a veriyorlar..
    -peki, tekrar kontrol ediyorum. onlar öyle verdilerse ben size daha iyi bir kur vereyim.. hmm.. tamam 1270.40 tl yapiyor. size 1.588'den vereceğim.
    +1.590'dan verirseniz sizden alayım.
    -peki nasıl isterseniz.. 1572 tl tutuyor.
    +çok teşekkür ederim.. tekrar gelicem buraya.
    -asıl ben teşekkür ederim. görüşmek üzere..

    (bkz: vallaha billaha true story lan)
  • memeli hayvan sınıfında çok önemli olan bir özellik
    diğer ana türlerin bazılarında da vardır

    refleks kazanımı için gereklidir (bkz: şartlı refleks)
    insanlardaki şartlanma düşünce yapısını etkiler
    sürekli gördüğümüz ve kanıksadığımız şeyleri farklı durumlarda gördüğümüz zaman kabullenemeyiz
    ayrıca belli durumlarda çeşitli tepkiler vermemizi sağlar

    örneğin önemli bir şahsiyetin çıplak fotoğrafı görüldüğünde nüfusun %100'ü photoshop der.

    ama belki silah zoruyla soyularak fotoğraflanmıştır.

    şimdi sizlere medya ve toplum tarafından şartlandığımız bazı şeyleri sayayım:
hesabın var mı? giriş yap