• ali ekber yıldırım tarafından yazılan, türkiye'nin tarım ve hayvancılığa ilişkin durumunu, ekonomisini ve politikasını analiz eden, değerlendiren ve çözüm önerilerini de sunan kitap(mış)tır. 2020 yılı ocak ayı sonunda sia kitap tarafından basılmış. ota çöpe saniyesinde başlık açmak için elinde tuzlukla bekleyenlerin platformunda hala başlık açılmamış.

    neyse, bunu da kutsal bilgi kaynağına** koyalım, arayan bulsun.

    henüz okumadım, okursam bu entry güncellenebilecektir.
  • """"moldova’dan ayçiçeği, mısır ve çoban ithal etmenin utancı

    moldova’dan ayçiçeği, mısır ve çoban ithal etmenin utancı

    insanın canını acıtan haberler,olaylar,rakamlar vardır. okuyacağınız bu yazı gerçekten can acıtıcı. tarımsal hasılada avrupa’da ilk sırada,dünyada 7.sırada yer aldığı iddia edilen türkiye, 1991 yılında sovyetler birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden sadece 3.5 milyon nüfuslu moldova’dan ayçiçeği ve mısır ithal ediyor.

    sadece tarım ürünü ithal etmiyoruz. çoban ithal ediyoruz çoban. türkiye’deki bir çok hayvancılık işletmesinde moldova vatandaşları hayvan bakıcılığı yapıyor. çobanlık yapıyorlar. biz mi çok tembeliz,onlar mı çok çalışkan?

    tarım ve orman bakanlığı’nın yayınladığı ürün masaları raporlarına göre; türkiye’nin 2019’da ithal ettiği 1 milyon 136 bin ton ayçiçeğinin yüzde 33’ü, 3 milyon 593 bin ton ithal mısırın ise yüzde 7’si moldova’dan yapıldı. bu satırları yazmak bile bana utanç verici geliyor. canımı yakıyor. ithalatı yapanlar, yapılmasına neden olanlar ne düşünüyor, ne hissediyor acaba?

    rakamlar çok net. tarım ve orman bakanlığı’nın yayınladığı ürün raporlarına göre, 2019’da mısır,buğday, ayçiçeği ve pamuk ithalatı deyim yerindeyse patladı. bakanlığın raporlarına göre son 4 yıllık dönemde bu 4 üründe de ithalat en üst seviyeye çıktı.

    daha önce de yazdığımız gibi,tarım ve orman bakanlığı bitkisel üretim genel müdürlüğü bünyesinde “ürün masaları” oluşturuldu. ürün masaları yayınladıkları raporlarla tarım ürünleri ile ilgili aylık bazda dünyada ve türkiye’deki gelişmeleri paylaşıyor. şubat ayı raporlarında ürünlerin 2019 yılı performansı da yer aldı. buna göre pamuk, mısır, buğday ve ayçiçeği ithalatında son yılların en yüksek seviyesine ulaşıldı.

    mısır,buğday,pamuk ve ayçiçeği ithalatı patladı

    mısır ithalatı 2016 yılında 534 bin 791 ton seviyesindeyken, 2017’de 2 milyon 55 bin tona, 2018’de 2 milyon 122 bin tona yükseldi. türkiye’nin 2019 yılı mısır ithalatı 3 milyon 593 bin tona ulaştı. 2016’ya göre 2019’da 3 milyon ton daha fazla ithalat yapıldı. ithalatın yüzde 51’i ukrayna’dan, yüzde 24’ü romanya’dan,yüzde 11’i rusya ve yüzde 7’si moldova’dan yapıldı..

    buğday ithalatındaki artış çok daha yüksek. 2016’da 4 milyon 341 bin ton,2017’de 5 milyon 159 bin ton 2018’de ise 5 milyon 821 bin ton buğday ithal edilirken 2019’da 9 milyon 844 bin tonluk ithalat gerçekleşti. 2016’ya göre 5.5 milyon ton daha fazla ithalat var.buğday ithalatının yüzde 80’den fazlası rusya’dan.

    buğday,mısır,pamuk ve ayçiçeği ithalatı 2019
    ayçiçeği ithalatı da yine katlanarak arttı. 2016’da 382 bin ton olan ithalat 2017’de 640 bin tona 2018’de 712 bin tona ve 2019’da 1 milyon 136 bin tona ulaştı. ayçiçeği ithalatı 2016’ya göre 2019’da yaklaşık 1 milyon ton daha fazla.

    ayçiçeği ithalatının yüzde 33’ü moldova’dan yüzde 24’ü romanya’dan yüzde 20’si rusya’dan,yüzde 7’si çin’den yüzde 7’si bulgaristan’dan yapıldı.

    pamuk ithalatında daha dalgalı bir seyir var. 2016’da 832 bin ton lif pamuk ithal eden türkiye, 2018’de 766 bin ton ithalat yaparken, diğer ürünlerde olduğu gibi pamukta da ithalat en yüksek seviyeye 950 bin ton ile 2019’da ulaştı.

    pamuk ithalatının yüzde 42’si amerika birleşik devletleri’nden yapılırken, yüzde 18’i yunanistan’dan,yüzde 14’ü brezilya’dan,yüzde 9’u azerbaycan ve yüzde 3’ü türkmenistan’dan gerçekleştirildi.

    ithalattaki artışın gerekçeleri çok komik

    verdiğimiz rakamların tamamı tarım ve orman bakanlığı’na ait veriler. bakanlık bu ürünlerdeki ithalat artışını kendisine göre gerekçelendirmiş. ama, çok komik gerekçeler. örneğin, ayçiçeği ithalatındaki artışın yoğun olarak yılın ilk 7 aylık döneminde gerçekleştiği, bu dönemde adana ve konya’da ilk hasadın henüz başlamamasına bağlanıyor. bu kargaların bile gülemeyeceği bir gerekçe.

    mısır ithalatındaki artışın gerekçesi ise ,yumurta ve kanatlı üretimi ile büyükbaş hayvan sayısındaki artışa bağlanıyor. ırak’ın uyguladığı ambargo nedeniyle yumurta sektöründe yaşanan krizden bihaber bakanlık yetkilileri hayvan sayısındaki artışı öngöremeyip ithalat teslim olmuşlar yani.

    pamuk ithalatındaki artışı tekstil sektöründeki gelişmeye, buğday ithalatındaki patlamayı un,makarna,bisküvi,buğday ihracatına bağlayan tarım ve orman bakanlığı ithalatı neredeyse alkışlayan bir yaklaşım içerisinde.

    oysa ithalattaki artışın gerekçesi çok net ve açık. çiftçi para kazanamadığı için üretimden çekiliyor.üretim yerine ithalatı destekleyen politikalar uygulanıyor. üretim artmıyor ama tüketim artarak devam ediyor. üretim artmayınca ihtiyaç ithalatla karşılanıyor. bu nedenle kitabımızın adı “üretme tüket” oldu. tarım bakanlığı raporlarına da yansıyan bir türkiye gerçeği bu.

    biz bunları yıllar öncesinden görmüş ve uyarmıştık. “mısır üretiminde başarı hikayesinin sonu hüsran olmasın” diye 9 ağustos 2017 tarihli yazımızda mısırda üretimin azalacağını ve ithalatın artacağı uyarısında bulunduk. ama dinletemedik. o yazıyı https://www.tarimdunyasi.net/…-sonu-husran-olmasin/ bu linkten okursanız söylemek istediklerimizi daha iyi anlayacaksınız.

    ******
    fox tv ve boğaziçi üniversitesi’nde olacağım

    yarın ( 20 şubat 2019) türkiye’nin en çok izlenen televizyon kanalı fox tv’de deneyimli gazeteci ismail küçükkaya’nın sunduğu çalar saat programında tarımı ve “üretme tüket” kitabımı konuşacağız.

    aynı gün boğaziçi üniversitesi’nde düzenlenen ve günboyu sürecek “tarım ve gıda değer zinciri zirvesi”nde , “türkiye tarım sektörü için yapılabilecek çok şey var” konusunda görüşlerimi paylaşacağım. """

    ali ekber yıldırım

    (bkz: https://www.tarimdunyasi.net/…ithal-etmenin-utanci/)
  • ithalat-siyaset-rant kıskacındaki tarımımızı anlatıyor.link

    --- spoiler ---
    – bir zamanlar ortadoğu'nun kırmızı et ve canlı hayvan tedarikçisi olan türkiye,
    nasıl oluyor da kurban bayramı'nda keseceği koyunu bile ithal etmek zorunda kalıyor?
    – organik tarım yapanlar, sakın bu ülkede organik tarım yapılmasın diye bizzat devlet eliyle nasıl cezalandırılıyor?
    – tarım ilaçları kanser hastalıklarını nasıl arttırıyor?
    – herkes doğalgaz ve nükleerden bahsediyor ama, buğdayda nasıl rusya'ya bağımlı hale geldik?
    – türk fındığını bitirmek için kimler özel çaba harcıyor?
    – türkiye'nin 2030 yılında “su fakiri” olacağını biliyor musunuz?
    – tarımın temeli olan tohum'un ticareti, köylüye neden yasak?
    – pamuğu nasıl kararttılar?
    – nasıl oluyor da yıllardır savaş halinde olan suriye'den zeytinyağı ithal ediyoruz?
    – bize suriye patatesini kimler yediriyor?
    – gdo gerçekleri?
    --- spoiler ---
  • tarım yazarımız ali ekber yıldırım 'ın yazdığı muhteşem tespitlerin olduğu kitap. muhakkak okunmalı, okutulmalı. dünya gazetesinde ki köşesinde de tarım ile ilgili sıkıntıları sık sık dile getirmektedir.
  • ülkede mikrofon tutulan herkes ülke gündemine dair şikayetlerine gıda fiyatlarından başlar.tarım ve hayvancılık söz konusu olduğunda içinde 'pahalı' kelimesi geçmeyen cümle kurulmaz neredeyse.sıradan insanın en çok yaralandığı ve eleştirdiği konu bu konudur ama son yirmi yılda bu alanda yazılmış derli toplu bir eser yoktu.ali ekber yıldırım bu noktadaki eksikliği görmüş olsa gerek kitabı tam bağlamına oturtarak yayınladı ve birkaç ay içinde dört baskıyı aştı.
    kitaptan aklımda kalan önemli argümanlar şunlar oldu:
    -girdi maliyetlerinin git gide yükselmesi ama ürünün fiyatının artmaması çiftçiyi topraktan koparmaya devam ediyor.üreticinin tüketicileşmesi sorunu en büyük sorun.
    -kırdan kente göçün durma noktasına geldiğini ve kentten kente göçün önem kazandığını söyleyebiliriz.kırda kalan göç etmemiş kuşak yaşlanmış durumda ve onlar da 'çektiğim çile bana yeter' diyerek emekli maaşlarıyla geçinme halindeler.güçleri yetmediği için tarla ve hayvancılık faaliyetlerini geçimlik düzeye indirmiş durumdalar.tarımda ve hayvancılıkta iş gücü yaşlanması önemli bir sorun olacağa benzer.bu alandaki açığın suriyeli ve afganlarla giderilmesi ve gençlerin bu tip işleri 'ayak işi' olarak görmesi ciddi bir soruna işaret ediyor.
    -tarım ve orman bakanlığı'nın üretici için ayırdığı ciddi bir kaynak var.lakin bu kaynak sonradan ve parça parça ödendiği için çarçur olup gidiyor.finansman dağıtımındaki plansızlık makro tarım politikası yokluğuyla birleşince tarım ve hayvancılık el yordamıyla ilerliyor.
    -bizler kentlerde yaşayan tüketicileriz.market raflarının boş olması bizleri üzer.ve genelde bize sunulan fiyat üzerinden konuşmaya başlarız birşeyleri.hükümet de bu bağlamda daha çok tüketicinin yanında yer alarak kısmen de oy kaygısıyla hemen ithalat musluklarını açar.et ve süt kurumu,toprak mahsulleri ofisi gibi kurumlar ithalat merkezi gibi çalıştırılır.sonuçta raflar dolar biz seviniriz ama üretici küser ve ithalat döngüsü alır başını gider.
    -gerçekten de yıla göre dalgalanmalar olsa da bazı ürünlerin fiyatı pek artmıyor.tüketici olarak bu bizi mutlu ediyor ama muhtemelen yıllar böyle ilerledikçe üretici üretmeyi bırakıyor.çünkü maliyet arttıkça ürün fiyatı artsın diye bekliyor ama ithalat kozuyla hemen sindiriliyor.
    -tarım bakanlığı bakanlar grubu içerisinde pek de önem arz etmiyor gibi bir görüntü var.koftiden bakanlık gibi.içişleri bakanlığı veya milli eğitim bakanlığı gibi vitrin bakanlıklardan değil.ama coğrafya ve iklime bakınca el üstünde tutulması gereken bakanlık bu bakanlık olmalı.
    özetleyebildiğim ana noktaları bunlar kitabın.son kısımlarda biraz tekrara düşüp aynı şeyleri tekrarlıyor hissi verse de gelecek cümleyi tahmin ettirse de güzel bir panorama çiziyor.
  • kıymetli bir konuya değindiğine inandığım kitabı ülkenin geleceği konusunda endişelenen her bireyin okuması gerektiğini düşündüğümden siparişini verdiğim kitap. umarım bitirince gelip burayı editleyeceğim
  • 24 ocak kararlarıyla başlayan koca bir sarmaldan bahseden kitap. 40 senedir tarıma bakış açımızda en ufak bir değişim mi olmaz?

    üreticiye yeterli destek sağlanmıyor, destek sağlanmayınca üretici girdi maliyetlerinden ötürü fiyatları arttırmak zorunda kalıyor, fiyatlar artınca tüketici şikayete başlıyor, fiyatları bastırmak için ürün ithal ediyorsun sonra tekrar başa...

    okudukça tarımın özgür ve güçlü bir devlet yaratmak için ne kadar mühim olduğunu anladım. nüfus politikasını dahi kontrol etmekte çok önemli bir olgu tarım. hükümet tarımı desteklemedikçe kırsal kesim kendini şehirlere atıyor çünkü ekip, biçip, hasat yapan adamın eline üç kuruş para geçiyor neden uğraşsın ki bununla? şehirdeki nüfus şiştikçe de üreten değil tüketen bir toplum haline geliyoruz.

    tarımın gerçeklerinden, tarımda teknolojinin öneminden, ürününle katma değer yaratmanın gerekliliğinden harika açıklamalarla bahsediliyor. akp dönemindeki tarımın yani özellikle son 20 yıllık tarımın harika bir profili çiziliyor kitapta.

    (bkz: ali ekber yıldırım)
  • şirketokrasinin kadrolu elemanları evren ve özal tarafından 1920'lerde 30'larda kurulan tüm tarımsal kurum ve kazanımların (bkz: fiskobirlik) (bkz: et balık kurumu) (bkz: tariş) nasıl yokedildiğinin kısa tarihi olmuş kitap.

    en çarpıcı kısım ise fındık ile ilgili kısımdı. dünyanın en büyük çikolata üreticilerinden (bkz: ferrero), en büyük ihracatçıyı (bkz: oltan gıda) satın alıyor ve hem en büyük müşteri hem de en büyük ihracatçı oluyor!! bir başka açıdan bakarsak;endüstriyel olarak işlense, yılda 20 milyar dolar para getirecek fındık işi epi topu 500 milyon dolara yabancı sermayenin oluyor.

    ülkenin tüm tarımsal ve hayvansal üretiminde son 40 yılın hikayesi böyle. lanet okumak, küfür etmek vb. aksiyonlara girmek için bahaneniz yoksa bu kitabı edinin.
  • -10 kilo sütten 1 kilo kaşar peyniri çıkıyormuş.
    -piyasada ki peynirlerin çoğunda sana yağı varmış.
hesabın var mı? giriş yap