• majid majidi nin filmlerinden aşina olduğumuz iran adalet,ahlak ve vicdan gibi değerlerin bu filmin de temelini oluşturduğunu görüyoruz.
    bizi etkileyen ezber bozan bir ahlak ve vicdan anlayısı ve esaslı arada kalmalardır.filmde her diyalogda;karşı tarafa haklı olduğunu gösterme çabasından sonra herkes kendi içine bir süphyele dönüyor;kimse kendinden tam emin değil dolayısıyla etkili olan anlar bakışlar..cocukların birbiriyle bakısları,konusmayan dedenin bakısları konuskan bir sessizliğin vurucu anlarından..

    --- spoiler ---
    termeh babasına neden parayı ödemiyorsun,böylece annem eve geri dönecek dediğinde babası bunun parayla ilgisi olmadığını; eğer benim suçlu olduğumu düşünüyorsan git anneni getir.onları ararız ve parayı öderiz dediğinde annesiyle babasının birlikte yasamasını istesede babasının suclu olmadıgına inandığı için arabaya biner ve annesiyle gider..

    --- spoiler ---
  • zaten majid majidi izleyicisi olduğum için, irandan güzel film mi çıkar ön yargım yoktu. beklenti düşüklüğünden kaynaklanan overrated bir durum olmadığına eminim yani.

    mükemmel film. filmin akıcılığına, vuruculuğuna senaryosuna ve kurgusuna hepsi çok güzel olmasına rağmen şaşırmadım ama oyunculuklar ağzımı açık bıraktı resmen. dede de dahil olmak üzere 7 ana karakter de harika oynamışlar.* hatta o dedeyi nereden bulmuşlar arkadaş. bir insanı öyle perişan göstermek için gerçekten o halde olması lazım. o halde bir adamı da filmde oynatamazsın, çözemedim. başroller zaten çok iyi ama razieh ve hodjat isimli(fakir olan çift) karakterlerin özellikle hodjatın harika kendine hakim olamamaları çok çok ekstra bir oyunculuk katkısı sağlıyor filme.

    o kadar güzel ayrıntılardan, o kadar doğal savunmalarla değişiyor ki mahkemenin seyri. çok belirgin, ayrıntıları çok net klasik film vakaları gibi değil. böle bir olay yaşamış iki kişiyi gidip adliyede izlesek yarın, aynen bu doğallıkta ve bu tezlerle savunurlar kendilerini. daha da yazarım öve öve ama sıkar. yeter diyelim ki entri okunsun da insanlar şevklenip izlesin.
  • asghar farhadi'nin genç kuşağın en önemli yönetmenlerinden biri olduğu aşikar. kurosawa vari anlatım tekniği ile bizi 2 saatlik bir hakikat arayışı içerisine soktuğu bu yeni filmiyle de bunu kanıtlıyor doğrusu.

    kesinlikle izleyin, izlettirin. bu yılın en iyi işlerinden biri.
  • iran adına oscar en iyi yabancı film adaylığı kuvvetle muhtemel olan filmdir.

    film etik, ahlak, yalan-doğru-yanlış kavramları arasında 1 saatlik bir seyir sunuyor. 2 saatlik filmin ilk 1 saatinde de bu yolculuğun bir anlamda hazırlığını yapıyor. bu bağlamda filmi izlerken sabırlı olmalı.

    suç ve vicdan teması üzerinde yaşanan git-geller, karakterler ile bir türlü kurulamayan bağ senaryonun iyi kurgulanmış olmasından kaynaklanıyor. film bitene kadar hemen hemen hiçbir karaktere aidiyet hissetmeyeceksiniz.

    sınıfsal göndermeleri, basit ama iyi kurgulanmış hikayesi, kamera kullanımı, ışık kullanımı, muazzam oyunculuklarını düşündüğümde nuri bilge ceylanın bir zamanlar anadoludası ile benzerlik kuruyorum bu film için. özellikle kamera kullanımı nbc ayarına yakın.

    yine de nbc'nin bir zamanlar anadolusu kadar iyi bir film değil bence.
    son olarak hem iran hem de türkiye oscar adaylığına çok yakın..
  • bir "baba"yı anlamanın ve anlatmanın filmi en çok benim için.

    aslında o kadar çok şey vardı ki, film bittiğinde kafamda, o kadar çok şeyi sorgulatıyordu ki insana.

    ama yine de. en çok o iki babayı düşündüm. bir de kendi babamı.
  • simdilik 21 odulu var. katildigi festivallerde aday olup kaybettigi tek dal olmamis. cannes galipleri drive ve bir zamanlar anadolu'da gibi iyi yapimlarin cok otesinde ve bence yilin en iyisi. kusursuz anlatim ve kurguya tanik olarak sinemasal citalarini yukseltmek istemeyenler izlememeli.
  • yüreğe çentik bir film. tüm koşulsal zıtlıklara rağmen sağlam kişilikli bir kız, bir evlat yetiştirmek isteyen etkileyici bir baba figürünün, her şeye rağmen direnen ama çaresizlikle savrulan bir anne karakterinin bu kadar iyi verildiği kaç yapım vardır.. saçma sapan didaktik boğucu bir anlatıma girmeden olabildiğine karakterleri tüm derinliğiyle veren bir yapıt bu. karakterlerin gerek vicdan gerek dinsel kökenli çekinceleri ve ikilemleri öylesi başarılı yansıtılmış ki... "insan insandır" diyor şiir gibi detaylarla bezeyerek.. ama öylesi yalın, öylesi kalbe yakın.
  • yönetmen farhadi, öyküsünü sessiz ve sakince anlatmakta kararlı. izleyiciyi, tam da yargıcın bulunduğu noktaya koyuyor aslında ve öyküyü herkesin tarafından, sakin bir tonda anlatıyor. tam bir açık bulup da karakterlerin birisine, 'en büyük sorumlu bu' diyecek bir noktaya geldiğimizde önümüze yeni bilgiler sunuyor. iş ilerledikçe görüyoruz ki ne bizim vereceğimiz bir kararın 'haklı' olma şansı var, ne yargının vereceği kararın...

    (http://hayatimizsinema.blogspot.com/…yrlk-2011.html)
  • izleyen türklerin kendinden çok fazla ortak nokta bulacağı film.

    --- spoiler ---

    filmdeki naader karakteri ile açılışı yaparsam, tam böyle bir ekşi sözlük yazarı havası var. sanki yazarların genel portresini alıp bir filme koymuşlar gibi. davacı baba ise tam bir trabzonlu kendi memleketim olduğundan benzettim. biraz deli dolu, hakkını arayan, ailesi için hiç bir şekilde geri çekilmeyen alttan almayan bir adam ama aynı zamanda ailesinin haksız olduğunu anladığında ise tümüyle haksızlığını kabul edip giden ama yine de sinirden haklı olan tarafın arabasını parçalayabilecek bir karakter. çocuğunu kaybeden kadın ve simin ise tam anlamıyla cesaretsiz ve hafif karakterliler, tüm karakterlerin, bunun içinde liseye giden o genç kız bile dahil olmak üzere bir fikirleri var. en azından bir şeyi savunuyorlar. bu iki kadından çok çok daha güçlüler. filmdeki iki anne ise tamamen rüzgarla birlikte savrulan yaprak misali fikir değiştirmekteler. karakterler dışında filmin akışı ile ilgili çok güzel iki detay var. birincisi küçük kıza sorulan "annen kardeşini ne zaman kaybetti" sorusuyla beraber yönetmenin ters köşe yapması ve o olay üzerinden devam etmemesi. ikincisi ise naader karakterine hiç bir şey anlatılmadığını gösteren yönetmenin bunu, karşı taraftaki annenin vicdanına bırakarak elde etmesi ve mükemmel olmasa bile pembe masallardaki gibi bitmeyen, filmin karanlık ortamına uygun iyinin üstünde bir son. en son olarak değinilmesi gereken nokta ise tüm film boyunca olumlu olan bütün sahnelerin, "baba-kız" ikilisi arasında geçmesi, sanırsam yönetmenin en son finalde kızın kimi seçtiğinin göstergesi.

    --- spoiler ---
  • çekeni de oynayanı da tebrik etmek lazım ki su gibi akan bir film, kurgusu müthiş. filmi izlerken taraf arayışınıza giriyorsunuz başlarda neticede alıştık hepimiz iyiyi kötüyü aramaya, sınıflandırmaya. ama ilk bir saatten sonra bu gittikçe zorlaşıyor, sonra anlıyorsunuz ki filmin zaten bir tarafı yok ve sizden de bunu beklemiyor. yönetmen her şeyi uzaktan izlemiş biz de uzaktan izleyelim diye sunuyor. anlatım gücü çok yüksek olmuş, ee bitti gitti hadi bu muydu dedirtmiyor. bir anda hakim oluyorsunuz, simin oluyorsunuz, naader oluyorsunuz. üstelik çok uzak bir kültürden olmadığı için film bizim için anlaşılması daha kolay, etkisi daha derin. bir de filmin bitişindeki müziğe bayıldım, keşke filmde de müziklendirmeyi biraz kullansalardı dedim, ama sanırım yönetmen filmi böyle sanatsal kaygılarla süslemeyi düşünmedi, bir bakıma iyi de olmuş. dünya sinemasına ilgi duyanlar izlemeli, kaçırmayın derim.
hesabın var mı? giriş yap