• olay cok basit.

    hic kimse burada, ssg'ye ve kanzuk'a kurallara uymasin demiyor. eger kanun ve hukuka aykiri bir durum soz konusu ise, geregi elbette yapilsin. ancak, sen kalkip da, seni var eden eksi sozluk yazarlarini boyle bi durumun varligindan "uygun bir dille" haberdar etmezsen, elestiriyi de yersin, kusura bakma. hala bik bik edenler var, neymis herkes gorevini yerine getiriyormus falan. devlet dairesi mi lan burasi? bir konsept var, ona gore herkes istedigini yalan yanlis yaziyor iste... sen peygamberi sevebilirsin, digeri sevmeyebilir. sen besiktaslisindir digeri fenerli.

    bakin, olay cok basit diyorum. "ama o yazarlar da oyle seyler yazmasaymis" , "yazdilarsa cezasini cekerler" , "kimse eksi sozluk'e, gammazlara, preatorlere guvenmesin" , "kapat hesabini git" , "haydi entry girmeyelim" mevzusu degil.

    ek olarak:

    (bkz: okuduğumuzu anladık mı)
  • burada önemli bir diğer konu da aslında bu yazar bilgilerinin açığa çıkması olacak. dava dosyalarına ulaşımın kolaylığı düşünüldüğünde bu 113 kişi açık hedef olarak insanların karşısına sürülüverecek.

    daha önce vurguladığım gibi zaten açıktan da söylediklerini söylemeye devam edebilecekler için bu çok sorun yaratmayacak da olsa diğer taraftan böyle bir kimlik ifşası kimi yazarlar için her anlamda sıkıntılı bir sürece işaret edebilir.
  • aziz ve muhterem eksi sozluk cemaati,

    oncelikle son iki gundur gelen elestirileri, eylemleri yakinen takip ediyorum. daha yakindan takip ettigim konular ise hali hazirda sorgu/ifade ile ugrasan yazarlarin meseleleri. simdi uzerindeki temel yanlis anlasilmalari duzeltmek istiyorum. bunlari duzeltebilmem icin once bir tane sacmaligi tekrar duzeltmem lazim:

    "kapatilma ihtimalin ortaya cikip kesen tehlikeye girince sansur karsiti leopar, yazarlar tehlikeye girince tiss"

    eksi sozluk son 5 yilda 3 kere kapatildi. bakin kapanma ihtimalini geciyorum, gercek anlamda kapatildi. bir tanesi iki ay surdu. o zaman kesem tehlikeye girmedi cunku agzimdan tek kelime cikmadi da "ihtimaller"den mi kesem tehlikeye girdi? yilda uc dort kere savciliga ifade verirken, ataturk'e hakaretten ifadem alinirken kesem tehlikeye girmedi de bir tane "ihtimal"den mi kesem tehlikeye girdi? faks cekip "hakkimdaki her seyi silin" diyen akp milletvekiline "silemeyiz" diye yanit fakslarken kesem icin en iyi olani mi yaptim? hadi bunlari bilmiyor olabilirsiniz tib'in kapatma emri entry'mi (bkz: #23338161) okumadiniz mi? derdimin eksi sozluk'un kapatilmasi degil kurumun sapitmasi oldugu gercekten hic mi anlasilmiyor? yazidan anlasilmiyorsa videosu var: http://video.cnnturk.com/…n-ssgsi-cnn-turke-konustu

    daha ayrintili isterseniz ayni gun iki saat sonra ayni gomlekle katildigim tv8'deki programin kaydini bulun izleyin. yok gundemi uc bes takintili tipin yonlendirmeleriyle takip edecekseniz sizin icin umit yok zaten.

    burada israrla "benim kapi gibi avukatlarim var bunla rahatca mucadele edebiliyorum ama her sitenin bu lukse sahip olmasi mumkun degil onlarin magduriyeti ne olacak" uzerinden rezilligin esas boyutuna yaptigim vurgu fight club senaryosunu satir satir ezberleyebilen bir kafanin algilayabilecegi bir duzeyde diye umuyordum. degil mi? ben hakkaten ulusal tv'ye cikip "ben neyse ki rahatim diger siteler dusunsun" demis olabilir miyim? ya da site kapatilinca sorun etmeyip kapatilma ihtimalinde ortaligi velveleye veren? oyle manyak?

    eksi teknoloji ltd. ve purut avukatlik burosu calisanlarinin 15 mayis 2011 sansure karsi yuruyus'un bildirim dilekcesi icin kanunen gerekli 7 kisiden 5'ini teskil ettigini, cunku organizasyon ekibinden geri kalanlarin cesitli sebeplerden imza atmaktan cekindigini ve kalan 2 boslugu doldurmak icin 1 hafta boyunca gonullu aradigimizi zar zor bulabildigimizi biliyor musunuz?

    eksi teknoloji ltd. sti.'nin bastirdigi binlerce pankartta (kirmizi orta parmaklar ve beyaz uzerine siyahli kirmizili tum yazili pankartlar, bazilarinin fikir ve metinleri bizzat bana ait) eksi sozluk reklami gordunuz mu? hangi pankartlarda kimlerin reklamini gordunuz? sizce kimin reklama/virale ihtiyaci var? nasil kacirdim ben boyle firsatlari bir para kazanma dehasi olarak?

    paramin pesinde kosuyor olsam hukumete, devletin kurumuna canli yayinda saydirir miyim? siz ayni benim yaptigimi yapan parasinin derinde baska kimi gordunuz de beni paramin pesinde kosmakla itham ediyorsunuz? hangi akli basinda sermaye sahibi devlete saydirmak gibi manyaklik yapmis da beni bu manyakliktan "prim edecegim"i zannederecek yargiliyorsunuz? prim etmek istesem sansur gibi onemli bir konu icin ayrilan ulusal tv zamanini eksi sozluk polemikleriyle harcasam daha iyi reyting yapmaz miydim? siz bilirsiniz bu reyting islerini. paraysa tek derdim neyi tercih etmeliydim?

    siyasi ve sahislara dair girisleri tumden yasaklamis kafasina gore adam ucuran olusumlarin yaninda durup eksi sozluk'e "baskici ve yasakci" hangi yuzle diyebiliyorsunuz? "adnan oktar hakkinda entry girilebilen tek sozluk" diye sloganla niye tv'ye cikmadik biz? oradan iyi prim yapardik bak.

    sansur karsitligimin "sadece kesem tehlikeye girince" devreye girdigini iddia edenlere bu ayni bkz'i dorduncu verisim: (bkz: #19265975). hayir kesemin tehlikeye girmesinden endise etmemden daha dogal bir sey olamaz ama bu konuda "kesesi tehlikeye giren" binlerce sitenin yapmadigi seyleri ben niye yapiyorum? ben niye son 1 yilda turkiye'de davet edildigim yiginla etkinlikte "sansur" anlatiyorum? daha da onemlisi bunlari baska hangi sermaye sahibi yapiyor da bu yaptiklarim size "para icin yapiyor" intibasi uyandirdi? etkinliklerden aldigim plaketleri eritip pirinc fincan yapip satiyorum ama bu paragozluk sayilmaz. ticari kafa.

    benim acimdan eksi sozluk'un turkiye'de internet kulturune kattigi en onemli konu "dogruyu yanlistan ayirdetme sorumlulugunu bilgiyi edinene yikmasi"dir. cunku gercek elestirel bakis bunu gerektirir, dogrusu budur. kimsenin lafiyla gaza gelmeme, kendi suzgeci disinda kimseye takilmama. acikcasi su noktada "para odakli" hareket ettigimi dusunen herkesin suzgeci sinifta kalmistir. isterseniz basa donup tekrar saglamasini yapin.

    ---------

    simdi ikinci onemli konu kanzuk'un 7. maddesinin yaygin tefsiri:

    "biz msn'iz feysbukuz oglum, yazarlar da ne halleri varsa gorsun"

    oncelikle belirteyim, kanzuk'un bu duyuru metnini yollamadan once bastan sona okudum ve 7. madde dahil olmak uzere "bence sorun yok" diye onay verdim. zira soylenen sey su:

    "eksi sozluk insanlara bilgi paylasimi ve etkilesimi saglayan ticari bir platformdur. bu tur platformlarin kullanicilarina hukuk destegi taahhudu vermesi mumkun degildir"

    bu boyle. bu demek degil ki biz yazarlar "polis geldi napayim?" deyince "siktir lan orospu cocugu geber pezevenk" diyoruz. hatta kanzuk su anda ifadesi alinan yazarlarla benden daha fazla ilgilenmekle mesgul. ben de acikcasi onlarin magduriyetini azaltmak icin son iki gundur calisiyorum.

    sunu anlamaniz lazim: eksi sozluk yazarlarina hukuki destek taahhut edemez. bu cok acik ve net. bu pratikte de teoride de bir yigin sebeple imkansiz. gorunen o ki eksi sozluk maasli yazarlari olan bir yayin organi olsaymis daha iyi olacakmis zira genelde sikayetler "tum iyi yazarlar gitti" ve "yazarinin arkasinda durmuyor" ustunde. e ben bunu yapabilmem icin formatimi degistirmem lazim, gazete olmam lazim, dandik yazdigini dusundugumu, benim gorusume uymayani atmam lazim? acikcasi benim onda buldugum deger eksi sozluk'un su anda yarattigi degerden daha fazla degil.

    diger onemli bir mesele:

    "bu ifadesi alinan yazarlarin akibeti ne olacak?"

    bu sorusturma surecinin bir parcasi. henuz ortada bir dava yok, mahkeme yok. benim bizzat yasadigim, avukatsiz donemlerimden benzer bir ornek icin (bkz: ssg'nin yozgatlı polis macerası). gunumuzde ise yilda 3-4 defa savciliga gidip benzer ifadelerden veriyorum.

    yargiya sevkedilmis konular uzerine yorum yapamiyoruz ama benim burada gordugum en buyuk risk yazarlarin kimliklerinin dava dosyasina gecmesinden dolayi "anonimliklerini kaybetme" riski. bunu telafi icin eksi sozluk olarak bu sekilde magdur olan tum yazarlara yeni bir hesapla devam etme imkani verecegiz.

    simdi daha az onemli meselelere gecelim:

    "eksi sozluk bilgileri hukuki mercilerle paylastigini daha onceden soyleyebilirdi ona gore tavir alirdik"

    2006'da belirtmisiz (bkz: kisisel bilgiler/#10347863). ama bunu belirtmemis de olabilirdik zira tum sirketlerin ve internet sitelerinin uyguladigi bu prosedurler kanunda zaten yazili. bizimki kamuoyunun lehine bir tekrar olmus.

    "sen hukuken sakincasiz buldugun icin beni yanilttin"

    durumun oyle olmadigini soylemistik (bkz: gotumuze girebilir/#17633604). ama fatih altayli sakincasiz buldugumuz 400 entry'yi mahkeme karariyla sildirebilmis, hatta kendi lafini "hakaret iceriyor" diye sildirtmis, simdi kazan ölmüş garip mi?

    "eksi sozluk yazarlara karsi sorumlulugu geregi en azindan cikabilecek sorunlara dair daha net bir farkindalik yaratabilir, bir hareket baslatabilirdi"

    ben acikcasi konuyu götümüze girebilir'den daha net ve acik izah eden bir ifade bicimi bilmiyorum. ama bu konu uzerinde yazarlarin magduriyetini azaltacak onlemler ve secenekler uzerinde zaten calisiyorduk, calismaya da devam edecegiz.

    "sahi bir leopar vardi noldu ona?"

    hircinlasti hircinlasti, daha hircinlasmaz dedik, daha da hircinlasti. önünü alamadik.
  • gerçek hayatta savunamayacağı şeyleri söyleyenleri- sanal kimlikleri- bolca düşündüren eylem.
  • otisabi'nin üzerinde durduğu bir kaç konuyu açıklamak gerekirse:

    (bkz: ekşi sözlük'ün savcılığa yazar bilgilerini vermesi/@otisabi)

    en baştan başlayalım, ekşi sözlük bir yer sağlayıcıdır.

    5651 sayılı kanun üç figür belirlemiştir. içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı. hiçbir içerikten hiçbir şekilde içerik sağlayıcı dışında kimse sorumlu değildir. kanun ve ilgili yönetmelikler açık şekilde bunu belirtmiştir. kaldı ki bu kanun hiç çıkmamış olsaydı bile suçta ve cezada şahsilik ilkesi gereğince yine sözlük içerikten hiçbir şekilde sorumlu olmayacaktır. şimdi kanunu açıp "ce­za so­rum­lu­lu­ğu ile il­gi­li hü­küm­ler sak­lı kal­mak kay­dıy­la" kısmına kanmayın, o sizin sandığınız gibi değil.

    yine 5651 ve yönetmeliklerinde yer sağlayıcının hangi durumlarda, ne gibi sorumlulukları olduğu da açıkça belirtilmiştir. üşenenler için özetle: "ka­nu­nun 8 in­ci ve 9 un­cu mad­de­le­ri­ne gö­re ha­ber­dar edilme­si ha­lin­de ve tek­nik ola­rak im­kân bu­lun­du­ğu öl­çü­de hu­ku­ka ay­kı­rı içe­ri­ği ya­yın­dan kal­dır­mak­la yü­küm­lü­dür."

    ekşi sözlük sizin mantık algınız dahilinde öyle oldu diye sorumluluk sahibi olmaz, sorumluluklar kanunlarla ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. tek sorun sizin bunu bilmiyor olmanız olabilir.

    vodafone örneği hem mesnetsiz, hem mantıksızdır, dayanağı kanun, yönetmelik maddesi bulunmadığından aslında hukuki, mantıklı bir yorum değil, bir varsayımdan ibarettir. ciddiye alınır bir iddia gibi üzerine dikkat çekilen entrynin "bana öyle geliyor yahu" tadından daha ileride olmasını beklerdim. bunu mantıklı ve dayanaklı bir yorumla desteklerseniz tekrar tartışılabilir, şimdilik daha fazlasını hak eden bir konu değil.

    buradaki tarafları ve sorumlulukları bir daha netleştirmek gerekiyor: ekşi sözlük bahsi geçen bu süreçte verilerine, bilgisine başvurulan taraftır. savcılık işlemi bu şekilde yürütmekte, soruşturmanın doğrudan muhatabı değil, savcılığın soruşturmayla ilgili taleplerini yerine getirmekle yükümlü ve bundan başka yükümlülüğü bulunmayan taraftır. bu bazen ip adresi vermek, bazen de ifade vermek şeklinde vuku bulmakta. bu süreçte ekşi sözlük'ün soruşturma kapsamında savcılık talebi nedeniyle soruşturma için gerekli görülen bilgilerin teslimiyle yükümlü hale gelmektedir. bu hem hukuki, hem fiili durumun sağlamasını kanun, mevzuat, yargı kararları veya en kolayı halihazırdaki savcılık incelemesi üzerinden yapabilirsiniz. bu yükümlülük neticesinde ben dahil kimsenin hoşuna gitmeyebilir ancak ekşi sözlük soruşturmanın tamamlanması ve teorik olarak savcının suçun işlenip işlenmediğini tespit etmekte kullandığı veri sağlayıcılarından biri olmaktadır. bu pozisyon itibariyle soruşturmanın gizliliğini koruma yükümlülüğünü otomatik olarak üstlenmektedir. bu sürece bu şekilde dahil olan bir kişi veya kurumun(daha önce verdiğim örnekte tercüman ve bilirkişi de soruşturmanın gizliliğini korumakla yükümlüler arasında örnek gösterilmiştir.) bu yükümlülüğü kendiliğinden doğmaktadır. bu hususu çok iyi açıklayan bir makale linki verdim, yine veriyorum: http://auhf.ankara.edu.tr/…-59-02-okuyucu-ergun.pdf

    soruşturmanın gizliliğini ihlal etmemekle yükümlü olan kişi bunun bir işe yarayıp yaramayacağını sorgulamak ve sakınca görmüyorsa bunu ihlal etmek gibi bir lüksü bulunmamaktadır. zira kanun suçu gizliliğin ihlal edilmesinin sonuca etkisi olup olmadığından bağımsız olarak düzenlemiştir. ayrıca yazarın savunma hakkı zaten savcılığın ifadeye çağrılmasıyla başlayan bir sürecin parçasıdır. yoksa haberdar olmadığınız müddetçe yargı sizi savunmasız kılıp, köşede kıstırır diye bir şey yok, yazara yapılacak çağrı ifade vermesine ilişkindir. yazar ifadesini avukatıyla veya baronun sağlayacağı bedelsiz avukatla yapabilir veya susma hakkını kullanabilir, bu süreç biz haber versek de, haber vermesek de aynı şekilde işleyecektir. cmk'da tüm süreç açıkça anlatılmakta.

    cmk kapsamında soruşturmanın gizliliği ve tck kapsamında bunun ihlalinin cezaya bağlandığında mutabıkızdır sanıyorum. iş soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu işleyebilecek taraflardan biri olmadığımız iddiasında kilitleniyor. orada da basın kanunu ve basının sorumluluğu örneği verilerek tüm yalanlarımı(bir yazar öyle demiş) hem de kendi verdiğim makalede yer alan bir maddeyle ortaya çıktığını dehşetle gördüm. çok feci oldum. yahu otisabi'nin o maddeyi bulmasına sebep makale konu anlaşılsın diye entrymde belirttiğim makale zaten.

    1. yahu basın kanunu'nun bizimle ne alakası var? biz basın kanunu'na tabi değiliz, basın kanunu sadece ve sadece "basılmış eserlerin basımı ve yayımını kapsar." basın kanunu madde 1. şimdi tanımlara geçelim:

    a) basılmış eser: yayımlanmak üzere her türlü basım araçları ile basılan veya diğer araçlarla çoğaltılan yazı, resim ve benzeri eserler ile haber ajansı yayınlarını,
    b) yayım: basılmış eserin herhangi bir şekilde kamuya sunulmasını,
    c) süreli yayın: belli aralıklarla yayımlanan gazete, dergi gibi basılmış eserler ile haber ajansları yayınlarını,
    d) yaygın süreli yayın: tek bir basın-yayın kuruluşu tarafından aynı isimle basılan ve her coğrafi bölgede en az bir ilde olmak üzere, ülkenin en az yüzde yetmişinde yayımlanan süreli yayın ile haber ajanslarının yayınlarını,
    e) bölgesel süreli yayın: tek bir basın-yayın kuruluşu tarafından basılan ve en az üç komşu ilde veya en az bir coğrafi bölgede yayımlanan süreli yayını,
    f) yerel süreli yayın: tek bir yerleşim biriminde yayımlanan süreli yayınlar ile haftada bir veya daha uzun aralıklarla yayımlanan yaygın ve bölgesel yayınları,
    g) yayın türü: süreli yayınların yaygın, bölgesel ve yerel yayın türlerinden hangisinin kapsamında olduğunu,
    h) süresiz yayın: belli aralıklarla yayımlanmayan kitap, armağan gibi basılmış eserleri,
    ı) eser sahibi: süreli veya süresiz yayının içeriğini oluşturan yazıyı veya haberi yazanı, çevireni veya resmi ya da karikatürü yapanı,
    j) yayımcı: bir eseri basılmış eser durumuna getirip yayımlayan gerçek veya tüzel kişiyi,
    k) basımcı: bir eseri basım araçları ile basan veya diğer araçlarla çoğaltan gerçek veya tüzel kişiyi,
    l) tüzel kişi temsilcisi: yayın sahibi veya yayımcının tüzel kişi olması halinde bu tüzel kişiliğin yetkili organı tarafından, yöneticiler arasından belirlenen gerçek kişiyi veya kamu kurum ve kuruluşlarınca belirlenen gerçek kişiyi,

    birinci maddeyi destekler şekilde sadece basılı eserlerden bahsetmekte. basın kanunu'nu nasıl bir internet sitesine, hem de türkiye'de internet kanunu(5651) çerçevesinde yer sağlayıcı belgesi almış olan ilk internet sitesine nasıl basın muamelesi yapılmak istenir, sırf diyecek bir şey bulabilmek için nasıl böyle bir iddiaya sarılınır, nasıl bir ihtiyacın yansımasıdır, anlamak mümkün değil.

    ---
    bu arada bu iddiada bulunanlardan sevgili meslektaşım gifted 26/06/2004 tarihinde mülga olan, yani yürürlükten tamamen kalkan eski basın kanunu'nun ek 9. maddesine dayanmış, bu hatasını düzeltmiş ama kısmen düzeltmiş zira o basın kanunu yürürlükte olsa idi ek-9 madde yine bu konuda bizi basın kanunu'na tabi kılmıyordu. madde tam olarak şöyle: (mülga basın kanunu ek 9. madde) "bu kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır." yani kısıtlı konularda sınırlı uygulama alanı var sadece.

    bu yürürlükte olmayan kanun yürürlükte olsaydı bile, bu madde aynen geçerli olsaydı dahi, olayımıza ilişkin hiçbir göndermesi olmadığından yine basın kanunu uygulanmayacaktı olayımızda.
    ---

    yine de cevapsız bırakmayacağım, "tabi değiliz ki" deyip kaçmış olmayayım, tabi olmadığımız kanundaki maddenin tabi olsak dahi bizimle alakalı olmadığını da belirteyim, çok net: basın kanunu'na tabi olmamış olsak da, tabi olmuş olsak da, eğer biz soruşturmanın bu şekilde "görevlisi" olmamış olsaydık, "kardeş seni arıyorlar" diyebilirdik. bunu dosya kapsamında bu yükümlülük altında olmayan her şahıs da yapabilir, basının tabi olduğu korumayla veya basına tanınmış bir ayrıcalıkla da alakası yok. her bir türk vatandaşı, şahit olduğu, bildiği, duyduğu, okuduğu bu tür bir gelişmeyi soruşturmanın varlığı, ifadenin alındığı, bir kişinin arandığı gibi temel şekilde olmak üzere paylaşma hakkı zaten bulunmakta.

    o yüzden dar yorum yaptığım ve bu mantıkla "örnek, işyerinize sizin hakkınızda bilgi almak için gelen kolluk kuvveti bilgisini, işyerindeki sorumlu kişi sizden saklması anlamı ortaya çıkacaktır. ya da; evinize gelen polis sizi bulamayıp, kapıcı ile konuşsa, kapıcının bu hususu size söyleyemem anlamı çıkacaktır.'' gibi sonuçlara sebep olunacağı yanlıştır. bu hususun hiçbir sakıncasının bulunmadığı dayanak makalede de açıkça belirtilmekte zaten, aksi yönde de hiçbir beyanım olmadı hiçbir zaman.

    yine bir husus: soruşturma "savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla" gizli, sen niye yazara haber vermiyorsun? cmk'nın ilgili hükmü, soruşturmanın gizliliği ilkesinin bahane edilerek müdafi ve şüphelinin dosyaya erişiminin savcılık tarafından kısıtlanmaması, yasaklanmaması için konmuş bir hükümdür. olayımızla hiçbir bağlantı içermemektedir. bu hükümden şüpheli hakkındaki soruşturmaya dahil olanlar bir zahmet kendilerine haber etsinler veya haber verseler de sakınca yoktur anlamı zorlasanız da çıkmamaktadır. kaldı ki bu yükümlülüğün diğer spesifik yükümlülüğü ortadan kaldırdığı şeklinde yorumlanabilecek hiçbir yanı bulunmamaktadır.

    ve yine tekrar ediyorum, şüphelinin savunması birileri ona hasbelkader haber verdi diye mümkün olur, yoksa savcılık hayatta haber vermez, o yüzden savunma hakkı kısıtlanıyor gibi bir durum yoktur. soruşturma sürecinde şüphelinin hakları ve yükümlülükleri bellidir, savcılık bu süreçte o aşamaları da baştan sona takip etmektedir, etmek zorundadır.

    ister küstah deyin, ister başka şey, yaptığım yorumun doğruluğu veya yanlışlığı hususunda ne kadar akıllı ve zeki olduğunuzdan bağımsız olarak iyi veya kötü hukuk altyapısı sahibi olmanız halinde daha yapıcı, daha mantıklı argümanlar getirebilirsiniz. o takdirde daha işe yarar bir sonuca varabiliriz zira şimdiki haliyle mesnetsiz iddialara mantıklı cevaplar vermeye çalışarak yaptığımız herkes için vakit kaybı.

    en basitinden biriniz demedi ki, kardeşim sen de yaz savcıya, sor ben bunu yazarıma bildirebilir miyim diye, cevabına göre hareket et, hem kimse sıkıntıya girmesin, hem de yapıcı bir sonuç elde et. ben bir sonraki talepte bu şekilde yapmaya karar verdim, sonucunu da paylaşırım. daha iyisi olana kadar da en iyisi bu belli ki. bu sürecin bana tek faydası bu oldu, daha önce çözüm bulmaya yeterince çabalamamışım belki, o eksiğimizi gidermiş oldu.
    ---
    bir gelişme: (bkz: #24353250)
  • neden bu kadar garip karşılandığını anlayamadığım durumdur.

    ben sözlüğe kayıt olurken gerekli durumlarda hukuken destek çıkacağız gibilerinden cümleler okumadım, görmedim. bu duruma karşı çıkan yazarların da gördüğünü ya da okuduğunu sanmıyorum. kendi özgür iradenizle yazdıklarınız için, yazdığınız platformdan her durumda destek almayı beklemeniz zaten olur bir durum değil bence.

    bence asıl üstüne gidilmesi gereken sorun insanların farklı bakış açılarına ve düşüncelere karşı git gide daha baskıcı bir tavır alıyor olmaları gerçeğidir. o da burada ssg yi ya da kanzuk'u eleştirerek çözülemez haliyle.
  • aklıma sitenin en aşağısında yazanları getiren olaydır :

    bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir................ devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır................. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler............. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.

    --- kafada eko şeklinde ---

    bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir!
    devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. !!!
    bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir!!
    devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. !!!
    bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir!!!

    --- kafadaki yankılanmanın giderek artması ---
  • türkiye gibi bir ülkede, dolayısıyla o ülkenin yasalarına tabi olarak yaşarken ifade özgürlüğü, kişisel haklar diye götünü yırtıp sonra bu yırtıkların oluşturacağını bildiği` :bilmiyorsa zaten apayrı` sonuçlarına katlanmaktansa, amcasının oğlu olarak varsaydığı ve kendisine sesini çıkarması ve etkili bir şekilde duyurmasına olanak veren bir kuruluştan bir çocuk gibi sorumsuzca kendi götünü kurtarmasını bekleyen bir takım yazarların kendini bilmezliklerini açığa vurmaya başlayış cümlesi.

    22 haziran 0 entry eylemi, zaten eyleme hevesli liseli tkp sempatizanı havası veriyordu herşey, en azından amaç neymiş diye bakıldığında elle tutulacak iki argüman var, biri; yaptırımlardan neden yazarların haberdar edilmediği, ikincisi ise; ssg'nin sözlük kapatılma riskine karşı leopar, yazarların tehtid edilmesine ise fıs kesilmesi. ki ikincisinin saçmalığını şu anda her zamanki gibi temasını kullanıyorsanız sayfanın sol üstünde yıllardır sansürü aynı şekilde duran ekşi sözlük logosu kanıtlıyor. birincisinin saçmalığı ise yıllar önce yazar olmayıp sadece okur olduğum orta okul- lise döneminde bile bildiğim (bkz: kisisel bilgiler/#10347863) ile kanıtlanıyor. ssg'nin çaresizce tekrar belirtmek zorunda kaldığı gibi. yazarlığa geçiş döneminde yazar iken bilmeniz gereken şeylerin bkz'ları altında bu bilgiye ulaşabiliyorduk sanırım. büyük süpriz.

    bu ülkede biz yaşıyoruz, düşünce özgürlüğümüzü kısıtlayan yasalarına da ne kadar hoşumuza gitmese de biz uymalıyız. kim istemez ki akla gelen ilk şeyleri toplayıp, iyice derleyip, nefret beslediğin bir insana yada kuruma kusmayı. yapıcı, yada yapıcı olmayarak. etik olarak yanlış yada değil ama konu da bu değil. konu neden yapamıyor olmamız.

    ayrıca sözlük diyarlarında, sözlüğe karşı belli bazı konuya hakim olmayan kitleleri kışkırtmaya çalışan ve görünüşe göre başarılı olan kişi ve trollere karşı gözü açık tutmakta fayda var. bi yerden de tanıdık geldi bu konuya hakimiyetsizlik.
  • (bkz: zaman ötesi olması hiç de iplenmeyen entryler)

    neden bu kadar büyütüldü, neden bu kadar ciddiye alındı hiç anlam veremediğim durum

    birkaç açıklama yapıldı, yasal zorumluluklardan bahsedildi, o oldu bu oldu. şimdi tepkiler çığ gibi. hesabını kapatanlar, yok antisourtimes de kendine hesap açanlar.

    arkadaşlar ne oldu ? yazar bilgilerini ekşi sözlük zaten vermek zorunda bunu anlamak bu kadar zor değil.bir yasaya karşı olmak onu ihlal edebileceğiniz anlamına gelmiyor. sözlük yapı olarak kimseyi korumak kollamak zorunda da değil.aynı zamanda bir yazar kendi yazdıklarını savunmakdan bu kadar acizmi. yazdıklarının arkasında duramayacak kendini saklayacak kadar korkak mı ? hadi bırakın birşeyler ters gitse o yazar yönetimden,ssg den önce diğer yazarları arkasında bulacakdır.

    bence ilk sorunuzmuz eleştirmekle hakaret etmek arasındaki farkı anlayamamak.
    insanların ideolojilerini, inançlarını, liderlerini , yaşayışlarını eleştirebilirsiniz ama hakaret edemezsiniz arkadaşlar, bu değil düşünce özgürlüğü önce onu bir anlayalım.

    anlaşılması gereken başka bir konu senin yazdığın, çizdiğin, söylediğin herşeyden önce sen sorumlusun, kimsenin kimseye yardım etme zorumluluğu yok, eğer canları isterse destekcin olurlar istemezse olmazlar.

    son olarak, haberi olan var mı ne olmus ifadesi alınmak istenen yazara, sözlük yönetimi ilgilenmiş mi ? belkide yapılan bütün tepkiler anlamsız !
hesabın var mı? giriş yap