• malum burada her türlü nesle methiyeler düzülmekte, her biri için ayrı başlıklar açılmakta. lakin her neslin farklı çizgi filmler izlemesine rağmen hepsinin üzerinde bıraktığı birtakım etkiler olduğunu biliyoruz.
    voltranı oluşturmaya çalışıp ergenliğe erken girenlerden tutun da
    heidi misali dağda bayırda koşturmaya çalışanları ya da
    şeker kız candy hesabı entrikaya erkenden bulaşanlar
    captain tsubasa olmaya niyetlenip gol atan kaleye oyununda bir kere bile kaleye geçmemiş olan siz sevgili okurlar.

    geleceğe dönüş'ün çizgi filmini izleyip - ki star tv haftasonu sabah 7'de verirdi, ulan hani birine adilik yapacak olsam haftasonu sabahın 7'sinde hayatta yapmam, ayıptır derim, bu nedir peki sayın star tv neyin peşindesin, aradan 20 yıl geçse de soruyorum- arabada mil göstergesi arayanlar bilir.

    tabi hiçbirisi (bkz: ben pokemon'um deyip camdan atlayan çocuk) gibi olamaz bu nasıl bir hayalgücüdür birader, neyin peşindesin? otur oturduğun yerde elektrik ver ne bileyim bişey yap, camdan atlamak nedir?
  • tartışmasız çok büyük etkileri vardır.

    hayır abi ben pokemonum diyip camdan atlayan çocuk'dan bahsetmiyorum. bizzat kendi mallıklarımdan biliyorum. kabul edelim aslında hepimizin gizli kalmış çocukluk salaklıkları vardır.

    tamam camdan atlamadım ama tenis toplarını sanki poki top atar gibi koridorda atmışlığım vardır. kendimi ash yerine koyuyorum tabi.

    tsubasa'yı sabah 6'da izleyip öğlen 12'de gaza gelmeler mi dersin, 9-3 gerideyken kızıp hyuga gibi kolları sıyırıp bilekleri avuçlara verme mi dersin, kale sırası geldiğinde wakabayashi olup gol yedikten sonra fevzi tuncay edasıyla yıkılmak mı dersin? hepsi bende vardı.

    peki siz kızlar, sizlere soruyorum. şeker kız candy izlerken anthony'nin ölümüne yas tutmadınız mı? gözlerden yaşlarınız süzülmedi mi?

    yıl 1997. sabahtan akşama kadar çizgi film izlediğim bir günün sonunda yatma vakti gelmiş, mavi pijamalar çekilmiş, odaya gidilmiş. televizyonun günün verdiği beyin yanması sonrası izlenen her şey taklit etmenin verdiği huzurla yarın ki mesaiye hazırlık için dua ediyorum. aileme sağlık diledikten sonra bir ses ''napıyon lan sen'' diye kulaklarımda patladı. hayır çok muhafazakar bir aile değiliz ama dua etmenin nesi yanlış olabilir ki?

    sonradan öğrendim ki ailemin inancında yatak başına çöküp, elleri birleştirip ''tanrım'' diye başlayan dualar yokmuş. halbuki çizgi filmlerde hep öyle yapılırdı.

    ailem bu dua için bana kızmadı sadece kendi inançlarında böyle bir duanın olmadığını izah ettiler.
  • eski çizgi filmler hayal gücünü arttırırdı, şimdiki çizgi filmler eğitici kıvamında. bence hayal gücü daha önemli.
  • power rangers vardı o zamanlar 5. sınıftaydım. arkadaşlarla izledikten sonra bir binanın altında 5 kişi buluşur hayali dövüş yapardık. ben kırmızı ranger dım.

    eskiden kristal görünümlü avizeler vardı. onlardan bir parça çalardım evden, o benim gücüm olurdu. hey gidi günler.

    şimdiki çocuklar güzel çizgi filmler izliyor. öğretici, eğitici...
  • 80-90lardaki çizgi filmler sayesinde geniş bir klasik müzik kültürüne sahip olmak, kime ait olduğu bilinmese dahi mırıldanarak eşlik edebilme becerisi.
  • çizgi filmlerin ve hikaye kitaplarının masum zihinler üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

    sokaktan, parktan ve insanlardan mahrum kalan zamane çocuklarının evdeki yegane etkinliklerinden biri, gözlemlediğim kadarıyla trt çocuk izlemek. bu kanalda yayınlanan çizgi filmler, minik zihinleri ve ruhları şekillendiriyor. bizim minik şeytan bir ara trt çocuk yapımı pırıl ile elif ve arkadaşları isimli çizgi filmleri izlerdi. çizgi filmdeki karakterlerin hayvanlar, bitkiler, meyve ve sebzelerle konuştukları sahneler çokça bulunmaktaydı.

    sanırım bu çizgi filmlerden etkilenen oğlum, böcek ve sineklerle konuşulabileceğini düşünüyordu. bir gün eve böcek girmiş, bizimkiyle karşılaşmışlar. merhaba siz kimsiniz? sizi tanıyabilir miyim? diye art arda sorular yöneltirken böcek hızlıca kaçıvermiş ve bizimki bu manzara karşısında hayrete düşmüş. biraz da korkmuş tabii. gelip anlattı bana ve ardından böceği bulup zarar vermeden evden çıkarmayı başardık. bu olayı öğrendiğim zaman böceklerle insanların konuşmayacağını, bazılarının insanlara zarar verebilecek düzeyde tehlikeli olduğunu anlattım ve konuyu kapattık.

    yazın eve kara sineiğin biri, sineklikleri aşarak girme başarısını göstermiş. akşam yatma vakti geldiğinde, sineğe zarar vermeden çıkarmaya çalışırken o benim arkadaşım lütfen dokunma dedi. ilk başta ne söylediğini tam anlamadım ve gülümseyerek tekrar teyit ettirdim. uykum da gelmişti zaten bu yüzden ricasını kırmadım sinek kaldı içeride. akşam yattık, sabaha karşı odasından sinirli bir tonda bağırma sesi geliyor. üffff sinek git başımdannn!!! sonra pıtı pıtı kalkıp yanıma geldi ve uyudu. sabah uyandığımızda sinek arkadaşın sana rahat vermedi anlaşılan dedim. biraz mahcup bir tavırla haklı olduğumu söyledi ve sineği evden çıkardık.

    hikaye kitaplarına ilişkin örneği de dün akşam öğrendim ve epey güldük. oğlumun arkadaşının annesi, her gün kitap okur çocuğa. güçlü bir hatip olan anne, hikayedeki olay örgüsüne uygun olarak ses tonunu ayarlayıp dikkatlice özenle okur hikayeyi. bir yerde penguenin ayağı sıkışır ve imdaaaat kurtarın beniiii!! diye bağırır.

    birgün babası bizim üç yaşındaki afacanı kreşten alır. okulun önünde polisleri gördüğünde imdaaaat kurtarın beniiii!! diye bağırmaya başlar. polisler, arabayı durdurur, makineli tüfekleri babaya doğrultur ve ani hareket yapmadan arabadan inmesini isterler. sonra sorgu başlar. çocuk, imdaaaat kurtarın beniiii!!! diye öylece bağırmaya devam ediyor bir yandan. uzun sorgunun sonunda, çocuğun babası olduğu anlaşılır ve yola devam ederler.

    çizgi film, hikaye kitabı veya gündelik yaşamın olağan akışı içinde çocukların karşılaştıkları olaylar onları derinden etkileyebiliyor. bu yüzden, çocukların maruz kalacağı şeylerde seçici davranmakta yarar var.
hesabın var mı? giriş yap