• basitce is dunyasinda 2 cesit adam vardir. bunlardan birincisi is adamlari ikincisi ise tuccarlar.

    is adamlarinin pesinde kostugu sey ellerindeki kaynaklar ile var olan bir sektore girmek ve kaynaklarini en iyi sekilde kullanarak o sektorde yer edinmek, uzun vadeli yatirimlar ile gelecege donuk planlar yapmaktir. ayrica bu tarz adamlarin yetenekli olanlarinin asil boy gosterdigi yer ise olmayan bir sektoru olusturmak ve olusacak o sektor uzerinde arge yatirimlari yaparak, kaynaklar ayirarak gelecekte olusacak o muazzam pazari kontrol etmek yada o pazarin aslan payini almaktir. bu adamlar yeri gelir zarar eden departmanlari bile bile devam ettirir yeri gelir kimsenin aklinin almadigi projelere 15 yillik arge butcesi ayirir ve zamani gelince yonettikler firmayi bir dev haline getirir. zaten bu tarz bir firmada calisirsaniz firma icerisindeki humanizmden, firsat esitliliginden ve insani calisma kosullarindan farklarini aninda anlar saygida kusur etmezsiniz.

    ikinci tipimiz ise tuccarlar. bu adamlarin tek bildigi sey almak ve satmaktir. uzun vadeli yatirimlar, arge calismalari ve vizyon yoktur. uretmek, istihdam olusturmak, pazar yaratmak gibi seylerle zaman kaybetmektense disardan mal almak ve uzerine duruma gore kar eklenerek rant elde etmek asil amacdir. hatta kari arttirmak icin istihdam ettirdikleri elemanlarin ne sosyal guvenlik primleri adam gibi odenir nede o iscilerin insani calisma kosullarina dikkat edilir. bu tarz adamlarin sirketleri mecburdur o mali satin aldigi adamlara onlarsiz kendi baslarina bir hicdir ama ortam musait olunca baskalarinin bir tarafi ile gulecegi basari hikayelerini solenlerle kutlamaktan asla geri kalmazlar taki ne zaman ellerindeki kaynaklar bitip satacak bir sey kalmadiginda ve borclardan dolayi kimseden birseyler alamayincaya dek. bu durumda aslinda omru boyunca bir arpa boyu katetmemis kapanan bir firma issiz kalmis emekleri bir taraflarina kacmis isciler ama zaten elde ettigi rant ile sulalesini bile zengin etmis bir tuccar ve yandaslari kalir geriye.

    ne alaka denilirse. guzelim turkiye'yi heba eden bu tuccar zihniyetidir. ve bu tuccarlar basimizda oldukca (ki oyverenleri saolsun) sadece kucuk bir kesim zengilesecektir taki artik satacak bir seyimiz kalmayana dek. hayirli ugurlu olsun.
  • yapılan resmi açıklamalarda mercek altına alınmayan konulardan bir tanesi, hala salgın hastalıklarla boğuşan bu naçar coğrafyada, topraktan eksilecek tek bir damla suyun doğu'nun ücra köşelerinde yol açmaya muktedir oldukları... mevcut kalkınma projelerinin de yalan olacağı bu potansiyel karar sonrası bölgede yaşayan ve tarımcılıkla geçimini sağlayan halkın beklentilerinin nasıl karşılanması umuluyor? türkiye’nin somut göç sorununu daha da tetiklememesi düşünülebilir mi bu uygulamanın? ilgili işlemden elde edilecek gelirin bir kısmı türkiye’deki kurak alanların ağaçlandırılmasına harcanacak da o sırada lavaboda olduğumuz için bizim mi haberimiz olmadı?

    bugün paris' te aşırı yağışlı günlerde, kanalizasyon sisteminde biriken sular bile öncelikle ikincil arklara yönlendiriliyor. taşmanın ve yağışın devam etmesi halinde en son aşama olarak, özel bir destek sistemi aracılığıyla dev depolarda ayrıştırılıp saf suya dönüştürülüyor. boklu suyun dahi ticari değer arz ettiği bu yüzyılda birilerinin sadece bakmayı bırakıp görebilmesini sağlamak, imam eşliğindeki yağmur duasının mı konusuydu yoksa?

    havada asılı kalan sorularım iç acısı yaratıyor bende şu vakit...
  • su kesintilerinin başlaması ile aynı anda duyurulan bir haber olması hakkında uzun uzun komplolar üretirdim ama şimdi meşgulüm.

    anlayan anlamıştır zaten..
  • kimilerince devletin zayifligi olarak gorulebilir bu duzenleme. bu baglamda ozel sektorun aslinda devletin bizi korumasi gereken bir terorist, ya da ne bileyim yagmaci bir cekirge surusu (franz muntefering sagolsun) oldugundan da dem vurulabilir ayni heyecanla.

    tabi o zaman sormak gerekir, uretim araclarinin devlet hakimiyetinde oldugu, 'doğru düzgün işletme kurumları oluşturma'nin ozel tesebbus degil de devlet burokratlarinin gorevi oldugu siyasi cografyalardaki iktisadi kalkinma gercekten daha mi yuksek olmustur, refah daha mi fazla artmistir?

    bu noktada size bununla ilgili verileri dunya olceginde izlemeniz tavsiyesi yapilabilir, mesela:

    * ayni savastan cikan iki kore'nin durumunu karsilastirabilir merak edenler, hangisinin kuresel sermayeye ayak uydurdugunu, hangisinde isletme kurumlarini devlet burokratlarinin yonettigini goz onune alarak.
    * ikinci dunya savasi sonrasi refah seviyeleri benzer noktalarda olan tayland ve laos'un simdiki durumuna bakilabilir, kuresel sermayeye ayak uydurmus tayland'in simdiki halinin, laos'a oranla nice oldugu gorulebilir.
    * yalnizca 40 yil once malezya federasyonundan kovulacak kadar fakir olan, yabanci sermayenin cirit attigi singapur'un simdiki refah seviyesi malezya ile karsilastirilabilir
    * çin halk cumhuriyeti'in iktisadi buyumesini gosteren zaman serileri yabanci yatirimlara kapiyi acmaya basladigi zamandan once ve sonrasi itibariyle degerlendirilebilir, "acaba gelen yabanci yatirimlar çin'i nasil 'mahvetmistir' son ceyrek yuzyilda" sorusuna yanit aranabilir
    * terorist ozel sektore ve vatan haini yabanci sermayeye asla gecit vermeyip ekonomilerini tamamen devlet kurumlari eliyle yoneten myanmar ve kuzey kore gibi ulkelerin iktisadi performanslari bolge ulkelerininkiyle karsilastirilabilir.
    * yabanci sermayeyi neredeyse kulliyen ulkeden kovan ve stratejik varliklara el koyan zimbabwe'nin son 7 yilki iktisadi perfomansi degerlendirilebilir
    * hindistan'in kemal dervis'i manmohan singh'in 90larin basindaki maliye bakanligi sirasinda gerceklestirdigi liberalizasyon reformu oncesi ve sonrasinda hindistan'in iktisadi buyumesi analiz edilebilir.

    butun bu verilerin bizi hangi noktaya goturecegi bellidir elbette. ama bu, zikredilen misallerin de otesinde, nihayetinde ideolojik bir tartismadir. zaten uretim araclarinin kimin elinde, idaresinde olmasi gerektigine dair farkli ideolojiler, soguk savasi yaratan kamplasmanin da temelinde yatar.

    bu baglamda, "x kaynaklarinin isletim hakkinin kisitli bir sure zarfinda ozel sektore devri"nin nihayetinde politik bir karar oldugu da iddia edilebilir, ki gayet dogrudur.

    unutulmamasi gereken nokta, bu kararin -mazot vergisinden tohum alim fiyatlarina kadar uzanan butun diger politik kararlar gibi- arz talep dengesi veya there is no free lunch aksiyomu gibi ekonomi biliminin yadsinamaz gerceklerini ve kaidelerini de mecburen goz onune almasi gerektigidir: zira bunu goz onune almayan rejimlerin ve duvarlarin iskeletiyle doludur mazi.
  • son günlerde çekilen su sıkıntıları bahane edilerek mazur ve anlaşılır gösterilmeye çalışılan, sanki iyi bir şeymiş, gerekliymiş gibi pazarlanan satıştır. özelleştirme falan değildir. baraj yapılacak şu bu falan da yalandır. burada yapılmaya çalışılan şey bu su kaynaklarının denetimini ve de gelirlerini ab ve abd'nin belirlediği "özel sektör" yetkililerine vermektir. ne de olsa türkiye türklerin yönetimine bırakılamayacak kadar önemli bir coğrafyadadır.

    öncelikle neden böyle bir şeye gerek var sorusunun üstünde durmak gerekir. hatırlarsanız gap diye bir projemiz var. gap bitti mi, bitirildi mi? hayır! neden? çünkü ab istemiyor. neden? çünkü eğer gap biterse tüm türkiye'nin yüzde %10'u, tüm tarım yapılabilir toprakların da %20'si kesintisiz suya kavuşacak. amerika'dan pirinç, hollanda'dan buğday, israil'den domates alan ülkemde tarım yapılabilecek araziler iki katına çıkacak. proje sayesinde istihdam sayısı 3,5 milyona ulaşacak. üretilen elektrik yılda 27 milyar kwh'yi geçecek ki türkiye yıllık elektrik ihtiyacının %35'inden fazlası demektir. eee bölgenin refahı yükselince terörün sömürebileceği bir şey kalmayacak yani terör falan da bitecek. sonuçta türkiye bölgede iyice güçlenecek, söz sahibi olacak. elin amerikalısı, avrupalısı bunlar olsun ister mi? türkiye'nin bölge hakimi olmasına izin verir mi? veya amerikanın ve avrupanın türkiye temsilcisi olan akp mesela diyanet işlerine ayırdığı bütçeyi iki yıl boyunca bu projeye yatırıp gap'ın bitmesini sağlayabilir mi? ya da bırakın kaynak ayırmayı şu anda yaklaşık %75'i tamalanmış gap'tan elde edilen gelirin yarısı bile gap'ı bitirmek için harcansa gap'ın iki yılda bitirilebileceğini bilen akp bunu yapabilir mi? elbette ki hayır! onun yerine ne yapılır peki?

    aman su sıkıntısı var, aman fırat ve dicle'yi özelleştirelim, üzerine baraj kurulsun, hem suyumuz, hem elektriğimiz hem de paramız olsun yalanları atılır. bu yalanlara inanan öküzlerin desteği ile de bu satış yapılır.

    ey akılsız insan, ey akp ve de akp destekçisi dalkavuk zaten o nehirlerin üstünde onlarca baraj var. hepsine toptan gap projesi deniyor. sen o projeyi bitirsene önce. öğretmene veya doktora ayırmadığın bütçe ile diyanet işleri kadrosundaki işe yaramayan 100 küsür bin din adamını besleyene kadar bu projeye kaynak ayırsana. ya da sata sata bitiremiyoruz dediğin kaynaklardan elde ettiğin paranın bir kısmını bu projeye ayırsana. peki ya seçim öncesi dağıtılan o erzaklar, o kömürler gap'ı bitirmek için harcanmış olsa idi o yardıma muhtaç insanların kendi parası ile o kömürü o erzağı alabileceğini görmüyor muyuz? hatta bırakın tüm bunları yukarıda da dediğim gibi gap'ın şu andaki gelirinin bir kısmını gap'ı finanse etmeye ayırsana. bak ne diyor uzmanlar gap bitsin istihdam 3,5 milyon olacak, ülkenin %10'u, tarım arazilerinin %20'si kesintisiz suya kavuşacak, ülkenin %35'lik enerji ihtiyacı karşılanabilecek. yani türkiye kendi ayağı üstüne basabilecek, kendi kendini besleyebilecek, terör sorunu bitecek. ama yooo olmaz. illa satılacak, illa özelleştirme yapılacak... illa bu güç ve kudret yabancıların eline verilecek. o daha iyi. ne de olsa türkiye türklerin yönetemeyeceği kadar önemli bir coğrafyada. hatta gap'ı da satın. belki de bu özelleştirme laflarının altından o çıkacak. 32 milyar dolar yatırım yapılmış yeri 3-5 milyara satsak ooo süper kapanın elinde kalır valla. sonra da kendi elektiğimizi, kendi suyumuzu bize kendi dayattıkları fiyattan, kamu yararına falan bakmadan satıp kar ederler, paralarına para katarlar.

    bakın bugün borsanın %70'i, bankaların %50'si yabancıların elinde. limanlar, orman arazileri, büyük sanayi kuruluşları hepsi onların elinde. bu o kadar büyük bir güç ki "bak sıcak paranın şu kadarını çekerim" diye yapılan bir istikrar bozma tehdidi ile ülkenin iç işlerine karışıyorlar, çok büyük yaptırım güçleri var. senin benim vergim bana yol, su, elektrik olarak dönmüyor yabancıların yemeklerine meze oluyor. bakın büyük şehirler su sıkıntısı çekiyor, klimaları fazla kullanınca elektrikler kesilmeye başlıyor, yollar berbat. yani bırakın ordu, postal, darbe ayaklarını. ülkenin yönetimi bizim elimizde bile değil yahu. neyse şu satış işine geri dönelim. gene devrelerim yanacak yoksa.

    şimdi bir de 49 yıl kiralama lafına değineyim. bu özelleştirmeyi savunan akılsızlar siz biliyor musunuz ki bir barajın ekonomik ömrü 50 yıl olarak hesaplanmaktadır. neden? akarsular içinde taşınan partiküller, organik yapılar baraj gibi durgun bir yere geldiklerinde çökmeye başlarlar ve barajın durumuna, tuttuğu suya ve coğrafi yapıya göre değişen oranlarda barajın içini doldururlar. işte bu dolma süresi yaklaşık olarak 50 yıl kabul edilir. millet barajları sonsuz ve temiz enerji kaynakları sanıyor. aslında o kadar ciddi bir iş ki bu baraj meselesi. öyle yapalım demeyle yapılacak iş değil. 49 yıllığına yap-işlet-devret diye ver adama. adam da yapsın, işletsin sonra da devretsin ama ne devrederse etsin. kafanız çok çalışıyor sizin...

    ayrıca barajların olumlu ve olumsuz yanları hakkında ayrıntılı bir değerlendirme için sizi şuraya alayım. (bkz: baraj/@niketese) hatta lütfen okuyun.

    satışı görebildiniz mi acaba?

    susuz kalma meselesine gelince. onu da yağmur yağmadı ondan susuz kaldık sanıyorlar. hidrolojik döngü şu bu ayrıntılarına girmeyeceğim. ancak şunu diyebilirim ki türkiye genelindeki şebekelerin durumu o kadar kötü ki barajlardan çıkan suların yaklaşık %50'si şebeke kayıpları ve kaçak kullanim olarak akıp gidiyor. evet evet %50'si. yani barajdan çıkan suyun ancak yarısı bizim musluklarımızdan akıyor. kısaca baraj yapıp bu yatırıma milyarlarca dolar para gömene kadar –ki ekolojinin, doğal hayatın da içine edilmesi demektir- elindeki kaynakları daha verimli kullansana, kaçak su kullanımının önüne geçsene. diyanet işlerinin akla hayale gelmeyecek saçma salak fetvalarına kafa yoracağına, onları dinleyeceğine mesela su kullanımı konusunda eğitim programı hazırlasana, insanların bu programlara katılmasını teşvik etsene. aynı şey elektrik için de geçerli. elektrik iletim hatlarındaki kayıp kaçak elektrik falan da derken %30'lara ulaşmış seviyede. kaçak elektrik kullanımı ooo yeme de yanında yat. eee biliyorsunuz barzani ve talabani kardeşlere de bizim ödediğimiz fiyatın üçte birine elektrik satılıyor. daha ne deyim ki ben? sen onu bunu yapma sonra çık nükleer santral de, baraj de. o barajları, santralleri de yabancıya ver ki senin ülkeni daha kolay yönetsinler.

    türkiye işgal altında! uyanın artık. vakti zamanında yukarı mezopotamya denen o bölgede ne büyük savaşlar yaşandığını, fırat ve dicle'nin kontrolünü ele geçirmek için ne çok kan döküldüğünü, pkk'yı besleyenlerin amaçlarından birisinin de türkiye'nin su politikalarını bozmak olduğunu düşünün. ve gelin bugüne bakın. tekrar söylüyorum türkiye işgal altında. kanımızla canımızla aldıklarımız o şavaştığımız adamlara satılıyor. anlayın bunu artık!

    kaynaklar
    http://www.dpt.gov.tr/bgyu/bkp/gap2003.pdf
    http://www.antep.gen.tr/…t_id=36&kat_ad=gap projesi
    http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=292&l=1
  • kimilerince "vatan isgal altinda", "vatan satiliyor" diye nitelendirilen duzenleme.

    zikredilen bu isgalin senaryosu ise asagi yukari soyle betimlenir:

    1. abd ve ab turkiye'de bir partiyi iktidara getirir
    yani: o parti aslinda demokratik secimle falan gelmez iktidara. hersey bir danisikli dovusten ibarettir. o partiye oy veren salak dalkavuklar varsa bile aslinda ab'den komur aldiklari icin oy vermistir o partiye

    2. o hukumet diyanete inanilmaz butceler ayirir, devletin parasi biter.
    yani: o parti olmasa devlet aslinda resmen para basiyorken, butce her sene fazla ustune fazla veriyorken ne oluyorsa olur, o parti basa gelince devletin hazinesi bir anda tamtakir oluverir)

    3. ab ve abd hukumetin gap'i bitirmesini yasaklar.
    yani: ab ve abd'nin verdigi bu emir heralde reform paketlerine gorunmez murekkeple yazilan meshur maddelerden birinde vardir, turk dezenformasyon tarihinin altin madalyasi bruksel zirvesi sonuc bildirisi geldi birden aklima :) eger size "abi sacmalama yahu yok oyle bir madde falan?" diyen olursa selim edes'i anarak "komplo teorisinin belgesi mi olur pezevenk?" diye sorabilirsiniz

    4. abd ve ab turkiye'nin nehirlerini ele gecirecek ozel sektor masalarini belirler
    yani: ab, finlandiyali avrupa parlamenterinden barroso'ya, polonya cumhurbaskani'ndan ingiliz disisleri bakani'na kadar her biri turkiye'nin topraklarini ele gecirmek icin yanip tutusan ortak amac sahibi bir gruptur. ozel sektor de aslinda birbiriyle rekabet eden isletmeler degil, ab'den talimat alip cebini dolduran hainler butunudur. ab temsilcisi kapali kapilar ardinda bu hususta anlasir, erzurum'un da ermenistan'a verilmesi icin mason yemini falan eder.

    5. ab ve abd'nin kuklasi turk hukumeti nehirleri bu sirketlere verir
    yani: size soylendigi ve duyuruldugu gibi amac nehirlerin baraj yapmak amaciyla isletim haklarinin kisitli bir sure icin ihale yoluyla belirlenecek firmalara devredilmesi falan degildir. aslinda hepsi bir duzmecedir, kapali kapilar ardinda o partinin, ozel sektorun, ab'nin ve abd'nin ileri gelenleri zaferlerini sampanya patlatarak kutlar "hahaha nasi sattik koca ulkeyi" diye guler nuri alco misali.

    kamera stop. son. paranoya yapimcilik gururla sunar....

    saded: aslinda bu uygulama, illa sacma sapan komplo teorilerine bulasma geregi olmadan da karsi cikilabilecek bir duzenlemedir - cevresel etkenlerin on plana alindigi bir arguman icin (bkz: #11087325)

    lakin kalkip da icinizden senaryo yazmak gelirse (ki turkiye'de bu meslegin talibi sayisizdir), once biraz arastirma yapmanizi oneririm ki senaryodaki taslari yerine oturtabilin. mesela akp hukumeti'nden once (hatta 40ina meydan dayamamis kimsenin hatirlayabilecegi herhangi bir hukumet zamaninda) devletin kasasisin aslinda pek dolu oldugunu, bu kasayi akp'nin bosalttigini iddia ederseniz, size heralde en fazla gulup gecilebilir.

    akp'nin devlet butcesini diyanet'e harcadigi iddiasini arastirmak isterseniz de, son 10 yillik zaman serisine bakarsiniz. diyanet butcesi'ndeki artisin diger kurumlara ayrilan butce artislariyla oranini hesaplarsiniz. mesela sunun gibi:

    not: fiyatlar 1milyon tl = 1 ytl kurundan cari fiyatlarla ytl'ye cevrilerek sunulmustur.

    sene: 1997

    diyanet: 47 milyon
    egitim: 512 milyon
    savunma: 879 milyon

    sene: 1999

    diyanet: 180 milyon
    egitim: 2.1 milyar
    savunma: 2.8 milyar

    degerlendirme: refahyol sonrasinda kurulan 28 subat hukumetleri doneminde diyanet butcesi ve egitim butcesi benzer bicimde 4 kat artarken, savunma harcamalari 3 katina cikmis, daha yavas artmis.

    sene: 2002

    diyanet: 553 milyon
    egitim: 7.5 milyar
    savunma: 8.2 milyar

    degerlendirme: uclu koalisyon zamaninda diyanet butcesi yine en az savunma butcesi hizinda artarak 3 katina cikmis, egitim 3.6 katina.

    sene 2005

    diyanet: 1 milyar
    egitim: 15 milyar
    savunma: 11 milyar

    degerlendirme: akp doneminde ise diyanet butcesi 1.8 kat artarken egitim butcesi 2 kat artmis. savunma yalnizca 1.3 kat artmis.

    kisacasi:
    1. diyanet butcesinin artis hizi, butcenin en buyuk kalemlerini olusturan iki harcamanin artis hizina benzerdir, bir patlama soz konusu degildir, hurafedir.
    2. diyanet butcesi'nin artis hizini gereginden fazla bulsak bile, (ki ben de fazla bulanlardan biriyim) bunun sorumlusu akp hukumeti degildir, daha onceki hukumetlerde de diyanet butcesi benzer sekilde artmistir.
    3. belki de asil sorun, 10 dakikasini ayirip bu kadar basit bir tahlili bile yapmaya zaman ayirmak istemeyenlerin, secim sonuclarindan mazot fiyatlarina kadar her politik fenomeni bir cirpida aciklayiverecek "cok gizli" senaryolar kurgulamaya (uydurmaya) zaman bulmasidir.

    bir daha ki arastiralim, ogrenelim, bilmeden atip tutmayalim programinda gorusmek uzere, herkese sevgiler.

    kaynaklar:
    http://www.candundar.com.tr/index.php?did=5081
    http://www.internet.com.tr/…nma_butcesi_dusuyor.htm
    http://www.radikal.com.tr/…ler/2005/10/19/fazla.gif
    http://www.meb.gov.tr/stats/apk2002/131.htm
    http://www.tesev.org.tr/…nlik/conf_25feb_csener.php
  • bu satisa - yoksa ozellestirme mi demeliydim- destek verenlerin neredeyse 40 yildir -ki son 4.5 senesi tek basina iktidar olmus guc ve istikrar abidesi akp'ye aittir ve oyle goruluyor ki gelecek 5 senesi de akp'ye ait olacak- gap'in neden bitirilmedigini veya neden en kisa surede bitirilmesi icin caba harcanmadigini aciklamalari gerekmektedir. ancak bu tek basina yeterli olmayacaktir. aciklamalari gereken bir diger konu da hesabi yapilan bu ozelestirmelerin mevcut gap projesini gidisini nasil etkileyecegidir, gap'ın bu satışın neresinde olduğudur. hani bu özelleştirmenin oluşturabileceği cevresel etkileri de sorardim ama bu adamlarin ne kapasitesi ne de dunya gorusleri boyle bir soruya cevap vermeye uygun. hoş diğer sorulara da cevap veremezler ki.

    bir de boyle alakasiz bir sekilde konuyu baska noktalara cekerek dikkat dagitma yontemi vardir ki bu baslik altinda bunun orneklerini de gormek mumkun. firat ve dicle'nin ozellestirilmesi konusunda duyulan ve sayilar ile ortaya konulmus endiselere akli sira buldugu acik ile cevap verdigini sanan gafillere diyecegim sey "en azindan hava atarak verdigin kaynaklari dogru oku, verdigin kaynaklar bile seni yalanliyor haberin yok" olacaktir. bundan sonra denecek sey ise "okudugumuzu anliyor muyuz acaba" olabilir.
  • firat ve dicle nehirleri ozellestirilsin diyenler buyursun asagidaki raporu aciklasin. hatta yigitlerse, mertlerse gap projesinin ab tarafindan nasil baltalandigini, akp'nin de buna nasil canak tuttugunu kabul etsinler. paranoyak olmakla veya komplo teorileri yazmakla sucladiklari bizleri de artık olduğumuz gibi kabul etsinler. zaten doktorlar da kendi haline bırakın demişti. ama gozunuzu acin ulan, bu gercekleri kalin kafaniza sokun be! ama nerde onlarda o yurek, o durustluk, o mertlik...

    ancak raporu okumadan önce özellikle şu yazıya da bakılması iyi olur.
    (bkz: #11090512)

    işte ato'nun raporu buyrun;

    "tbmm gündeminde bulunan kalkınma ajansları, kuruluşu, koordinasyonu ve görevleri hakkındaki kanun tasarısı ile gap idaresi'nin lağvedilerek, yerine kamu kuruluşu niteliğinde olmayan bölge kalkınma ajanslarının kurulması hedefleniyor. ab fonlarından yararlanmak için gap idaresi'nin kapatılarak yerine bölgesel kalkınma ajansı kurulması, gap idaresi'nin 16 yıllık bilgi ve deneyiminin çöpe atılması anlamına gelmesi nedeniyle eleştiriliyor. yeni düzenlemeyle idarenin 300 civarında çalışanı da kamu personeli havuzuna devredilerek, buradan diğer kamu kurumlarına dağıtılacak. gap'ı tanıyan, planlayan ve yürütenler başka kurumlarda görev alacak. böylece gap'ın hafızası yok olacak.

    türkiye genelinde kurulması hedeflenen 26 bölgesel kalkınma ajansı ile güneydoğu anadolu projesi'nin, üç farklı bölgeye ayrılarak ele alınacak olmasının, gap'ın bir bütün olarak bölgesel kalkınma projesi olma niteliğini bozacağı ve bölünme sürecini başlatacağı belirtiliyor.

    tasarıya göre, bölge kalkınma ajanslarının finansmanı bütçe vergi gelirlerinin binde beş oranında ayrılacak ödenek, ab ve diğer uluslar arası fonlardan sağlanacak gelirler, bölgedeki belediyeler ve il özel idarelerinden aktarılacak yüzde oranındaki paylar, ticaret odalarından aktarılacak pay ile ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlarca yapılan bağış ve yardımlardan oluşacak. şimdiki haliyle finansman yetersizliğiyle tamamlanamayan projenin yeni düzenlemeyle tamamlanma şansının azalacağı da eleştiriler arasında yer alıyor."

    simdi anlayabildiniz mi firat ve dicle'nin ozellestirilmesi arkasindaki pis oyunlari, kirli iliskileri ve burada icimden gecen kelimelerle ifade edemeyecegim durumu... simdi anladiniz mi neredeyse 40 yildir yapilmayanlarin, bir sekilde gecistirilenlerin unutulup, unutturulup simdi karsimiza ozellestirme sacmaligi ile cikildigini. simdi anladiniz mi gap projesinde yer alan 22 barajin (ki 13'u tamamlanmistir) unutulup baska barajlardan, ozellestirilecek nehirlerden bahsedildigini?

    raporun tamami icin;
    http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=292&l=1

    ***

    ekleme: simdi bir de 2010 yilina kadar gap'i bitirecegiz, yilda 3 milyar dolar yatirim yapacagiz diye soz veren akp hukumetinin gap icin sadece 600 milyon dolar civarinda para harcadigini okuyun. bunun ustune bir de bitmemis gap'in suhaliyle bile yilda ortalama 1.1 milyar dolar gelir elde ettigini ogrenin. bakin bakalim ne oluyor?

    http://www.haberlink.com/…ümet_devirdi_ama_bitmedi"
  • özelleştirmeye karşi olduğunu söyleyenlere "çağdişi pislik" muamelesi yapilan, özelleştirmenin basitçe kamu kurumlarinin mülklerinin özel işletmelere devredilmesinden ibaret olmadiğini söyleyenlere yan gözle bakilan günler ne çabuk geçti? muhtemelen oyakbank hollandalilara satildiktan sonra. yani şimdi firat ve dicle'nin sularinin özelleştirilmesi konusunda koparilan kiyamete bakinca "siz neredeydiniz yahu?" diye soruyor bizim seka'dan erken emekli edilen faik amca.
    faik amca hakli. aslina bakarsaniz boğaz köprüsü yap, işlet devret sularina girdiği günlerden, yani "sattirmam!", "satarim!" muhabbetleri alay konusu olduktan, yani memleketin liberalinden sosyal demokratina, ulusalcisi milliyetçisinden, faşistine ve islamcisina kadar herkes neo liberalizmin dümen suyuna girdikten sonra taş, su, toprak ve tahta da dahil tüm elementlerin özelleştirileceğini öngörmemek pek mümkün değildi.
    firat ve dicle'nin sularinin özelleştirilmesi hani teknik olarak pek mümkün görünmüyor ve cahilane bir ulusalci cazgirlik senfonisi gibi görünüyor ama, yine de görünce şaşiriyorum elimde değil:
    dünya amma hizli dönüyor değil mi faik amca?
hesabın var mı? giriş yap