• türk saykedelik müzik sanatçısı. 1071 adlı eseriyle listelerde fırtına gibi esmiyor. başka herhangi bir eseriyle de fırtına gibi esmiyor. ama yağmasa da gürlüyor.
  • son yaptığı çalışmayı(çalışma mı?) yani 1071'i marketing açısından oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim. tabii ki bunun doğruluğu için belli bir zaman gerekli. bu tür işlerde eğer para kazandıysan başarılıdır. tek ölçüsü bu. başarılı bulmamın nedenine gelecek olursak; zaten akp tarafında olduğunu söyleyen nihat doğan 1071'le açılıma destek veriyor ve akp'ye selam çakıyor. diğer yandan zaten 1071, bilinen bir kürtçe türküyle başlıyor ve kürtlere de selam çakıyor. ardından tarihsel atıfta bulunarak da genel bir dostuz kardeşiz mesajı veriyor. ben burda mesajın veriliş kalitesinden bahsetmiyorum. bir şekilde veriyor bu mesajı ve bütün bunları medya üzerinden kullanmak isteyen birçok insan var. yani nihat doğan'ı bütün o yeni imajıyla(saçlar süper olmuş) ekranlarda görmeye başlayacağız. ayrıca "1071 bizansı yendik, türk kürt kardeşiz" muhabbetinden çok heyecanlanan kesimin de albüm satışlarını arttıracağını düşünüyorum.
  • “gençliğimizin başlarında hayatımızın geleceğini düşünürken perde açılmazdan evvel bir tiyatronun önünde oturan ve büyük bir mutluluk, heyecan ve istekle başlayacak oyunu bekleyen çocuklara benzeriz. perde açıldığında olacakları bilmemek bir bahtiyarlıktır. eğer olacak olanları önceden görebilseydik, o çocuklar zaman zaman masum mahpuslar gibi görünebilirdi – doğru, ölüme değil ama hayata mahkum edilmiş ve hala bu mahkumiyetlerinin ne anlama geldiğinin farkında olmayan mahkumlar. böyleyken yine de her insan ihtiyarlık yaşlarına ulaşmayı ister, yani bir hayat durumuna ki, “bugün kötü, yarın daha da kötü olacak ve hepsinin en kötüsü gelip çatıncaya kadar böyle devam edecek”den başka söyleyecek söz yoktur hakkında.” - (bkz: arthur schopenhauer)

    zaten katıldığım bu düşünceye bazı eklemeler yapmak istiyorum, nihat doğan'a sadık kalmak suretiyle.

    şu hayata mahkum edilmek ve hala bu mahkumiyetin ne anlama geldiğini fark etmek olayını çözdüm; schopenhauer burada nihat doğan'ı "hayat" olarak tanımlamış olmalı. onunla yaşıyan biz fanileri ise "mahkumlar" olarak ele almıştır. atsan ataman, satsan sataman bir güzide sanatçımız işte. ne yapsak boş!

    hepsinin en kötüsü de gelip çattı herhalde. dayanamıyorum artık sözlük. şu genç yaşımda gördüm, yaşadım, doydum artık hayata. hepsinin en kötüsü, 1071 denen konçerto olmalı! konçerto hakkında düşündüğüm bu, evet! sanırım yeterince yaşlanmışım artık.

    (bkz: hayatın gözlerin önünden film şeridi gibi geçmesi)
  • imajının çeyreği kadar marjinal olmamış şarkılarındaki değişim aslında. dünya üzerindeki tüm melodileri karıştırsa bir şarkılık süreye yetmez ondaki bu orjinalliği anlatmaya hastasıyım =)

    o değil de bir grup image maker arkadaş fena eğleniyor gibi geliyor bana son metamorfozunu görünce, hani tarkan kıskanır bu kadarını! şöyle bir diyalog olmuş kesin kulislerde biri ona anlatsın n'oluur;

    --- spoiler ---

    - alo abii
    - ne var lan?
    - oğlum çok eğlenicez!!!!!!
    - o niye la?
    - nihat'ın image maker'ı oldum oğlum fena kopucaz bu kez söylemedi deme!
    - hade beaaaaaaaa!
    - yeminle gel gel fikirlerini de topla gel dağıtalım zuhaehuaehuae

    =)

    --- spoiler ---

    tanım: ekstreme sentez oluşumlu bir şarkıcımız, ailecek bayılıyoruz.
  • asrın filozofu tanımlamasını canı gönülden hak etmiş kimse.
  • flashtv de program yapacakmis yalniz onemli olan o degil de o yeni saclar ne lan. buyrun kucuk de olsa bi resmi: http://www.flashtv.com.tr/default.aspx?p=17&id=97

    edit: rihanna erkek modeli.
  • "türkülerin yakişikli prensi nihat doğan ile türkülü yürekler programi ile 31 aralik perşembe akşamindan itibaren flash tv ekranlarinda sizlerle olacak"

    şeklinde programı duyuruluyor kendisinin. duyurudaki aşırı "ile" kullanımını es geçerek şunu söylemek isterim ki, türkülerin prensi olmaz arkadaj. türkü ve prens aynı cümle içinde bile kullanılmaz. türkülerin baronu, türkülerin kontu oluyor mu? hele ki yakışıklı prens...

    lan kafada yaratılan yakışıklı prens imgesi bellidir zaten. o adam türkü söyler mi? yakışıklı prensler popcu olur arkadaş. düzen böyle. taçsız krallar'ın topcu olması gibi. şimdi gidip birisi ibrahim tatlıses'e majesteleri dese ona "heasihtir la" demez miyiz? ben derim. zamanında imparator demişler zaten, kurcalamanın manası yok.

    ayrıca içinde türkü geçen cümlelerden "yürek" kelimesinin çıkarılmasını isteyen bir milyon kişi bulabilirim. yüreğine sağlık diyeceksiniz di mi o programda birbirinize... dedirtmem ulan. yıkarım o stüdyoyu. ne yürekmiş arkadaş, anadolu tarzı çekidaut olmuş, yerlerde sürünüyor kelime...

    bi de saçlar sezercik onu da söylemeden geçemedim.
  • flash tv'de program yapacağını öğrenmek sevindirici. yalnız ben alkışlarla yaşıyorum üzerinden takip edeceğim.
  • an itibariyle disko kralında "aşık olduğunu nasıl anlarsın?" sorusuna on numara bir cevap vermiştir:

    "günün 24 saati sadece su içiyorsam aşık olmuşumdur"
  • felsefe yapmamak için kendini zor tutan. isabetli bir karar diyor, takdirle karşılıyorum.
hesabın var mı? giriş yap