• iç anadolu'da kasap çıraklarına deniyor. pek sevilen tipler de olmazmış açıkçası şallaklar. hayvanlarını satmak için pazara götüren köylülerin önünü keser, köylünün piyasayı bilmeyişinden faydalanıp hayvanları ederinden çok daha ucuza alabilmek için yüzsüzce ısrar/tehdit ederlermiş. dedem şöyle anlatmıştı:

    "o zamanlar on yaşımda ya varım ya yoğum, babamla mal pazarına hayvanları götürüyoruz, köyden çıktık, az ileride şallak önümüzü kesti, köylünün başının belasıyıdı o zaman şallaklar. sarı benizli, göğ gözlü, tek gözü kör, uzunca bir adamdı. hâlâ gözümün önünden gitmez yüzü. babama ısrar etti, sonra tehdide döndü ısrarı, babam aldırış etmedi. biz önde o arkada hana vardık, han da öyle bir yer ki odaları ikiye bölük, altta hayvanlar yatıyor üstte biz. yirmi beş kuruş geceliği, elli kuruş verirsen altına hasır veriyorlar, yatak yok yani. altta hayvan sesinden uyumam zannediyor insan ama o yorgunlukla uyunuyor hemen. uyuduk o gece, sabah uyandık, biz çıkmadan şallak kapıya dikilmiş, meğer çıkışta yolumuzu kesmeyi bekliyormuş. babam 'lanet olsun sana da yaptığın işe de' dedi, verdi hayvanları, köye döndük."
  • çıplak, donsuz.
hesabın var mı? giriş yap